01

1.4K 72 44
                                    


~

Jeongguk elinde ki dosyayı düzeltip ilerlemeye devam etti.
O bir ezikti. Ezik... Ezik ve korkak.
En yakın arkadaşına aşık olacak kadar da salaktı.
İşte Jeon Jeongguk kendisine göre buydu.
Yakın arkadaşı için yeterli olnayacak kadar çirkin ve kabaydı. Belki de etek giymeliydi?
Tanrı neden onu sevdiği kişi ile sınıyordu ki?
Ah! Doğru ya! Tanrı hiç onun yanında olmamıştı.
Erkenden doğmuştu ve dört ayını küvezde geçirmek zorunda kalmıştı. Ailesi onu hastane de bırakıp ülkeyi gezekerken hastanenin araması ile almışlardı onu o hastaneden. Hastane de hemşilerin bile ölüme terk ettiği miniği ailesi de ölmesi için bir ay süre tanımıştı. Sonrasında mecbur olarak kimlik almışlardı ona.
İşte hayata böyle başlamıştı. Sonrasında da pek bir şey değişmemişti. Her daim itilip kakılan çoçuk olmuştu. Daha dört yaşında kendine kahvaltı hazırlamayı öğrenmişti çünkü ailesi onu bırakıp tatile gitmişti.
Erkek-kadın ayrımcılığını yaşamıştı.
İftiralara uğramıştı. Zorbalık görmüştü.
Yalnız kalıp ölmeyi beklediği o soğuk mermerlerdense lisenin sonunda tanıştığı Taehyung sayesinde kalkmıştı. Farklı liselerin aynı yerde mezuniyet partisi düzenlemesiyle tanışmışlardı. Ah! Bir de sakarın birinin onları meyve suyu ile içkiye bulaması sonucu maskeli balo için getirdikleri kıyafetleri giyerken hırsızın birinin ayakkabılarını çalmasıyla da maskeli baloya yürüyerek giderken sahil yoluna da sapmışlardı. Jeongguk hep ilk zamanlarda böyle saçma, salak, uğursuz bir olayın onun yüzünden başlarına geldiğine inanıyordu. Ama Taehyung ile tanışması bir mucizeydi. Çünkü Taehyung mucizevi bir insandı.
Mükemmeldi. Gülüşü, esmer teni, kıvırcık kahverengi saçları, ela gözleri, yanaklarında ki minik belirli belirsiz çiller ile o mükemmeldi.
İri bedeninin ince beli, göğüs kasları, uzun kirpikleri, zarif uzun kemikli elleri ve o muazzam  dudağının altında ki beni. Minicik, tatlı o siyah beni belki de asla öpemeyecekti ama hayallerinden eksik etmiyordu onu.

Ondan on santim uzun olan esmerle beş sene önce tanışmıştı. Ve o hislerini çok zor kabullenmişti. Çünkü ona ihanet ediyordu. Onun o dokunuşları arkadaşçaydı lakin Jeongguk onları istemsizce bazen başka şeylere yoruyordu. Onu sevdiği hayallere...

Ne olursa olsun Jeongguk hep onun yanında olmuştu. Onu o soğuk mermerden kaldıran zarif uzun kemikli ellerin hep elini tutuşunu sevdi. Veyahut onu hata olarak gören ailesinin yanından kaçırıp götüren bacaklarını. Ona güven veren, sevgi veren gözlerini.
Sonra her hüzünlendiğinde onun göğsünde uyumayı da öyle.
Lakin şimdi yolları ayrı sayılırdı. Onlar mezun olmuştu. Taehyung'un kendi evi vardı. Ve onunda öyle. Bir şirkette çalışıyordu Taehyung'u. O ise minik bir pastane sahibi idi. Her sabah pastanenin açılış saatinden iki  saat önce gelmesi gerekiyorsa üç saat önce geliyor Taehyung'una sevdiği donatları, kruvasanları, simitleri, poğaçaları yapıyor ona götürüyor ve geri geliyordu işinin başına.

Şimdiyse Taehyung'un evinde unuttuğu dosyaları ona götürüyordu. Pastane de birine sıcak çikolata verirken o aramış acil dosyaları evinde unuttuğunu ona getirip getiremeyeceğini sormuştu. Zaten ondan sonra tek müşterisini de apar topar kapı dışarı etmek zorunda kalmış "beş dakikaya gelirim" kağıdını kapıya astıktan sonra kilitlediği gibi onun evine koşmuştu. Dosyaları bulduktan sonra da şirkete koşmuştu.
Biriciği zor durumdaydı. Nasıl koşmazdı?
Ölecek olsa bile Azrail'e kızar şimdi sırasının olmadığını söyleyip yine ona o dosyaları verirdi. Hem... O biricik kokusunu çok özlemişti. Ne zamandır sarılmıyorlardı? Sarılabilir miydi ona?

Jeongguk hep arka tarafta durmuştu. Taehyung ona ilk sarılmadıkça sarılmamıştı. Hatta öyle ki o ona bir şeyler ısmarlayana kadar ısmarlamamıştı. Korkuyordu çünkü. Taehyung onun hislerini anlar ve ondan sonsuza kadar gider diye korkuyordu. Ne yapardı her şeyi elinden gittikten sonra?
Çırılçıplak kalmış gibi olurdu veyahut kalbi alınmış gibi, beyni ölen bir bitkisel yaşamda olan biri gibi kalırdı öylece.
Öylece onu bıraktığı yerde kalırdı. Ne bir adım ötesinde ne bir adım gerisinde. Tam o nokta da durur ve mucizesini beklerdi.
Her şey'ini beklerdi.
Gelmesini, gitmesini, sarhoş olmasını, onu sevmesini, ona kıyafet vermesini, uyumasını, kokusunun ciğerlerine dolmasını, karnını doyurmasını, sevgilisinden ayrılmasını, mutlu olmasını... Ondan gelecek tek bir şey hariç her şeye kabuldü. Ondan nefret etmesini kaldıramazdı...

Şirkete adım attığında gerginlikle titremiş ve karnı kasılmıştı.
Yanından geçen birinin koluna dokunup biriciğinin yerini sormuştu. Üçüncü kat, sağ tarafta, toplantı odası.
İlk defa geliyordu bu şirkete ve yabancıydı. Hızla merdivenlerden çıkarak denilen odayı buldu. Kapının önünde bir ileri bir geri yürüyen bedeni gördü.
Karnı heyecanla ve geçmiş kalmış olması korkusuyla kasıldı.
Hızla yanına ilerleyip kolunu tuttu. Ona dönüşünü ve gözlerininin bakışmasıyla göz bebeklerinin büyüyüşünü ve parıldayışını seyretti.
Dosyaları ona uzattığında Taehyung silkelenerek kendine geldi ve dosyaları aldı.
Hızla odaya girerek dosyaları bıraktı.
Jeongguk arkasını dönüp giden bedenle üzülmüştü. Kalbinde bir baskı hissetti adeta.
Ve nefes alamadığını.
Sarılmayı geçsin en azından teşekkür etmeliydi. Sırf onun için koşmuştu o kadar...
Bir iki dakika içerisinde geri açılan kapıdan çıkan bedenin ona doğru geldiğini gördü.
Taehyung boy farkıyla az az eğilerek Jeongguk'a sıkıca sarıldı ve kulağına fısıldadı. "Teşekkür ederim Jungo... Sen olmasan ayvayı yemiştim." dedi.
Önemli bir toplantıydı ve eğer bu sunumu yapamazsa kovulacaktı.
Jeongguk mutlulukla gülümseyip ellerini Taehyung'un kol içlerine koyarak konuştu o da neşeyle. "Taehyung ağlatacaksın beni. Sen odun birisin." dedi oyuncu sesiyle.
Taehyung ise geri çekildi ve oyuncu sesiyle koluna nazikçe vurarak konuştu "Aşk olsun Jungoo ben çok tatlı bir bal ayısım bir kere."
Aşk olmuştu...
Jeongguk ise daha fazla devam etmedi oyununa. Hem biriciği öyle diyorsa öyleydi işte.
"Evet sen tatlı bir bal ayısısın. Toplantın başlar birazdan bol şans Taehyungie!"
Taehyung hınzırca gülerek tekrar sarıldı hala teması kesmediği bedene ve yanağından tatlıca öperek geri toplantı odasına döndü.
Arkasında asla ani öpücüklerine alışamadığından az daha heyecandan bayılacak Jeongguk bıraktığını bilmeden.

Platonic and true love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin