"Kim Minseok. Gözümün içine bak, yiğitçe ve mertçe söyle bana."
Kim Minseok, grup arkadaşının gözünün içine bakarak burnunu çekti, bitki çayından bir yudum aldı.
"Bilmiyorum, Byun Baekhyun, gerçekten de bilmiyorum," dedi yarım saat içinde milyonuncu kez. Geçen ay çıktığı evde, rahat kanepesinde karşı karşıya oturmuş, sohbet ediyorlardı sözde ancak sohbet, o gece çekilecek Heart For You bölümünün konusu açıldığında aniden sorguya dönüşmüştü.
Baekhyun eğilerek kupasını sehpaya bıraktı, ardından dirseklerini dizlerine yaslayarak arkadaşının suratını dikti gözlerini. "Bak," dedi. "Söylememen gerekiyorsa tamam, anlarım, ama sen de beni anla. Onunla aynı ortamda olmaya henüz hazır değilim işte."
Minseok başını sallayıp arkadaşını onaylasa da yapabileceği bir şey yoktu ve bunu Baekhyun'un da gayet iyi bildiğine epey emindi.
"Biliyorum ama gerçekten de yapabileceğim hiçbir şey yok," dedi biraz üzülerek. "Sehun bir ara stüdyoya gitmesi gerektiğini söylemişti bana geçenlerde. Eğer şanslıysan bu gece kayıt almaya gider, ya solo şarkısı için ya Sehun'la ikisinin albümü için yani."
"Öyle olsa süper olurdu," dedi Baekhyun bir nefes verip arkasına yaslanarak. "Hem o zaman kesin gelmezdi, stüdyo öncesi ritüelleri falan var beyefendinin, biliyorsun. Keşke benim W Korea çekimlerim de bugün olsaydı, illa ki gecenin körüne kadar uzatırdım bir şekilde."
Minseok başını sallayıp onayladı onu ama nedense çok da emin olamıyordu hala. "Sen yine de kendini hazırla," dedi bu yüzden. "Birden karşına çıkarsa kameranın karşısında salak gibi donup kalma."
Baekhyun gergin gergin gülerek bacaklarını koltuğun üzerine çekip bağdaş kurdu. "Aman Minseokiki," dedi resmiyeti bir kenara bırakarak, Minseok'un içten içe kendisiyle yaşıtlarmış gibi konuşmalarına sinir olduğunu ama bunu söylemeyecek kadar kibar olduğunu biliyordu. "Ne zaman kameranın karşısında tutulduğumu gördün?"
Minseok bir süre düşünüp "Hatırlamıyorum," dedi. "Yine de hazırla kendini diyorum, ne olur ne olmaz."
Baekhyun başını sallayıp gözlerini bu defa karşısındaki duvara dikerken şehrin öbür tarafında aynı sorgulamanın Park Chanyeol ve Kim Jongdae arasında yaşandığını elbette bilmiyordu.
"Peki soramaz mısın ona?" dedi Chanyeol stüdyosunun dönen koltuğunda bir o yana bir bu yana sallanıp kanepede bacak bacak üstüne atmış Jongdae'yi rahatsız ederken. "Yani, herhalde gelmemek için bir sebebi yok ama yine de soramaz mısın? Belki bir işi çıkmıştır?"
Jongdae sıkıntıyla telefonuna bakıp sevgilisinden gelen mesajı açtı, cevabını yazarken Chanyeol'ün çıplak ayağıyla bacağını dürtüklemesini görmezden geldi. Telefonunu koltuğa bıraktığındaysa "Hiçbir fikrim yok, sadece dergi çekimi olduğunu duydum ama akşamın o saatine sarkar mı bilmiyorum," dedi dürüstçe. Zaten Mihee sabahtan beri akşam ne zaman geleceğini sorup onu darlıyordu, bir de Chanyeol ve Baekhyun'un ayrılık dramasını çekecek ne sabrı ne de yeterli enerjisi vardı o gün.
"Yalan söylediğin nasıl da belli oluyor lan," dedi Chanyeol arkadaşının bacağını dürtüklemeye devam ederken. "Bir şey biliyor da söylemiyorsan var ya..."
"Yemin ederim başka bir bok bildiğim yok," dedi Jongdae kelimenin sonunu imzası haline gelmiş tonlamayla uzatıp başını koltuğa yaslarken. "Başka bir programı varsa da ben bilmiyorum, bu ara çok az görüşüyoruz zaten biliyorsun, albümüm için koşturup duruyorum hala."
Chanyeol bu defa düşünceli düşünceli başını salladı. "Dergi çekimini mutlaka uzatır o," dedi ağır ağır. "Boşuna geriliyorum, gelmeyecek belli ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oyunbozan | chanbaek
FanfictionHayat kadar yalanmış ayrılık Chanbaek / canon / pg-15 / 6k / light angst-fluff