taekook

173 8 12
                                    

Argo ve cinsellik içerir ayrıca klavyem bozuldu, yani boktan bir şey çıktı ortaya. Sevgilerle.

Santa barbara'da bir Cadillac'ın içindeyiz. Taehyung, diyor ki "bana bir hiç için ölmediğimi söyle." İçini rahatlatmak ya da sadece kaçmak, ikisi arasında bir yerlerdeyim ama ağzım tutkalla birbirine kenetlenmiş gibi açılmıyor. Sonra Taehyung, Tiffanys mavisi gömleğini, göğsünü sıkan düğmelerinden parçalıyor tıpkı bir king kong gibi. Diyor ki "bana gerçekçi bir sebep ver." Herkes gibi o da bok yoluna gitmediğini bilmek istiyor. İster inanın ister inanmayın West Hill'de ki evin içinde bulunan bütün eşyalar lüks döşemelerinin kopyasının kopyası.
Evet, hakikati söylüyorum, önümde burun deliklerinden akan kanı ağzında tutmaya çalışan Taehyung varken bile, ben dizlerimin üzerinde bunları düşünüyorum. Sonra Taehyung omuzuna düşmüş kafasını Cadillac'ın koltuğundan bana bakacak şekilde kaldırıyor ve diyor ki "Seni seviyorum." Ölmekte olan birine gösteriş düşkünü budala seni, demeyecek kadar terbiyeli olduğumu varsayarsak kafan Hollywood rüyaları ile dolu olmasaydı seni sevebilirdim demeyeceğimi de kestirmiş olmalısınız. Ağzımı açmıyorum, bu göt oğlu götgillerden Taehyung elini bacağımdan kaydırırken hafifçe gülümsüyor. "Bana bir kere olsun yalan söyleyemez misin? Jeongguk ölüyorum, evet evet ruhumun çekildiğini hissediyorum ve sen bir aptal gibi susuyorsun." Çantamdan eskiz defterimi ve kalemimi alıp gözünün önünde hızla sallıyorum, çiziyorum, burkuyor ve diyorum ki;

"Ben Jack değilim seni kurtaramam."

Eskizi alıp hayalimde ki suratını inceliyor, Taehyung kahverengi saçları, esrardan pörtlemiş gözleriyle bile güzel, her haliyle mükemmel ve sadece güzel olması bile onu öldürmem için bir sebep, bir devinim, bir haykırış.

İntikam aklıma gelen ilk sözcük ama yine de yetersiz.

"Titanic'in bu kadar çok satmasının nedeni aşk falan değildi. Zavallı Jack, herkesin kurtarıcısı gibi bir şeydi işte. Kimisinin Tanrısı, babası, prensi ya da mesihi, ne dersen de. Mesele bundan ibaret ama beni kimsenin kurtarmayacağını biliyorum Jeongguk, ben iflah olmam." Taehyung'a diyorum ki;

"Lütfen, bana sevişmeden defolup gideceğini söyleme." Taehyung aptal, üçüncü sınıf bir dizide başrolü canlandırıyor ve aslında ölmüyor, biraz acı çekiyor ama hangimiz acı çekmiyoruz ki?

"Kapa çeneni, seni sikilesi beyinsiz." Sonra Taehyung, bacaklarını açıp dizlerine vuruyor, "kocaoğlana gel." Oraya buraya çarptıktan ve fazlaca küfur ettikten sonra kucağına oturup kanlı ağzında dilimi gezdiriyorum, gömleğinin kopmayan düğmelerini çözerken Taehyung tişörtümün eteklerini tutuyor. İkimizinde hissettiği açlık büyüyor, önce kıyafetlerimizi sonra derimizi soyarcasına çırpınan bedensel bir arzu kümesi. Sonra diyor ki; "bekle s-p-a-z-m geçiriyorum Jeongguk neden eve geçmiyoruz?" Omuz silkip, parmağımla evin yan cephesini gösterip "hava güzel ve bahçen de öyle."

Taehyung, kafa sallıyor, hiç itiraz etmemesini seviyorum. Onun için cennet ya da cehennem fark etmez, ayrıca adımı bilip bilmemesi, güzel veya çirkin olmam, hiçbiri fark etmez. Sevişeceği insanları fiziksel özelliklerine göre belirlemez. Taehyung der ki "bebeğim seni seviyorum, onları siktim sadece." Eh hangimiz birer yalancı değiliz ki?

Böceklerle ve vahşi bitkilerle uğraşırken kaprimi dizlerime kadar indirip domalıyorum, uzun parmakları önce içimde sonra kalçamda, bu pozisyonda yüzüm zemine dönük ve burnuma uzun bir ot değdikçe yüzümü buruşturmamak elde değil. Sertçe içime girerken, Taehyung söyleniyor;

"Anüsün güzel yanı daima dar olmasıdır."

İçimden biseksüel orospu çocuğu diyorum dudaklarımdan ise sadece inleme çıkıyor. Annemin dediği gibi, dil daima dişin arkasında. Yani demem o ki önce parçalamalı, sonra ezmek için yumuşatmalıyım.

Taehyung'a diyorum ki;

"Ağzıma boşal, hadi, yap bunu." Salyam ve penisinin arasında uzun bir köprü oluşurken tekrar sertçe ağzımdan gırtlağıma uzatıyorum penisini, sonra Taehyung'un kurşun askerleri dudağımın kenarından yere, yarısı da gırtlağımdan mideme iniyor.

Yabanıl çimenlerin ve otların arasında dizlerimize inmiş donlarla yerde uzanmaktan daha iyi seyler yapabilirdik, su yeni yetme romantik sürüsü gibi ama burada hiç ask yok, ya da duygusallık. Bir seyler hissetmek isteseydim, muhtemelen burada olmazdım. Taehyung anlatmaya baslıyor;

"Köpekler çiftleştiğinde bir kitlenme durumu olur. Erkek köpeğin penisinin çıkıntısı dişi köpeğin vajinasının buruşmasıyla orada kısılıp kalır, anlıyor musun Jeongguk? Bizim bağımız da aynen böyle, bir kaç dakikalığına birbirine ihtiyaç duyuyor olma durumu. Kullanılmadığını, sadece bir et parçası olmadığını hissetmek için. Sonra diyor ki;

"Tarih bize ne verdi? Yıkılamaz harflerden olusan bir isim metni; Hitler, Stalin, Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor, Van Gogh, Beethoven, Da Vinci, Tesla, Franz Kafka, Niçe, Tolstoy, Freud, Jung, Rosa Park, Cengiz Han, hepsi sadece bir isim ve ben hepsinden öylesine nefret ediyorum ki. Ben surada yatıp kıçını yalamaktan başka bir meşguliyeti olmayan kediden daha fazlası değilim, Audren benim kıçımı yalasın, Dosteyevski'nin çüküme kadar yolu var, hepsinin amına koyayım, beni kendime yetersiz hissettirmekten başka bir halta yaramıyorlar. Tarih sürekli kulağına fısıldıyor; senin düsündüğün o dahiane fikri bir mağra adamı bile düsünüyordu, özel değilsin, zeki hiç değil, ucubenin tekisin, ataların senin yaşındayken bir işe yarardı, hiç değilse savaşırdı. Zavallı, küçük bok yumağı" Pantalonunu yerden kalkıp götüne geçiriyor. Erken bosalmamak için böyle seyler düsündüğünü hepiniz çaktınız değil mi? Düsüncelerinize biraz angarya uygulamaktan asla kaçınmam. Bizler zevk kusağının aciz torunlarıyız, seks yap, televizyon izle, uyusturucu kullan ve böğür, 21. yüzyılın yeni anarşist çocukları iste bunlar.

"Ben bir eziğim, kimse adımı hatırlamayacak, sanki hiç doğmamış gibi öleceğim. Anlıyor musun Jeongguk, iki dakika birbirimize kenetli kaldık diye birbirimize ait olmayacağız, biz kendimize bile tam anlamıyla ait sayılmayız."

"Sen." dedim. "Tam bir Oblomov'sun, kafanı yorganın altından çıkar ve bana bak, sana cennetti vaat ediyorum Tae."
Aynı zamanda kaprimin cebinde ki pudra kutusunu çıkartıp açıyorum, içinde allık yerine minicik haplar baş gösteriyor.
"Lütfen gözlerime bakmayı kes seni budala, cennet avucumda."

"Bir an olsun sikini açacağından emindim."

pretty face with pretty bad dreamsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin