.

78 11 23
                                    

* fotografik hafıza ; Görsel bellek görüntü bilgisinin bellek süreçlerinden geçirilerek nöral temsillerinin zihinsel olarak hatırlanmasıdır. Zihin gözü olarak da ifade edilmektedir. Görsel hafıza görsel tecrübelerimizle ilgili duyularımızın bazı özelliklerini koruyan bir hafıza şeklidir. Yani fotografik hafızaya sahip kişiler hayatının her karesini aklında tutar ve hiçbir şekilde unutamazlar.

Ve kitabımda bilinmeyen bir kelime daha var. Yani Demans hastalığı. Onu da hikayede açıklayacağım. Umarım beğenirsiniz.

Ve lütfen yorum yapar mısınız?

Hepinize iyi okumalar 💜

***

Herkes yemeğini yemiş ve salona doğru gitmeye başlamışlar. Küçük kız hemen dedesinin yanına gelmiş ve elini tutup merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamışlardı birlikte. Yaşlı adam başını eğip küçük torununa bakarken o güzel gülümsemesini bahşetmişti. Torunu da ona bakarken gülümsemiş ve konuşmaya başlamıştı. "Dede bahsettiğin bir hikaye vardı ya." "Evet?" "Bize o hikayeyi anlatır mısın?" dedi ve yaşlı adamın gülümseyen yüzü bir anda düşü verdi. Basamakları çıkarken artık ayakları dayanmıyormuş gibi bir anda durdurdu. Torunu hala ona kocaman gülümsemesiyle bakarken ne diyeceğini şaşırmıştı. "Canın sıkılır boşver sen. Ben size başka hikaye anlatırım." "Hayır sıkılmayacağımdan eminim. Hem ablamla seni çok dikkatli bir şekilde dinleyeceğiz. Değil mi abla?" dedi tatlı kız. Ve arkasında duran ablasına baktı. Ablasıda ona bakan küçük kardeşini görünce hemen onaylamıştı. "Evet. Dinleriz." dedi. "Başka bir hikaye anlatayım." küçük kız hemen suratını asmış ve başını iki yana sallamıştı. "Hayır. Hep böyle diyorsun ve aynı hikayeleri anlatıyorsun. Ve ben annemin bahsettiği hikayeyi dinlemek istiyorum. Bu hikayeyi en iyi sen biliyormuşsun. Hı anlatacak mısın? Lütfen." dedi ve dedesine yalvarmaya başladı. Yaşlı adamın yavaşça görünüşü bulanıklaştı. Yalnız olsa hemen şuracıkta ağlardı fakat torunları vardı. Onlara belli etmemeliydi. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Yaşları düşmesin diye. Ardından torununun üzülmüş suratına baktı ve onayladı. "İyi peki anlatayım." demesiyle küçük kızın sevinç çığlıklarını duydu. Gerçekten çok sevimliydi bu küçük kız.

Ardından küçük kız merdivenleri zıplaya zıplaya çıkıyor düşmesin diye de dedesinin elini tutuyordu. Yaşlı adamın yüzümde buruk bir gülümsemeyle torununu izliyor ve merdivenlerden çıkmak için güç toplamaya çalışıyordu.

Salona vardıklarında küçük kız dedesinin elini bıraktı ve hemen koltuğa oturdu. Ve kocaman gülümsemeyle bakıyordu. Onun için yeni bir hikaye vardı ve bu onu çok mutlu etmişti. Gerçi dedesinin anlatacağı hikayeyi iki üç güne unutacaktı. Fakat meraklıydı işte.

Ardından ablası da yanına oturmuştu ve yaşlı adam da onların hemen karşısındaki tekli koltuğa oturdu. İçini bir endişe kaplamıştı. Anlatacağı hikayeden olsa gerek. Çünkü onu en çok yıkan hikayeydi sonuçta. Ve şimdi bu hikayeyi torunlarına anlatacak ve hiçbir şeyden haberleri olmadan dedelerini dinleyeceklerdi. Yaşadığı olayları anlatmak, zaten hiçbir şeyi unutamıyordu fakat olanları anlatacak ve gözünde canlanacaktı. Unutamıyordu. Zaten yaşlı adamı en çok yıkan da bu olmuştu ; Unutamamak.

Yıkılışını, sadece bedenen burada oluşunu ve yarım kalışını unutamıyordu...

Ve Park Jimin iki şeyi çok iyi biliyordu. Bir tek bunlardan şaşmayacak kadar hemde. Birincisi iyileşmiyor, susmayı öğreniyormuş yara. Bunu çok iyi biliyor. Fakat çok daha iyi bildiği bir şey de vardı ki o da ikinci maddeydi. Çok daha iyi bildiği bir şey. İkincisi...

Yaşlı adam da yerine oturmuş ve torunlarının o çok merak ettiği hikayeyi anlatmaya başlamıştı.

42 yıl önce

Unutmaktan Korkuyorum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin