Edelvays

736 61 9
                                    

Soyutla somutun karıştığı yerdeyim. Hayallerin parçalandığı somut, ve hiç bitmediği soyut. İki boyut arasında girintili çıkıntılı yaşamaya çalışıyordum. Ya biri ya da diğeriydi. Ama ben ikisinide istiyordum. Soyutlu somutu istiyordum.

Anlamsızcasına bakındım tekrar, her şey duygularım kadar anlamsızdı. Kim olduğunu ne olduğunu bilmediğim birine dönüşmeye başlamıştım. Nefesim bile benden habersiz alınıyordu sanki. Korktum, ve tekrar korktum. Gözlerimi açıp nefes aldım ve yerimden doğruldum. Zorlandığımın farkındaydım. Bir şeyler hissedecek kadar gücümün olmadığınıda biliyordum.Hissizleştikçe daha fazla yalnız kalmak istiyordum, bunun da farkındaydım.

Bir duyguya saplanınca diğer duyguların ve etrafındaki yüzlerce insanın bir önemi kalmıyordu. Kimin, neyin olduğu umrumda bile olmuyordu. Dışımdaki sessizliği içime kusuyordum, yalnızca bunu biliyordum. İçimdeki çığlıkların sesine ben bile anlam veremiyordum. Gözlerimden her saniye yaş değil duygu, nefret düşüyordu sanki. Ama tüm bunlara rağmen kendimden emin olduğum bir konu vardı, mutlu olacağım her yolu deniyordum. Bir yandanda kendime eziyet ediyordum.

Hangi aralarda, hangi cümlelerde, hangi satırlarda, hangi notalarda saklandığımı bilmiyordum. Kendimi arıyorken tekrar tekrar kayboluyordum. Ne hissettiğim, kim olduğum kimsenin umrunda değildi. Diğerlerine göre önemli olan sadece adımdı; Naz Aksoy. Soyadımı çıkarınca da pek bir şey kalmıyordu geriye. Sadece ben kalıyordum, bilinmeyen görülmeyen ben.

Kendimi biraz toparlayıp tekrar ayağa kalkmaya zorladım. Duvarlar üstüme geliyordu, nefesimin kesildiğini farketmem geç olmadı. Boğulsam daha iyi hissederdim diye geçirdim içimden. Ama bunun imkanı yoktu. Biraz hava almadığım sürece iyi olamayacaktım. Çantamı aramaya uğraşmadan odadan çıktım ve otelin kafesine doğru ilerledim. 3 4 yudum kahvenin bile beni kendime getireceğinden emindim. Kahve insanlardan daha çok işe yarıyordu, kendimi bir anda belli belirsiz bir mutluluğa itiyordum. Göründüğü gibi olmayan birinin ne zaman, nasıl mutlu olduğuda bilinmez değil mi? Beni bile bilmeyen insanlardan mutluluğumu beklemek benim hatamdı aslında. Kafamdaki düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyordum, ama her seferinde onlara daha fazla bağlanıyordum. Gözlerimi kapattım, aklıma gelen ilk şey kimsenin bana ihtiyacının olmadığıydı. Belkide ben kimseye güvenemiyordum, ama benim birilerine ihtiyacım vardı.

Beni ben yapan, içimdeki gizli beni ortaya çıkaran birilerine ihtiyacım vardı. Tüm hayatım boyunca "Benim kimseye ihtiyacım yok" havasıyla yaşayan birinden bu sözleri duymak korkutucu belki. Ama kimseye ihtiyacım yokmuşculuk oynayanlar, aslında en çok ihtiyaca muhtaç olanlardır. Sessizliklerine terkederler kendilerini. Ya da belki onları dinleyen kimseleri yoktur? Belkide onların en yakınları gözyaşlarıdır? Belki. Birkaç saniye sonra beynimin en içlerinden "YETER" diye bir gürültü patladı, sessiz ama en güçlü gürültüydü bu. Yapmam gereken tek şey biraz kendime gelmekti. Uzaklaşmak istiyordum, uzaklara, en uzaklara gitmek istiyordum. Yerimden kalkıp odaya doğru ilerledim. Pardon benim odama doğru ilerledim. Benim olduğuna kendimden daha fazla emin olduğum şeye doğru ilerledim. Kapıyı açmaya yöneldiğimde, anahtarın nerede olacabileceğini düşünüyordum. Kapıyı kilitlemediğimi görünce rahatladığımı farkettim, anahtarla uğraşacak vaktim yoktu. Belirsizce içeri girdim. Sessizlik kopuyordu sanki etrafta, karanlık dans ediyordu. Yavaşça ilerledim. Aklıma gelen şey geçmişi silmek istediğim olmuştu. Ne yani gerçekten bunu mu istiyordum? Yazılmış bütün sayfaları karalamak. Yaşanmışlıkları hiçe saymak. Ben olduğumdan emin olmak için baktım. Boş bakıyordum. Çünkü boştum, bomboş. Bu hayat benim değildi. Ben olmayan benindi. Ne yaşamak istediğim kimsenin umrunda değildi. Hep olması gerekeni yaşadım.

Belki şimdi küçük bir çocuk gibi adımı yazmaya çalışırcasına yeniden başlıyordum hayata. Boşluktan. Bambaştan. Karalanan sadece geçmişim oluyordu, ama anılarım hala beynimde kazınıyordu. "Tamam" dedim. Hayatım artık benim gibi olacaktı.

Eşyalarımı aceleyle toplayıp valizimi elime aldım ve kapıya doğru ilerledim. Her şeye emin miydim? Beynimin mıncıklandığını hissedebiliyordum. Her an bu kararımdan vazgeçip, içimdeki yabancının hayatını yaşamaya devam edebilirdim. Sadece 3 ay diye tekrarladım, sadece 3 ay. Sonrası yeniliklerle beraber akışa kapılacaktı zaten. Arkama baktım, kaybedecek kimsem kalmamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 17, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EdelvaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin