Bölüm Bir: Papatya Katili
Uzun ince parmakları arasında kayıp giden taç yapraklarını umursamadan diğerlerinin yanına, çimenlerin üzerine birkaç tane daha gönderdi.
Kuş sesleri, şekilli bulutlar, güneşin sarı ışığı ve yeşil çimenlerin arasında bitmeye başlayarak baharın gelmeye başladığının haberini veren papatyalar ile süslenmiş oyun parkında aklında dönüp dolaşan iki soruyla birlikte oturuyordu.
Seviyor mu, sevmiyor mu ?
Ve bu iki sorunun cevabını papatyaların küçük beyaz taç yapraklarında arıyordu.
Elindeki yarısı yolunmuş papatyanın beyaz taç yapraklarını tek tek tırnaklarının arasına sıkıştırarak kendine doğru çekerken içinden mırıldanıyordu. Geriye son taç yaprağı kaldığında 'sevmiyor' diye umutsuzca fısıldadı.
Derin bir nefes verdi bütün umutsuzluğunun havaya karışarak yok olması için ve başka bir papatya daha koparmak üzere uzandı. Bu papatyanın da sonu diğerleri gibi olacaktı ama bunu umursamadı çünkü papatyaları sevmezdi.
"Papatya katilisin."
Duymaya alışık olduğu ince ve kısık sesle koparmak için uzandığı papatyayı es geçerek kafasını sesin geldiği yere, arkasına çevirdi ve onun gözleriyle karşı karşıya geldi.
O an derin bir nefes daha çekmek istedi ciğerlerine, hem derin gözlerine baktığından boğuluyormuş gibi hissettiği için hem de kokusunu içine çekebilmek için.
Ama yapmadı.
Ona katil diyen arkadaşı yavaşça hemen yanına, çimenlerin üzerine onun gibi oturuverdi. Bunun için müsaade isteme ihtiyacı bile gütmemişti ki onun değimiyle papatya katili olan gencin mütevazili kişiliği yüzünden oturmasına her halükarda izin vereceğini biliyordu.
Genç uzandı ve az önce koparmaktan vazgeçtiği papatyayı bir çırpıda kopardı ama yapraklarını yolmak yerine bu sefer uzun parmakları arasında döndürmeye başladı.
Sessizdi her zamanki gibi. Konuşmayı pek sevmezdi ama yanında oturan arkadaşının konuşmak için bir şeyler aradığını biliyordu ya da sadece öyle umuyordu çünkü kendisinin ne kadar kötü bir konu açıcı olduğunu biliyordu.
"Sevmiyor mu?"
Arkadaşının ona takılmak için sorduğu soruya gülmek istedi bir an ama tabi ki yapmadı çünkü gözleri dolmaya başlamıştı bile. Sonrasında ise bilmiyorum demek istedi ama bu isteğinden de hemen vazgeçti çünkü biliyordu. En azından öyle sanıyordu. Hayır, aslında bilmiyordu ama bildiğini sanıyordu.
"seviyor musun?"
Fısıltı şeklinde çıkan soru cümlesinin onun duymadığına neredeyse emindi. Neredeyse emindi fakat kafasını çevirip güzel yüzüne baktığında kendisine gülümsediğini gördü. Duymadığına neredeyse emindi ama o duymuştu.
"Biliyorsun." diyiverdi kendisine papatya katili diyen arkadaşı. Kafasını hayır anlamında salladı genç ve ekledi. "Bilmiyorum." diye
Karşısındaki arkadaşının yüzündeki küçük gülümseme aralarında geçen konuşma her ne kadar kalbini incitiyor olsa dahi ona da bulaşmış ve o da gülümsemeye başlamıştı ama aslında hüzün doluydu dudak kenarları.
"Bildiğini sanıyordum." diyerek yineledi bu oyunu sevmiş gibiydi o ama papatya katili bu oyundan nefret etmişti tıpkı ondan nefret ettiği gibi.
Yutkundu derince ve tükürüğünün boğazına çarparak çıkardığı ses kulaklarında çınladı. Arkadaşının bu sesi duyup duymadığını merak etti ama sormadı diğer birçok sorusu gibi."Bilmediğime eminim." diyerek her ne kadar nefret etse de bu oyundan devam ettirdi. Arkadaşı ellerini kendini biraz daha ona doğru kaydırmak için kullandı. Aralarındaki mesafe azaldı. Bedenleri neredeyse dip dibe girdi ve papatya katili iç çekmeden edemedi çünkü bedenleri her ne kadar yakın olsa da ruhları bir o kadar uzaktı ve bunu o kadar net hissediyordu ki canı acıyordu.
"Hissetmiyor musun, peki?"
"Hissetmek yetmiyor," diye başladı sözlerine ve de gözlerini onun güzel yüzünde gezdirmeye. Beyaz teni, derin gözbebeklerine gizlenmiş pırlantılar,
Kısa sık kirpikleri, şikayet edip durduğu oval burnu, küçük ama kalın şeker pembesi dudakları ve siyah küçük nokta şeklindeki benleriyle o kadar güzeldi ki onun için ama kendisi farkında değildi güzelliğinin. Bu güzelliğinin kaynağının geldiği yeri de biliyordu genç, kalbiydi. Güzel ve temiz kalbi tam olarak yüzüne yansımıştı, hayır mecaz değildi."İnsan bilmek istiyor." diye devam ettirerek tamamladı az önceki cümlesini genç adam ardından bakışlarını gezdirdiği yüzden oyun parkında oynayan çocuklara çevirdi ama aklı hala ona bakan arkadaşındaydı yine de umursamıyormuş gibi davranmaya çalıştı. Biraz önce oyunu bitiren son cümleyi söylediğini yeni yeni fark ederken çoktan pişman olmuştu bile.
Pişmanlık hiç yabancılık çektiği bir duygu değildi. İçi içini yiyordu ama ağzını açıp da tek bir kelime dahi edemiyordu.
Arkadaşının hareketlendiğini fark ettiğinde göz ucuyla ona bakmaya çalıştı. Kendine doğru eğildiğini anlayınca bakışlarını ona çevirdi. İnce bileğini bacaklarının arasındaki koparmış olduğu papatyaların küçük taç yapraklarından oluşturulmuş küçük yığına doğru uzattığını gördü.
Parmakları arasına aldığı birkaç taç yaprağını gelişi güzel bir şekilde gencin dalgalı ve uzamaya başlamış olan koyu kahve saçları arasına bıraktı. Yeşil sapı ve sarı tomurcuklu kısımlarının olduğu birkaç papatya daha aldı ve onları saplarından güzelce papatya katili olan gencin saçları arasına özenle yerleştirdi. Ardından gencin hala elinde tuttuğu ve çoktan döndürmeyi bıraktığı papatyaya uzanarak parmaklarını gencin parmaklarına değmesin umursamadan almaya çalıştı ama genç ona izin vermedi.
İçini titreten, parmaklarına sürtünen parmakların etkisinden çıkmak için biraz beklemesi gerekmişti. Bahar aylarının başlarında oldukları için ısınmaya başlayan havalara rağmen parmaklarına değen parmaklar soğuktu. Her zamanki gibi.
Birkaç saniye içinde kendine geldiğinde elini çekerek onun elinden kurtuldu. Yavaş ve özenli bir şekilde elinde tutmuş olduğu papatyayı arkadaşının kulağına yakın bir yere, saçları arasına yerleştirdi. Hayranlık dolu bakışlarını saklamaya çalışmadı, hayır hiçbir zaman bakışlarına yansıttığını düşündüğü sevgisini ondan gizlemedi ama karşısında oturan güzel yüzlü arkadaşı hep biraz kördü.
"Çok güzelsin, papatya"
Aklında beliren cümleyi birden söyleyiverdi. Hem ona güzel olduğunu söylemek istemiş hem de yanına geldiği ilk an ona söylediği kelimeye atıfta bulunmuştu. Fakat genç arkadaşının kör olduğu gibi biraz da sağır olduğunu düşünüyordu çünkü daha önce bu tarz pek çok diyalog geçmişti aralarında ve gencin binlerce anlam yüklediği bazı cümleler arkadaşının kulağına uğramıyordu bile.
Güzel yüzlü çocuk aldığı iltifatla biraz kızardı fakat gencin başlatmaya çalıştığı oyunu anlamış ve şımarıkça gülümsemeyi de ihmal etmemişti.
Genç arkadaşının gülüşüne takılı kaldı bir süre. Dudaklarının karıncalandığını hissetti. İstemsizce diliyle dudaklarını ıslattı ve arkadaşının kıvrılan dudakları sayesinde oluşan küçük çukurlarını öptüğünü düşündü, gülüşünden öptüğünü.
"Teşekkür ederim, papatya katili."
∞
Diğerinden biraz daha farklı olacak bölümler ama konu aynı o yüzden sıkıntı olacağını düşünmüyorum okuduğunuz için teşekkürler.
Hatalarım varsa affola,
Kendinize iyi bakın,
Öptüm bye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisies tell lies
Fanfiction[Taekook] Bilirsin, ben papatyaları sevmem ama sen bir papatya olsaydın bile seni severdim.