Ejderin Kalbi

767 86 116
                                    

*

Astrornia, Ayrık Krallıklar'ın sekizinin de gözünü diktiği; eski tanrıların bile ellerinden daha güzeli gelmediği için hasetle baktığı yurdum. Görüntüsünün değil bizzat tadının bile sarhoş ettiği nehirleri, orman perilerinin baştan aşağıya peri tozuyla yıkadığı ormanları ve karşımda görkemi yürek hoplatan Astrornia Sarayı'nın gökyüzüne meydan okurcasına uzayıp giden surları.

Astrornia'yı ezelden beri ele geçirmeye çalışan Karael Cadıları'na karşı büyük bir zafer kazandık bugün. Öyle ki, kanın tere, çeliğin ete karıştığı tamı tamına dört ay süren bu savaşı çocuklarımızın çocukları anlatacak; ozanların şarkılarına, destanların satırlarına konu olacağız. Alev Kanat Ordusu'nun komutanı olan benim, ordumuzun cesur Alev Kanat Uçucuları ve Ayrık Krallıklar'ın dört bir yanından uçup da bizi, Astrornia'yı yuva edinen ejderhalarımızın şanlı zaferi hâlâ yankılanıyor sokaklarda. Yüzlerimizde kan, tırnaklarımızda kir, kılıçlarımızda elimize geçirebildiğimiz lanet cadılardan kalma izlerimizle surlara konduğumuzda adımızı haykırmaya başlamışlardı. Benim adım ise hâlâ saray yavrusu evimin önünde dolanan çocukların ve ateşlerin etrafında dans eden kadınların dilinde.

Ashtela Alev Kanat, diyorlar bana. Sarionlu Ashtela, diyorlar diğer Sarionlular. Ve Cadı Katili, diye yeri göğü inletiyorlar.

"Paleumra, ne de zevk alıyorsun adının yankısından," dedi arkamdan sesi bile içimi titreten adam.

Dudaklarımda zaferin tatminkâr yorgunluğunun bıraktığı kıvrımla, turkuaz gözlerimi şehrin haklı neşesinden ayırarak arkama döndüm. Kıvırcık kuzguni saçlarım çıplak sırtımda ve yara izlerimin üzerinde gururlu bir edayla salınıyordu. Alexander yatağımın üzerinde bir heykel gibi uzanıyordu. Sarı uzun saçları ve iri ela gözleri olan bu adam kraliçenin en küçük erkek kardeşi ve benim sağ kolum. O da bana, Paleumra, der. Bir eş, sevgili, dost anlamına gelmez Paleumra daha ötesidir. Daha sonsuzdur. Boşluktaki beş boyutta da ruh eşi anlamına gelir.

Yatağa tırmandığımda Alexander da kol kanat gerercesine göğsünü benim için açtı, aylarımızın yorgunluğunu onun sıcaklığında atmak için göğsüne yerleştiğimde zihnime sokulan endişeyle fısıldadım.

"Esir almak mantıklı bir fikir miydi? Kayda değer bir bilgi veremez. Onu da diğer kuyruklu kardeşlerinin yanına postalamalıydık."

Alexander iç çekerek, parmaklarını karman çorman olmuş saçlarımda dolaştırdı ve çenemden tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Senin komutanda bir zafer daha elde etmişiz, ayların savaş kokusu şehrimizin üzerinden uçup gitmiş... Yatağında aşk tanrısının yer yüzündeki suretlerinden biri duruyor." Burnumu hafifçe ısırarak gülümsedi. "Ve sen hâlâ bunları düşünüyorsun."

Yüzümü boynuna gömüp kıkırdadım. Ne demeli, mantığım cazibesine karşı koyabilse bile kalbim konuştuğunda şaşkına dönüyordu.

Ayların yorgunluğu bir yorgan gibi üzerime çöktükten sonra kaç saat geçti bilmiyorum. Ama cam balkon kapısı yaz esintisiyle birlikte açıldığında ben de gözlerimi açtım. Alexander tatlı hırıltılar çıkararak uyuyordu hâlâ. Üzerime Alexander'ın tuniğini geçirip sessiz adımlarla balkona çıktım. Geniş balkonuma usul bir kuş gibi yerleşmiş, kehribar gözlü ejderhayla göz göze geldim. Beyaz derisi heybetli kanatlarının uçlarına ve kuyruğuna doğru mavileşen kıymetli yoldaşım. Gözlerimde ışıltı, dudaklarımda şefkatli bir kıvrımla adım attıkça o da bana doğru başını eğdi.

"Uyku tutmadı mı Vladron?" diye sordum yüzünde ufacık kalan elimi iki gözünün ortasına yerleştirirken.

Burnundan uzun, içindeki alevlerle kavrulmuş sıcak bir nefes verdi sonra da gözlerini kapattı. Rahatlamaydı bu elbette. Benim için her zaman fazla endişelenirdi. Zafer kazanmış olalım ya da olmayalım onun endişesi asla geçmezdi.

EJDERİN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin