"Mutlu sona az kaldı bebeğim."
Louis ayak bileklerindeki açık pembe renkteki tozlukları çıkarıp yatağın önüne fırlattı ve huysuzca burun kıvırıp yatağın köşesine oturdu,giderek uzamaya başlayan tırnaklarıyla oynarken bir yandan da silahıyla rozetini tuvalet aynasının önüne bırakan sevdiği adama bakıyordu,"Mutlu sonlara inanmam ben,samimi gelmez açıkçası."
Harry lacivert ceketini terlemiş sırtından aşağıya indirip sesli bir iç çekmeyle çıkarırken bileklerini ovuşturan oğlanın tam önünde durdu ve dudaklarını ısırışını zor bir hakimiyet ile izledi,Louis yatağın köşesinden geri geri gidip yatağın en başına kadar ulaşıp yastıklardan birini kucağına çekerek bağdaş pozisyonunu aldı,onca şey yaşanmış olmasına rağmen gayet soğuk kanlı davranıyordu ,Harry bu huyunu seviyordu,aslında Harry onun her huyunu seviyordu.
"Mutsuz sonlar her zaman gerçekliği yansıttığı için beni daha çok tatmin eder.",onun sözleri devam ederken Harry karşısında sadece boxerı ile kalıncaya kadar soyunmuş ardından yorganın içine geçip onu kolları arasına çekmişti,"Peki illa bir son olmak zorunda mı?Tabi ki de hayır."
Louis üşüyen ayaklarını ısıtmak için yorganın altından onun ayaklarına sürterken Harry ondan gelen en ufak bir temasla kirpiklerini kırpıştırıp dolu dolu gülümsedi,"Açık uçlu bırakmak daha merak uyandırıcıdır,eğer bir yazarsan okuyucuya da satırları şekillendirmesi için fırsat tanıman gerekir,yönetmensen izleyicilerini soru baloncuklarının olduğu bir dünyaya götürmelisin."
Harry ferah bir kavun kokusunun yayıldığı onun saçlarını geriye doğru yatırıp okşarken gözleriyle alnında belirgin hale gelen damarlara kaydı gözü,Louis ciddi konular esnasında ya da çok düşünceli olduğu zamanlarda alnındaki damarlar her zaman böyle şişerdi ve bu Harry'nin gözünden asla kaçmazdı,Louis ile ilgili bütün şeyleri öyle ezberlemişti ki sadece onun hareketlerini anlattığı koca bir kitap bile yazabilirdi.
"Peki bir katilsen?",Harry sorusuyla birlikte odadaki görünmeye yüz tutmuş gerilimi yükselen nabızlar ile arttırırken Louis kafasını onun göğsünden uzaklaştırıp saçlarını onun parmakları arasından kurtardı,Harry'de aynı onun gibi doğrulup elini yorganın altından Louis'in diz kapağının üstüne koyup sıkıca tuttu,"Bir katilsen dedim Louis...Bu durumda ne yaparsın bebeğim?"
Louis diz kapağındaki dokunuşu imkansız olduğunu bildiği halde yok saymaya çalışarak yatak odasındaki tül perdenin arasından yansıyan sokak lambasının ışığıyla kafasını çarşafa doğru eğdi,cevabını vermeden önce kafasını çarşaftan kaldırması gerektiğini biliyordu,özgüvenli birisinin kafasının asla eğik durmayacağını düşündü,kafasını kaldırıp tekrar ondan yanıt bekleyen dedektif sevgilisine baktığında tek solukta söyledi,"Adımlarını atarken asla tereddüt etmezsin."
Harry tatminkar bir tavırla bacaklarını kapatan yorganı üstlerinden atıp ayağa kalktı ve Louis onun dokunuşunun kaybolmasından kaynaklı bir anlık boşlukla yutkundu,Harry vücut hatlarını Louis'in görüş açısına fazlasıyla sokarken eğilip çekmeceden delil poşetlerine benzeyen şeffaf bir poşet çıkarıp yatağın üstüne attı,"Cassandra'nın telefonu."
Louis'in kalbi yaşadıkları kanlı gecenin zihnine akın etmesiyle heyecanla gümbürderken kan izlerinin üstünden silindiği telefona şaşkınca ve bol miktarda da merakla baktı,dizlerinin üstünde durup yatağın ucuna giderken Harry'e bir açıklama beklediğine dair sabırsızca gözleriyle soru soruyordu,"Emin ol hayatımda davranmadığım kadar bir titizlikle davranıp enine boyuna kadar temizledim,hatta sonrasında emin olmak için mor ötesi ışık ile kontrol ettim,telefonun üzerinde ikimize dair hiçbir iz yok,yani artık benim sayemde kalmadı."
Harry yatağın ucuna kadar dizlerinin üstünde gelmiş olan yorgun küçük bedeni onun kollarına göre daha güçlü olan kollarıyla kavrayıp kısa ve gür kahkahasıyla birlikte kucağına çekti,onu özlemişti,her an her saniye özlüyordu zaten,özlemesi için bir sebebe ihtiyacı yoktu,o burnunun dibindeyken bile onun kokusunun uzaklaşmasından korkarak burnunu hep onun tenine yakın tutuyordu.
Louis kollarını onun boynuna sararken hala oturtamadığı bir şeyler vardı,Harry ile buradan gideceklerdi ama Cassandra'nın kaybolma ihbarı yapıldığı an kasabada onu tanıyan herkesin sorguya çekileceğini biliyordu,kendisi de dahil,ve telefon...
"Burada iş sana düşüyor porselen tenlim,gayet rahat bir şekilde yine havuza gidiyormuş gibi görünerek soyunma odalarının olduğu kata ilerleyeceksin ve etrafında kimsenin olmadığından emin olduktan sonra da telefonu kızların soyunma odasının içinde herhangi bir yere bırakacaksın."
Louis öğretmenini pür dikkat dinleyen öğrenci gibi kafasını aklına not ederek salladığında Harry dikkatle uyardı,"Eldiven kullanacaksın tabi,az daha söylemeyi unutuyordum.",Louis onun panikle çatılan kaşlarının üstünü sinirlerini gevşetmek için öptü,"Sen unutsan bile ben unutmazdım...Hem sanırım cidden bir şey unutuyoruz,diğer öğrenciler gibi ben de sorgulanacağım,nasıl konuşmam gerek sence?"
Gecenin uzun olacağı belliydi ama Harry daha fazla beklemek istemiyordu,nefes nefese Louis'i yatağa fırlattığında Louis daha debelenemeden üzerinde yerini almıştı bile.
"Sorgunu ben yapacağım seni seksi şüpheli,bunun için endişelenmeyi kes ve kendini bana bırak."
**
Louis geniş ekran plazmanın karşısında Tuxedo model kadife koltuklarının üstünde uzanmışken çalan kapıyla birlikte gözlerini ekrandaki defileden ayırıp evdeki ismini bilmediği hizmetlilerden birinin gidip kapıya koşuşturmasını izledi,orta yaşlardaki hizmetli Louis'in henüz görmediği kişiyi içeriye buyur etmek için geri çekildiğinde Louis televizyonun sesini kısıp koltuktan kalktı.
Parkelerin üstünde tok sesler çıkaran yüksek tabanlı botları gördüğünde memnun olmuş bir şekilde sırıtıp girişe ilerledi,hizmetlinin hala kapının önünde dikildiğini görünce sinirle homurdanıp kısa şortunun arka ceplerine ellerini soktu ve kafasını yana eğerek sesini keskin hale getirdi,"Greyfurt suyu istiyorum,şimdi çekilebilirsin."
Hizmetli gözlerden kaçmayan bir bozulmayla suratını asıp yanlarından ayrıldığında Louis parmak uçları üstünde yükselip ceplerinin içindeki elleriyle kendi kalçasına doğru baskı uygulayıp Harry'e yaklaşmıştı ki merdivenlerin başında ablası gözüktü,sadece sevdiği dedektif ile kendisinin duyabileceği bir küfür mırıldanıp hayali oyunculuk lisansını konuşturdu ve Harry'i öfkeyle ittirdi,"Ne işin var senin burada!?Ablamı bu kadar üzdükten sonra nasıl hala kalkıp gelebiliyorsun?"
Harry ondan sırf April ile konuşacağı için mecburiyetle gözlerini ayırdı ve dibinde biten öfkeli genç kadına baktı,"Louis haklı,sahi niye geldin ki?",April Louis'in önüne geçip bıkkınlıkla bütün bu olanların bir son bulmasını dileyerek sorduğunda Harry üzgünce kafasını salladı,"Aramızdaki yaşanmış şeylerin bu şekilde bitmesini istemezdim Ap,çok üzgünüm."
Harry yüzünü sıvazlarken April bir anlığına yumuşar gibi olsa da anında sırtını dikleştirip arkasındaki kardeşinin desteği (!) ile sesini otoriter bir biçimde kullandı,"Bunları söylemek için mi geldin,bittiyse gidebilirsin."
April onu kabaca ittirip kapıyı sonuna kadar açtığında Harry hızla kapı kolunu tutup yolda gelirken kafasında tekrar ettiği replikleri bu sefer dudaklarından dışarı vurarak sesli bir şekilde tekrar etti,"Ben istifa ettim April,bu kasaba,buradaki insanlar beni çok yordu,buradan gidiyorum,kendine iyi bak."
Harry dostane bir davranışla elini ona uzattığında April uzun bir süre bekledi,arkalarında dikilen Louis ise gözlerini her zaman olduğu gibi Harry'den alamıyordu,ona sarılmak,öpmek ve geceler gündüze karışırken altında kıvranmak isterken uzak durmak zorunda olması onu çıldırtıyordu.
April bütün kararsızlığına rağmen Harry'nin elini sıktığında Harry son kez buruk bir şekilde gülümseyip kapıdan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Truth (L.S)
Fanfiction"Cassandra'nın kaybolduğu saatler arasında tam olarak neredeydiniz ve dediğinizi doğru çıkaracak bir şahidiniz var mı Bay Tomlinson?"