found & lost

1.3K 87 334
                                    

İyi okumalar!

Survive Said The Prophet - found & lost

15 sene sonrası / Kore

Kırlaşmış saçları ensesine değen ihtiyar, hemen arkasında kendi saçlarını dikkatle kesen genci uzun uzun izlerken, dudaklarının kıvrılmasına engel olamadan kırışmaya başlamış elini onun makas tutan elinin üzerine koydu ve aynadaki yansımasından bakışlarının kendisine çevrilmesine neden olduğunda "Bu kadarı yeterli Jiwon." diye mırıldandı.

"Sen de hazırsan, çıkalım artık." zorlukla nefeslendi. "Baban bizi bekler."

"Kook hyung da bizimle gelecek mi?" diye merakla sorduğunda, makası ve tarağı çantasına yerleştirmeye çalışıyordu genç oğlan.

"Tekerlekli sandalyeyle bunca yolu gitmek istemediğini söylemişti, üstelik hala ona kırgın olduğunu biliyorsun."

Jiwon dudaklarını birbirine bastırdı ve meraklı bakışlarını ihtiyarda gezdirdi. "Sen de ona kırgın mısın hala Taehyung?"

Taehyung gülümsedi ve başını olumsuzca sallayıp oturduğu yerden ayaklanarak Jiwon'un sarı saçlarını karıştırdı. "Hayır." diye mırıldandı hüzünle. "Sadece onu çok özlüyorum, hepsi bu."

15 sene öncesi / Miami

On yılı aşkın bir süre demir parmaklıklar ardında, dört köşe dört büyük duvar arasında içini kemire kemire yaşaması, işlediği suçun cezası olamayacak kadar ağır bir mahkumiyet, ağır bir baskıydı Kim Taehyung'a göre.

Hapiste kaldığı günlerin her gecesinde duvarları aşındıran, koğuşlarda yankılanan çığlık sesleri, ona kıçlarını göstererek susmasını söyleyen mahkumlar tarafından bastırılmış olsa da gözlerini ne zaman huzurlu bir uyku adına kapatsa, göz kapaklarına ilmek ilmek işlenmiş gibi her hatıra, kulağında yankılanan silah sesleri ve burnuna dolan yoğun sigara kokusuyla birlikte tekrar tekrar zihninde oynamaya devam etmişti.

Sanki yıllar öncesine kadar tüm Seul ayaklarının altında titrememiş, haberi olmadan bir kuş dahi uçmamış kadar sersefil görünüyor, yırtık postallarının girdiği ıssız ara sokakta çıkardığı her tıkırtının kendisine çevrilmiş parmaklar ve onlarca kişinin kahkahalarıyla duyulmaz hale geldiğini düşünüyordu. Belki de hiç çıkmamalıydı o dört duvarın arasından; yalnızlığa sonsuza değin mahkum kalmalı, gün yüzü görmemeliydi, şu yaşına kadar elleri arasında can veren insanların dileklerini yerine getirmiş olurdu hem, bu cezayı hak etmediğini her fırsatta kendine hatırlatsa da, bu düşünceden de hapis hayatı boyunca asla kurtulabilmiş değildi.

Çok kez kendi canına kıymayı düşünmüş, gördüğü son şeyin bulutlu bir gökyüzü olmasını, yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken ve üstünü ıslatırken derince göğsüne çektiği toprak kokusunun özlemini tada tada ölmek istemişti ama başaramadı. Her zaman cesur biri olduğunu düşünmüştü, on altı yaşında sokaklara attığı ilk adımda bile göğsü kibir ve cesaret doluydu, ilk kez dudaklarının arasına yürüttüğü izmaritlerden birini yerleştirdiğinde sağlığı hakkında düşünmemişti ya da burnuna çektiği beyaz tozun onda uyandırdığı heyecana kendini kaptırırken bu işin sonunu, en az kendisine bu tozları satan adam kadar umursamamıştı. Her şey bir gün olacağına varır düşüncesine kalpten inanıyordu ama asla kendisinin de bu sondan nasibini alacağını düşünmemişti; birini değil, birden çok kişiyi öldürdü, otuz beş senelik ömrünü beş ömrü çalarak sürdürdü ve hiçbir zaman da bundan pişman olmadı.

Olmak da istememişti.

Çünkü pişman olması demek, artık bir sokak çocuğu olamayacağı, kanunsuz iş yapamayacağı anlamına gelirdi. O zaman aç kalırdı, yatacak yeri, giyecek giysisi, altına çektiği gıcır gıcır bir otomobili olmazdı; aslına bakarsanız Taehyung bir süre sonra maddiyatı önemsememeye başlamıştı. Tam yirmi üç yaşındayken Seul'un en korkulan çetesinin başına geçtiği vakit sanki tüm dünyayı yönettiğini hissetmiş, bu gücü sevmişti; güçlü olmayı, saygı duyulan, korkulan biri olmayı ve kibri. Bu hisse o kadar alıştı ki, daha fazlası için açgözlü olmaktan çekinmedi. Belki de bir dur noktası olsaydı ya da ona durması gerektiğini söyleyen bir arkadaş, bir yakın veya da bir tanıdık; Taehyung dururdu. Kimseden emir almayı sevmezdi elbette ama yanında birinin varlığını hissetmek, artık yalnız olmadığını bilmek onu durmaksızın ilerlemekten alıkoyardı.

Found & LostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin