"buraya ambulans gönderin." dedi sunwoo, polis telsizine seslenirken. "çok fena olmuş." yüzünü eşkitip bahçeye çıktığında çenesini ovaladı, onun tavrından endişelenen kihyun arkasından gelmişti. "merkeze geri dön, ben ilgilenirim buralarla."
"olmaz, gidersem unutamam o gülümseyen yüzü. aynadaki gülümseyen fotoğrafını atlatmam uzun sürecek. o kadar uzun sürecek ki, kızmakla üzülmek arasında kalacağım."
"maalesef, ne yaşadığını bilmiyoruz. ağır yüklerin altında kalmaktan yorulmuş olabilir. bir not yoktu. neden olduğunu bilmeyi isterdim, en azından altı yaşında kızı için, mahvoldu hayatı."
anlını sıvazladı sunwoo. "söyleme, oğlum söyleme."
"tamam.." kihyun karşısını seyrederken, sunwoo eve bakıyordu. "..ama şunu söyleyeyim, çok dikkatimi çekti. masada üç tane tabak vardı ve sadece bir tanesi çok doluydu. masanın en uç köşesinde, erimiş pasta vardı. ne olduysa orada veda etmiş her şeye, odasına çıkıp vurmuş kendini. büyük ihtimal sevdiğinin ölümünü kabullenememiş olmalı. neyse, ben geçiyorum. yine söylüyorum, sen de merkeze geç."jeongguk: cd'nin içi-> seohyun için çektiği video
cd'nin üzerinde yazan, 18 yaşında izle."merhaba babacım,
biliyorsun ki, jeongguk baban son zamanlarda, oldukça son zamanlarda biraz keçileri kaçırdı. öyle ki tedavi için gerekli şartları taşırken bunu reddetti. affet, affet ki ruhum huzur bulsun.
sana vedayı saçlarını okşarken, dişlerim dökülmüş ve torunlarımı sevmişken etmeyi isterdim ama yapamadım, kendimi özgür bırakmazsam seni bu hayata hapsedecektim. özür dilerim. senin için biriktirdiğim para, sejun'un evinde duruyor. cüzdanın içinde hayatın boyunca başına sıkıntı geldiğinde uğrayacağın adresler var. biraz eskiler taehyung babanın arkadaşları, kalanlar ise benim.
seni seviyorum. çektiğim her içte seviyorum ama ben, ben babanı çok özledim. her uyandığım günde bir uzvum yakıyor içimi, bu yüzden bizi, taehyung ve jeongguk'u, sonsuza kadar en özel yerinde tutmanı istiyorum.
gerçek ailen park jimin ve park yewon. henüz bir çocuk sorumluluğu alamadıkları için, seni biz büyüttük. ölümümüzün ardından, adımızın anılacağı kirli iş bir tek bu olacak. ki, park ailesi, dostumuz, sizi kendi elleriyle verirken gözlerinde öfke görmedim. minnet doluydu.
ve sana, düşünerek, ileride merak edeceksin taehyung'un ölüşünü, izin verirsen anlatayım o hâlde.
taehyung'un babasının iş yerindeki yaşadığı darp olayından hemen sonra eve gitmek üzereyken, haksız yere, biten hayatıyla beraber yol köşesinde bırakıldı. haber öyle tez ulaşmış ki onlara, annesinin haykırışlarını bastırmak mümkün olmamış. annesi sekiz ay sonra taehyung'u babasının mezarına yollamış, 'ikimiz yerine veda et' demiş gülümseyerek. o gün, güneş bile başka doğmuştu sanki diyordu. bir yanım inanılmaz huysuzdu, bir yanım ise sevinçten çırpınıyordu dedi. öyle ki eve gelmeden önce annemin en sevdiği meyveyi aldım derken hep gülümsüyordu. yolda ezilmiş domatesleri görünce kahrolurken, evde kendini asmış annemi görünce, keşke dedim keşke ezilen ben olsaymışım diyordu eğdiği kafasıyla. bunları yaşamak ona ağır gelmişti, kore'nin en sevilmeyen uç köşesinden geldiği ve ailesinin düşünce yapısının çağın ilerisinde olduğu için her zaman dışlandığını söylemişti.
gözlerinde yorgunluk vardı. onları ben yarattım zannederdim. aylarca, yıllar öptüm. sabırla, geçsin diye. ağırlığın altında kuş gibi çırpınmasın istedim. ama meğer ki o, nasıl öleceğini biliyormuş.
taehyung öleceğini bildiği bir hayatın son günlerini yaşıyordu. işini kaybettikten sonra min yoongi diye bir arkadaşı ona, köylüklere yapılacak inşaatlar için yardım gerektiğini söylemiş. mal sahiplerinin işçilere ihtiyacı varmış. ellerimi öyle bir tutmuştu ki.
"jeongkook, öyle güzel maaş bağlayacaklar ki bana; almayı düşündüğün ve hayalinde canlandırdığın en kıymetli şeyleri alacağım. öyle çok, öyle güzel olacak ki her anımız, çocuğumuz çok güzel büyüyecek."
çalıştığı yerde, yağmalamada köylüleri kurtarmak için, düzenlenen saldırı sonucunda hayatını kaybetti. ölmeden önce son nefesinde bile gülümserken, ceketinin cebinden çıkan kanlı fotoğrafı yoongi getirmişti.
bizi anı yap seohyun. bizi babaların olarak çok sev ama dert bilme. seni bizim en güzel varlığımızdın. seni seviyorum ve taehyung baban burada olsa, yaşadığın her dakika için minnettarım güzel kızım, iyi ki prensesim derdi.
görüşürüz, seohyun.
taehyung ile beni güzel hatırla."
"taehyung.. öyle denkleşmişiz ki seninle, gözlerine her baktığımda huzur doluyor ruhum sefaletin, savaşın tam ortasında öyle güzel gülüyorsun ki; vereceğim fazlasıyla can olsa, adının kıymetine bile feda ederim. iyi ki, iyi ki bu devrin, en acımasız kesiminde yaşıyoruz. keskin uçlarda, seninle güvenle yürüyorum."
gülerek kucağında oturup suyun içine eline daldıran, köpüklü saçlı jeongkook'a baktı taehyung.
"uğruma biçtiğin her anını özenle büyüteceğim. sen benim en acımasız gerçeğimsin." jeongkook güldü, taehyung devam etti. "solgun tenimle, hırslı bakışlarımla veya kırıklarımla dahi sana en güzel şiirleri ben okuyacağım, en değerli şeyleri ben hissettirecek, en çok ben seveceğim seni ve jeongkook, inan bana, hangi çağda olursak olalım benim adım seninle anılsın isterdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can kırıkları, taekook
Фанфикaydınlığın içinde çocuktum, aydınlığımı aldılar; çocuk kaldım.