Bölüm-1

10.5K 509 384
                                    

Yağmura yakalanmak~

Sınıf oldukça gürültülüydü çünkü tenefüs zamanıydı, bu yüzden herkes arkadaşlarıyla konuşuyordu. Yine konuşan insanlardan biri değildim, sadece pencerenin kenarında dışarıda yağan yağmuru izliyordum, ani bir zil sesi duyana kadar tüm konuşmam kafamdan engellendi. Oturduğum yerden kalktım ve eşyalarımı toplamaya başladım. Sırt çantamı sırtıma taktım ve sınıftan çıktım.

Yağmur yağdığını görerekten dışarı çıktım. Çantama çabucak baktım ama şemsiyemi bulamadım. "bugün bir tane getirmeyi unuttum tahminen" diye bir iç geçirdim bulutlu gökyüzüne baktım. Islanmadım çünkü çatının bir kısmı başımı kapatıyordu.

Birinin omzuma çarptığını hissettim ve ona baktım.
"Ah sana çarptığım için üzgünüm, gittiğim yere bakmıyordum"
dedi karşımdaki çocuk bana. Okulda oldukça popüler olduğu için onu tanıyabildim.
"Pekala, sorun değil"
Yüzüme yumuşak bir gülümseme koydum. Şemsiyesini çıkarıp bana baktı.
"Neden burada duruyorsun?"
dedi merakla
"Ah şey, bugün yağmur yağacağını unutmuşum, bu yüzden şemsiye getirmeyide unutmuşum."
dedim utangaç bir şekilde. Karşımdaki çocuk bana gülümsedi ve şemsiyesini uzattı
"İşte benimkini alabilirsin, zaten ihtiyacım yok arabam ile gideceğim" şemsiyeyi aldım ve gülümsemesi biraz büyüdü
"Teşekkür ederim. Sana yarın şemsiyeni geri vereceğim"
cümlemi tamamladığımda başını sağa-sola salladı
"sende kalsın, zaten evde bolca var" başımı salladım ve kısa süre sonra arabasına yürüdü.

Şemsiyeyi açtım ve otobüs duraklarından birine gitmeye başladım, arabam yoktu, o yüzden sadece otobüse biniyordum. Otobüs çok geçmeden geldi ve bindim. Pencerenin hemen yanında arkadaki koltuğa oturdum. Dışarı baktım ve parmaklarımla pencereye birşeyler çizmeye başladım.

Otobüs nihayet ineceğim durağa ulaştı. Sırt çantamı ve şemsiyemi aldım ve otobüsten indim. Otobüs durağının önünde çok zengin bir şirket için devasa bir bina vardı, neredeyse Kore'nin en zengin şirketiydi. Önümde kenara çekilen bir araba gördüm, araba bana tanıdık geldi ama nereden tanıdık geldiğini bilmiyorum. Kısa süre sonra arabadan inen uzun boylu bir figür gördüm ve daha önce konuştuğum çocuk olduğunu anladım.
"Orada çalışıyor olmalı... Bekleyin! Ama küçüklerin orada çalışmasına asla izin vermiyorlar, eğer CEO'nun oğlu veya kızı değilse başka tabii"
bu düşünceyle gözlerim büyüdü "anlamına gelmelidir. Utanıyorum, daha profesyonel olmalıydım onun önünde, ama tam bir karmaşaydım " diye fısıldadım ve eve gitmeye başladım.

Eve döndüğümde ailemi görmedim ki bu sürpriz değildi. Ailem çoğunlukla iş gezilerine çıktıkları için evde değildi. Sırt çantamı bıraktım ve mutfağa ilerledim. Bir parça ekmek ve üzerine sürmek için tereyağı çıkardım. Şu anda tost makinesine koyacak havamda değildim. En çok kullandığım mutfak bıçağına baktım ve elime aldım "Bu bıçağı keskinleştirmeliyim çünkü yakında ihtiyacım olabileceğini düşünüyorum"

Kitap gerçekten çok güzel bir kitap bu yüzden çevirmek istedim. Çevirirken en iyi anlayacağınız şekilde çevirdim umarım anlayabilirsiniz...♡

He's Mine|Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin