i want u to stay, hyun.

5.2K 430 465
                                    

$

Yedi yaşında iken, bir hayali vardı Lee Felix'in.

Ağaçlara tırmanmak, bisiklete binmek ve arkadaşlarının özenle seçtiği oyuncak arabalar ile oynamak ona göre değildi. O hep olgundu, o zamanlar çocuk aklı ile öz babası sandığı adamın acımasız elleri altında ezilirken kendi kendini korumayı öğrenmişti, annesi tarafından. Bir gün uyandığında ise annesi gitmişti, babası sandığı adam, ona birkaç gün sonra öldüğünü söylemiş, o ise gerçeği pek çok sonra öğrenmişti.

Ateş, barutu olmazsa yanmazdı. Lee Felix de, kendi kendini korumayı bırakmıştı. Annesi gittikten sonra dünyayı hak etmediğini düşünmüştü. Tüm bu karışık olaylar arasında annesinin başına neler geldiğine dair hiçbir fikri olmayışı ise onu soyutlayan kısımdı. Tek bildiği, üvey babasının başka bir adamdan Felix'i doğurması sebebi ile onu kumar masasına bahis olarak koyması ve kaybetmiş olmasıydı. Bir hayat yaşıyor muydu, iyi miydi ya da sağlığı yerinde miydi gibi sorular çevirse de kafasında Lee, cevapsız kalan tüm bu kelime parçaları onun yetim hissetmesini sağlıyordu. Aynı şekilde gerçek babasının da varlığından bile emin değildi. Hayatı, yalanlar üzerine kuruluydu belki de ama Felix, yine de hiçbir nefesini boşa harcamak istemiyordu.

Elindeki silahı doğrultmuş, sokak lambasının turuncu ışığında ve şeytanların teker teker dizilip onu zevkle izlediği sırada, tetiği çekmeye hazırlanmıştı. İçinden bir ses onu durduruyor, karşısındaki neredeyse hiç tanımadığı, yalnızca kin ve öfke biriktirdiği bu çocuğa bir şans vermesi gerektiğini söylüyordu fakat Felix, pek dinleme taraftarı değildi. Ta ki, silahın namlusundan korkmuş gözlerini çekemeyen turuncu saçlı çocuk, konuşana kadar.

"Sana annenin nerede olduğunu söylerim."

Doğruluğu bile kesin olmayan birkaç kelime, Felix'i sersemletti ve kaşlarını çatmasını sağladı yutkunurken. Bunlar basit sözcükler değil, diyerek geçirdi içinden. Basit sözcükler olmamalıydı.

"Ne sikim saçmalıyorsun sen?" Kalın sesi korkutucu çıksa da umursamadı. Karanlığı arkasına almış bu adam ilk defa kinini harmanladı ve annesinden ne cüretle bahsettiğini bilmediği kurbanına bir adım daha yaklaştı.

"Annenin, nerede olduğunu biliyorum Lee." Turuncu saçlı kızıl çocuk, ellerini sakin ol anlamında birkaç kere havaya kaldırarak hafifçe sallamış, yutkunmuştu. Felix, onun hayatına değer verdiğini düşündü. Kendini aksi hissetseydi bu silahın namlusundan kaçmak için bu kadar büyük kelimeler sarf edemezdi.

"Annem öldü, hem de seneler önce. Ne cüretle onun hakkında konuşabilirsin?" Yeniden kalın çıkan sert sesi ile denedi kızılı, Felix.

"Ölmedi, Felix. O yaşıyor. Yeon onu kumarda kime kaybetti sanıyorsun?"

Felix, ona yöneltilen soru ile yaşadığı ikilemi boğazını temizleyerek gidermeye çalışsa da beyaz tenine düşen turuncu sokak lambası ışığının yansıması altında ezildi ve kendini silahı indirmemek adına dizginledi. Hâlâ güvenmiyordu karşısındaki kızıla.

"Ya şunu düzgünce anlatırsın ya da bunlar son kelimelerin olur." Kendisine cevap veren kalın ses ile kızıl olan, titrek bir nefes almış, titreyen ellerini gizlemek adına arkasına saklayarak konuşmaya devam etmişti.

"Yeon'un onu koyduğu kumar masası, anlaşmalıydı." Sarışın, yutkundu duydukları ile, Yeon hepsini bilerek mi yapmıştı yani?

"Babam ve Yeon arasındaydı. Yeon bilerek kaybetti, karşılığında babam beni verdi."

Basit sözcükler ile kurulmuş bir başka cümle daha geceyi damgasını bırakırken, Felix, elinde sıkı sıkıya tuttuğu silahı indirmiş, aralanan dudaklarını kapatmıştı ne diyeceğini bilemeyerek. Kızılın söyledikleri doğru ise, yaşadıkları mantıklı gelmişti. Yeon, kızıla sahip olduğu için zorla Jongin ile yatmasını sağlayarak Felix'e suç atmış, zaten kabaran öfkesi ile hayatını bitirmişti sarışının. Annesi ise, bir kumar masası kurbanı olarak gitmişti ve önündeki sesi titreyen çocuğun dediklerine göre, yaşıyordu.

mafia ; hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin