hayatımın sapığı

1.2K 24 69
                                    

Bu kitabı hemfikir olan iki kuzen yazdık. A şkı ve korkuyu sürükleyen bir kitap olduguna inaniyoruz.okumanizi diliyoruz . Begenilerinizi bekliyoruz.

Tanıtım;

18 sene boyunca hic aşık olmamışken hiç duygularımı hissetmemişken. Sapiğımin yaşattığı dehşetten sonra aşkı ve acıyı iliklerime kadar hissetdim.

1.bölüm;

Odamdaki antika çalar saat çalmaya başladıktan yaklaşık 8 saniye sonra gözlerimi ovalayarak uyandım. Direk olarak elimi saatin susmasini saglamak icin saatin uzerine attim. ama bir türlü saatin kapama tusunu bulamiyordum. En sonunda sinirlenip saati yere firlattim. Sonunda onu susturmayi basarmistim. Uykuma kaldigim yerden devam etmek istiyordum. Tekrar gözlerim kapanmaya başlamıştı ki annem odama telaşlı ve endişeli bir sekilde girene dek.

-Burçin! Kızım kalk. Kardeşin fenalaştı. Bız hastaneye gidiyoruz.

-Anne bende gelmek istiyorum.

-Gerek yok. Sen okula git. Her zaman ki gibi fenalaştı yine akşama geliriz. seni seviyorum.

"Her zaman ki gibi" bu cümleden nefret ediyorum. Annemi daha fazla bekletmek istemediğim için ona sadece "ben de seni anne"demekle

yetindim. Kardeşime gelince ; o tiroit kanseri. Yani cigerleri artık onun cigerleri degillermis gibi davranıyor. Planksifor Adlı bir ilaç sayesinde ömrü uzatılıyor. Ve bunlaŕı bilmek zorunda olduğum için kendimden nefret ediyorum. Kardeşimi böyle yatağa bağlı olan oksijen tüpleri ile görmek beni kahrediyor. Aslında hiç okula gidesim de yok evde oturmak ya da sadece uyumak istiyorum. Saate bakmak için telefonumu elime aldım. Keşke bakmaz olaydım. 8 msj 17 cevapsız arama. Tabiki de hepsi Ecem'den."ecem benim en yakın arkadaşım." Bugün maçımız olduğunu hatırlatan bir sürü measaj atmış.tamamen unutmuştum.maça felan gidecek havam yoktu ama haydar hocayı yüz üstü bırakmak bana harbi koyardı.hemen okul formamı giyindim. Çantamı allahtan akşam hazırlıyorum. Saçlarımı baştan savma bir topuz yaprak kurdele şeklindeki büyük toka ile tutturdum. Büyük ihtimal servis gitmişti. Otobüs durağına kadar koşup gelen ilk otobüse bindim. Zaten hepsi bizim okulun önünden geçiyordu. Hava çok sıcaktı. Okul formamın lacostu üzerime yapışmıştı resmen. İki veya üç durak ileriden bir grup öğrenci daha bindi. 3 kız ve 4 erkek vardı.büyük ihtimalle otobüse sarmaş dolaş giren ikisi, sevgiliydiler. Bir an tam 18 sene boyunca hiç aşık olmadığımı fark ettim. Bir kere 1. Sınıfa giderken bir çocuk bana saçların güzel demişti. Çocuğun suratını nasıl cimciklediysem, 3 gün okula gelmemişti. O andan itibaren aşkı hep saçma buldum. Zaten aşk şu an düşünmem gereken son şeydi.okula yaklaşık 10 metre kala otobüste ayağa kalkıp stop düğmesine bastım. Ama şoför beni tam okulun önünde indirdi.hemen otobüsten indim ve okulun büyük kapısına doğru koştum. Kapının rengi siyahtı ki bu da zaten hapishaneye benzemesinin en büyük nedeniydi. Kapının üzerindeki sarı tabelada "m.k. Atatürk ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ" yazıyordu. O yazı görünce mk. Atatürk diye hep dalga geçeriz ama bu sefer harbici geç kalmıştım. İlk ders gökhan hocanın dersiydi. Adam hoca deģil mapushane gardiyanı mübarek, derse ondan sonra geleni dersi almamakla kalmıyo bir de sınıfın önünde azarlıyor. Sınıfa doğru koşarken bizim sınıftan çıkan gözlüklü, kumral bir çocukla çarpıştık. Ona bagırmaya başladım;

-önüne baksana be. O gözlükleri takıyorsun bir de önünü göremiyorsun. Aptal.

Beni dinledi güldü ve gitti. Daha doğrusuben gittim. Sınıftan gelen böğürme seslerini duyunca biraz rahatladım. Hocanın daha dogrusu gardiyanın gelmesigini anladım. Sınıfa girince herkez sustu. Sadece 1 saniye sürdü. Hoca olmadığımı anlayınca bağırmaya devam ettiler. Hemen sırama oturdum. Ecem'le aynı sırada oturuyoruz. Ecem'in sevgilisi Alperen arka sıramızda oturuyordu. Ecem benim geldiğimi görmedi. Sıranın altına kitaplarımı koymak için eğildiğimde yine o mektuplardan bir tane vardı. Üzerinde "BURÇİN 'M" yazıyordu. Bu sefer o mektubu okuyup sapığımın kim olduğunu tartışacak ve gülecek havam yoktu. Mektubu çöpe attım. Ecem beni fark edince bana döndü ve ;

-hadi soyunma odasına dedi.

-Ne saçmalıyorsun kızım sen ders?

-öğlene kadar toplantı varmış hocalar yok.

-Haydar hoca?

-o bana anahtarı verdi. Hadi kaptan sen de giyinde başlayalım. Kizlar salonda ćalışmaya başladılar.

- tamam kamki. Dedim ve çantamı kucağımdan sıraya bıraktım. Eşortmanlarımın olduğu spor çantamı alarak yürümeye başladım. Ecem çoktan üzerini giymişti. Tam sınıftan çıkarken Gökçe sınıfa girdi. Yanında da kuyrukları Begüm ile melis vardı. Uyuz uyuz hareketler, piçimsi gülümsemeler klasik Gökçe işte, aslında benim baş düşmanım. Sevgilisi geldi. Bana çıkma teklifinde bulundu diye tripler bi havalar felan. Neyse , sınıfın kapısının önünde duruyorlardı. Geçecek yer yoktu. Bende onu iterek geçtim.

-Napıyorsun sen be? (Ördek ciyaklaması)

-yürümeye çalışıyorum..

-Hadi canım gerćektenmi ? Beyinsiz. 

-Pardon canım yaaa, ben kime ne anlatıyorum demi. Zaten IQ'sı ayağıma bulaştı.Ecem gidelim hadi.

Soyunma odası spor salonunun kapısından girince hemen sağtaraftaki kridorun sonundaydı. Soyunma odasına giderken Ecem GÖkçeye soktuğum lafı takdir edip duruyor bir yandanda mahallede dedikodu duymuş kqdınlar gibi -ooooo- 'luyordu. Eşortmanlarımı goydikten sonra ısınma hareketleri yapmaya basladim. O sırada nöbetçi ögrenci spor salonundan içeriye girip adımı bağırmaya başladı. Hem ısınmak için hemde ne olduğunu merak ettiğim için koşarak yanına gittim. Abim olarak kendini tanıtan bir gencin beni çağırdığını söyleyince istemsizce aģzım açık kaldı. Çünkü benim abim yoktu. Bu çocuğun kim olduğunu gerçekten merak etmeye başlamıştım. Nöbetçi ile birlikte merdivenlerden çıktım. Kapının önüne geldiğimde talhayı görünce çok şaşırdım. Talha benim teyzemin yazlığından arkadaşım. Şaşkınlık içinde hemen boynuna sarıldım;

-yavaş kız öldürcenmi beni ?

Hala şoktaydım. Ağzım resmen 1 karış açıktı.

-aģzıni kapa be sinek kacacak. :) dedi Talha;

-olum ne işin var senin burda?

-Ya napiyim buraya kayıt yaptırdım.dün de yarın başlıcam .seni bir görüyüm dedim.dayanamadım yarına kadar. -iyi yapmışsın. Gel zile 10 dk var zaten sana bir kahve ısmarlayım.

-çok iyi olur valla.

Kantinden 2 tane kahve alıp masaya oturdum. Talhayla tam derin bir sohbete dalmıştık ki zilin sesiyle irkildik. Kantine gelen kızlar sürekli selam veriyorlardı bana ee tabi Talha yakışıklı çocuktu. Tam masadan kalkarken Ecem geldi. Nefes nefese kalmıştı.

-Bu.Bu..Burçin !!

-Edendim. Noldu kızım? Hortlak mı gördü?

-Ça.Ça.Çabuk ge gelmen lazım.

Kolumu o kadar sıkıyordu ki tırnakları derimi delip damarlarımla temasa geçmişti. Ne olduğunun henüz farkında değildim. Ama kesin çok kötü bir şeydi. Ecem beni kolumdan sürüyerek soyunma odasına dogru götürütordu.olayın etkisinde olan Talha 'da sadece bizi takip ediyordu. Soyunma odasına girdiğimde takımdaki kızların suratları bembeyaz olmuş hepsi en sondaki aynaya korkulu gözlerle bakıyordu. Kafamı aynaya cevirdigimde kırmızı bir boyayla aynadaki yazıyı okumaya başlaďım.

"YA BENİMSİN, YA DA ÖLÜRSÜN!

SENİ SEVİYORUM. SEN DE BENİ ZORLA SEVECEKSİN. YOKSA SEVDİKLERINİN KAFALARINI SEMTİN ÇÖPLÜĞÜNDEN TOPLARSIN! BURÇİNİM♥♥♥!!

Ne oluyordu burada? Sapığımın yazdığı mektupları attım diyemiydi. Bunların hepsi. Talha da yazıyı okuyunca;

-Hemen bunu müdüre söylemeliyiz. Polis felan çağırsınlar.

-Hayır! Olmaz ! Bence bu sadece bir oyun tamam mı? Sakin olun.

-Burçin saçmalama o..o..o seni öldürürse?

Dıyen Ecem bir yandan da ağlıyordu. Şimdi gerçekten korkmuştum......

hayatımın sapığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin