Öğretmen Yuu anlatmaya başladı "Hiç efsanevi yaratık olan Ejderha'yı duydunuz mu? Çoğunuz eminim biliyorsunuzdur. Sonuçta kim devasa, kanatlı, ağzından ateş fışkırtan bir dinazoru bilmez ki.. Aslında efsane tamamen yanlışlarla dolu. Eğer merak ediyorsanız size gerçek efsaneyi anlatabilirim.. O zaman izninizle başlıyorum.
Her şey çok uzun yüzyıllar önce insan ırkının daha gelmediği zamanda başladı. Küçük bir köyde çocuklar neşeyle oynarken, köy halkı mutlu bir şekilde geçimlerini sağlarken- ah evet size insan ırkının olmadığını söylemiştim. Şimdi belkide gülüyorsunuzdur "Hani insan yoktu nasıl köy olabilir? hoca şaşırmış olmalı. " diyerek. Ama ne yaptığımın gayet farkındayım.
Ejderhalar bilinenin aksine devasa, kocaman kanatlı ve ağzından ateş fışkırtmıyor. Gerçek ejderhalar beyaz ve küçük kanatlı, kısa boylarda şuan ki insan vücuduna benzer vücuttalardır, insanlardan daha uzun yaşarlar ve iyileştirme gücünü vücutlarında barındırıyorlar. Yani bilinenin tam tersi oluyor bu.
Neyse biz efsanenin başına dönelim. Küçük bir köyde çocuklar neşeyle oynarken, köy halkı mutlu bir şekilde geçimlerini sağlarken şeytan türünden biri köye ziyarete gelmiş. Köyün meydanına yavaşça yürümüş. Tabii halkta onun yapacaklarından korkarak tetikte bekliyorlarmış. Adam o kadar sert, özgüvenli, güçlüce yürüyormuş ki kimse ona neden geldiğini soramıyormuş. En sonunda köy meydanında durmuş ve köylülere doğru konuşmaya başlamış.
"Merhaba ejderha türünün küçük halkı. Ben üçüncü şeytan kralının oğlu Venüs." şeytan kelimesini duyan ejderhalar biraz ürkmüş. Halkın kendisinden korktuğunu hisseden şeytan daha bir gururla konuşmasına devam etmiş.
"Ey ejderha halkı! Bastığınız toprakların kime ait olduğunu sanıyorsunuz da buraya izinsiz konaklıyorsunuz!? Yoksa kendinizi şeytan ırkından daha mı üstün görüyorsunuz!" fazlasıyla alay barındıran sözlerin ardından ejderhaların çoğu sinirle şeytana bakıyordu. Ejderha halkının saygı duyulan kişilerinden Etsuyo kucağındaki bebeğini yanındaki küçük oğluna vermiş ve iki adım öne gelerek şeytanın önünde eğilmiş;
"Bizim ne şeytan ırkına üstünlüğümüzü gösterme çabamız vardır ne de topraklarımızı sizin elinizden alma çabamız. Biz ejderhalar Dünya'nın ilk kuruluşundan beri burada yaşa-" halk Etsuyo Hanım'ı sözünün devamını duymadan şeytan tek eliyle Etsuyo'yu öldürdü. Halk korkuyla Etsuyo'yu bakarken hava birden kararmış, Etsuyo'nun küçük bebeği ağlamaya başlamış. Abisi ise bir yandan ağlıyor bir yandan da küçük Kyoko'yu susturmaya çalışıyordu. Elinden başla bir şey gelmiyor sonuçta.
Şeytanın korkunç kahkahası sokaklarda Kyoko'nun ağlamasıyla birleşmişti.
"Bu günlük bu kadar eğlendiğim yeter." diyerek karanlık bir duman ardından yok oldu.
Bu olayın ardından her ay Şeytan Prens ejderhaların köyüne saldırı düzenlemiştir. Köyün en bilge ve güçlüsü kişi, kardeşi Etsuyo'nun oğlunu ve küçük bebeyi Kyoko'yu o yaygara sırasında kaçırmış ve saklanmıştır. Ardından yaptığı büyüyle bin yıllık bir uykuya dalmışlardır. Böylece Şeytan Venüs'ün yok ettiğini düşündüğü ırk bin yıl sonra tekrar uyanacaktır." ardından çalan zille beraber bütün dersler bitmiş ve Büyü Akademisindeki herkes yatakhanelerine geri dönmüştür.
Öğrenciler kendi aralarında Kyoko'nun hikayesini konuşuyorlardı. Bazıları şimdiden uyandıklarını düşünüyorlardı. Bağzıları ise efsanenin gerçek olmadığını düşünüyordu. Ama onlar çoktan uyanmışlardı. Hatta Büyü akademisinde Kyoko ve abisi Ren Akira hoca -ki o dayıları oluyor- tarafından saklanıyorlardı. Kyoko'nun çok başarılı bir öğrenci olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kyoko büyü güçlerinde gerçekten berbat iken Ren gerçekten büyüsünde ustalaşmış hatta bir kısmını insanlar şüphelenmesin diye saklıyordu.
(Vücudları Akira sayesinde tamamen insana benzetilmiştir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kyoko
AdventureHikaye tamamlandığında bu bölüm doldurulucaktır. Hikaye ejderhalar üzerinden gitmektedir.