En sevdiğin çiçeği aldım bugün.
Gardenya. Yatağımızın ortasına koydum.
Sadece sen varsın, ben varım ve gardenyalarımız var. Kötülüklerden uzağız, sadece sen varsın, sesin var, kokun var. Söylediğin şarkılar var.
Aşkımız var.Zaman çok hızlı ilerliyor, dünya çok hızlı dönüyor. Neden gittin? Neden bu kadar çabuk pes ettin? Seninle biriktireceğimiz bir çok anımız olacaktı, çekeceğimiz fotoğraflarımız, dudaklarından çalacağım öpücükler olacaktı. Belki de, belki de çocuklarımız olurdu, değil mi? Güzel bir ailemiz olurdu. Çiçeklerle dolu bahçemiz, kedilerimiz olurdu. Çok güzel olurduk Jimin. Biz beraberken çok güzel olurduk.
Biliyor musun, havalar ısınmaya başladı bile, ama ben üşüyorum, hem de çok. Bugün Taehyung ve Jungkook'un zoruyla lunaparka gittim. Her adım attığım yerde sen canlandın gözümün önünde. Anılarımız bırakmıyor peşimi, bıraksın istemem de. Fakat bilirsin kalbim çok acıyor keşke öpebilsen kırıklarından, yaralarından. Onlar vakit geçirirken ben yürümek istemiştim biraz. Çarpışan arabada ettiğimiz ilk kavgamız gelmişti aklıma. Sana hızlı çarptığım için elindeki pamuk şeker yere düşmüştü, oturup ağlamıştın minik bebeğim. Kızmıştın bana, "bu kadar hızlı çarpmasaydın şekerimiz düşmeyecekti, sen daha yiyememiştin bile" demiştin. Gözyaşlarından öpmüştüm, kalbinden öpmüştüm, dudaklarından öpmüştüm. Bebek gibiydin sevgilim, minik bir bebek gibi. Peki ya dönme dolap? O da tam karşımda duruyordu Jimin. Bana yaptığın itiraflar halen aklımda, verdiğin minik yüzük parmağımda, dönme dolap ise tam karşımdaydı. Ama sen orada değildin.
Jimin'im. Ruhum, bedenim, hislerim..
Her şeyimle yorgunum. Ne bir şeyleri düşünecek halim var, ne de düşüncelerimi yok etmeye gücüm var. Kafamdaki sesler gürültülü ve boğuk. Tüm hislerim bir kördüğüm misali karışık.
Bedenim bir ölüm kadar soğuk, titriyorum.
Aynadaki görüntüm ise; ağlamaktan kızarmış gözlerim, hissizleşmiş gibi bakıyor artık. Dudaklarım, bir daha gülmeyecek gibi duran dümdüz bir çizgi sadece. Benden izin almadan süzülüyor gözyaşlarım. Ayaklarım, beni daha fazla taşıyamayacaklarını söylemek istercesine titriyor.Her gece gökyüzünü izliyorum Jimin. Ay, parlak tarafını bize göstererek geceyi aydınlatırken, karanlık tarafını kendine saklayarak duygularını gizliyor. Onun için zor olmalı, değil mi?
Yıldızlara bakıyorum küçüğüm; onlar, Ay'ın arkadaşı gibiler. Küçük olmalarına rağmen ellerinden geldiğince parlıyorlar, Ay'ı yalnız bırakmıyorlar. Onlar da biliyor, Ay'ın tek başına halledebileceğini. Ancak vakitleri varken, yardım etmek istiyorlar.Kendimi Ay'a yakın hissediyorum, çünkü sen oradasın. Her zaman parlak tarafını gösteriyor bana, karanlığını kendi içinde yaşıyor. İsterse kendisine yardım etmek isteyen yıldızlara eşlik edip, üstündeki sorumluluğu azaltabilir. Ancak o kendisinin yapabileceğine inanıyor, pes etmiyor. Tıpkı senin gibi, bunu isteyerek yapıyor.
İçimdekileri kelimelere dökmek istiyorum Jimin. Anlatmaya çalışsam da anlamazlar biliyorum. Seni anlasınlar da istemiyorum zaten. İlk tanıştığımız gün aklımda, sana ilk dokunduğum gece, sürekli sıktığın parfümünün kokusu burnumda. Aşk'ı soruyorlar bana, diyorlar ki "nasıl?" Senden sonra anladım ki aşk çılgınlık. Korkunç Jimin, çok korkunç. Varlığını düşünüyorum korkuyorum, olmasaydın diyorum, aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Ama yoksun artık. Anlayacağın gözyaşlarım hep emanet gözümde. Aşk böyle işte. Tarifsiz bir acı, çoğu anı.
Ve Jimin, gözlerin parıldıyor mu, arada bir düşleyince beni orada? Çünkü bilmeni isterim; gözlerim kararıyor, arada bir düşünemeyince seni burada.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fratture cardiache - yoonmin
Фанфик"Ben sana kırgın değilim ki," diye mırıldandım, "Ben sana paramparçayım."