"Bazı bakışlar binlerce cümleye eş değerdir."
Draco elindeki paleti tezgaha bırakıp önündeki oğlana döndü. Yeşil gözlerine uzunca bakıp çatlamış dudaklarını araladı.
"Beni sevmiyorsan uzak durabilirsin."
"Dalga geçip eğlenmek varken, neden uzak durayım?"
"Benden uzak durarak da eğlenebilirsin."
Karşısındaki çocuk siyaha boyattığı saçlarını kumral tenine dökülmesi için serbest bıraktı ve oturduğu sıradan kalkıp sarışına yaklaştı.
Beyaza yakın sarılıkta saçlarını toplamıştı. Alnına dökülen bir tutam saç ve beyaz teninin oluşturduğu uyumu göz altlarındaki ve yanağındaki morluklar bozuyordu. Bu güzelliği bozan morlukları darmadağın ettiği portre gibi taşıyordu ve yine nedeni kendisiydi, biliyordu.
Karşısındaki çocuk kesik bir nefes alıp, odayı gezen dolu gözleri ve titrek sesiyle konuştu;
"Arkadaşların nerede, sakladın mı onları?"
Dolu gözleri ve duygu dolu bakışları aniden yok olurken, yerine gelen donuk bakışlarına zıt olarak yüzündeki tebessümle sordu;
"Yine neye zarar vereceksiniz?"
"Yalnız geldim, Draco."
"Malfoy, Potter. Şimdi de tek başına döverek mi egonu tatmin edeceksin? Güçsüzüm, bunu mu kullanıyorsun?"
"Amacım sana zarar vermek değil."
"En başından beri amacın bana zarar vermek. Korkunç birisin, Potter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
44 days.
Fanfiction[angst] "Mantıklı aşıkların mantıksız aşkları." -devam etmeyecek.
