Meryem in en büyük ablasının bir küçüğü. Meryem den 10 ya da 12 yaş büyük. Adı Havva.Çok geri kalmış bir köye gelin gitmişti.Meryem o zamanlar daha küçücük bir çocuktu. Ona bakan büyüten Havva idi.Meryem o kalabalığın içinde şimdi kimsesiz kalmıştı. Iyi ki Selma vardı iyi ki...
Havva 17- 18 yaşlarında gelin olmuştu. O zamanlara göre geç bile kalmıştı gelin olmaya..
Çocuk gelin diye bişey yok o zamanlar aksine evde kalmak var.Hele ki Havva gibi sara hastasıysan seni kimi alır.
Hastalıklıklısın sen marazlısın kalırsın anne babanın başına Allah muhafazaaa...
Neyse ,okuma yazması olmayan Havva ilk gelen talibine verilmişti.Telli duvaklı gelin olmuştu Havva.Önce hiç tanımadığı Türkiye ye alışmaya çalışıyordu, şimdi de hiç tanımadığı bi adama alışacaktı.
Ya hastalığı NOLUCAKTI?Sürekli bayılıyordu Havva.Parasızlıktan hastaneye de gidilmemişti henüz. Epilepsi yani halk dilinde sara hastası olduğunu yıllar sonra öğrenecekti...
Gelin geldiği belediye evinde yine bir garibanlığın içine düşmüştü.Ama bu garibanlık değildi onun içini acıtan ,ne eşyalara takılmıştı gözleri ne eski püskü bu eve.O yeşil gözleri yabancı adama bakıyordu pür dikkat ...
Mehmet, Panter Mehmet di adı. Daha doğrusu lakabı. Köy yeri küçük, 500 haneli bir yer.Adamların yarısının adı Mehmet..E nasıl bölüşecekler.ya babasının adıyla "Hasan'ın Mehmet" ya da annesinin adıyla"Ayşe'nin Mehmet" filan köyden Mehmet v.s.
İşte bizimkisi de Panter Mehmet
Neden mi?
Pembe panter filmini hepiniz bilirsiniz.o film deki bir aktöre çok benzermiş gençliği. O yüzden adı Panter Mehmet..
Mehmet aslında kötü biri değildi.İçine kapanık,çok konuşmayan, kimsenin etlisine sütlüsüne karişmayan biriydi.
Tek kusuru vardı sevgisiz, alakasız,ilgisizdi.
Gerçi sevgi görmeyen biri başkasını nasıl seveceğini bilebilirmiydi ki??
4 çocukları oldu Havva ve Mehmetin.3 oğlan 1 kız..Havva bir yandan evde çocuklara baktı, bir yandan tarlada tütün dikti, topladı,öte yandan pamuk topladı üzüme gitti. Akşam oldu herkes yorulurdu ama Havva yorulmak bilmezdi.
Kaç kez tarlalarda bayılmıştı, kafasını taşlara vurarak yada kaçkez ocakta yemek pişirirken bayılıp şalvarı alev almıştı kimbilir?
Sayısını hatırlamıyordu bile.
Mehmet hemen kolonyayi yüzüne boca eder,dilini yutmasın diye ağzına bir kaşık sokar ,bir de yarım soğanı koklattı mı Havva ayılır işine devam ederdi...
Neyse gel zaman git zaman bu şekilde hayat telaşıyla geçti günler, haftalar,aylar,yıllar...
3 oğlanın sünnet zamanları geldi çattı.
Tüm hazırlıklara başlandı. Köy yerlerinde davetiye dağıtılmazdı o zamanlar.Bir poşetin içine bayram şekerleri koyulur kapı kapı gezilerek düğüne davet edilirdi kolu komşu. Bunun adına da "okutma" denirdi.
Herkes düğüne okutulmuştu.Uzak şehirlerden akrabalar gelmişti. Yemeklik malzemeler, sandalyeler, masalar ,orkestra herşey hazırdı. 3 gün sonra 3 oğlanın muhteşem sünneti olucaktı.
O gece kapı acı acı çaldı. Kapıyı Mehmet ve Havva birlikte açtılar. Karşılarında Meryem ve abisi vardı. Babaları hastalanmış ve apar topar hasteneye kaldırılmıştı. O zamanlar baba 70li yaşlarının üstünde idi.Kalbi yaşlı vücudunda artık çok yorgundu.Kalp krizi geçirmişti.Hemen hastaneye gittiler.
Babası zar zor konuşuyordu. Havva'yı yanına çağırdı.
,,"Kızım sana vasiyetimdir.Bu sünnet asla iptal olmayacak.Bu zamandan sonra olmaz.Bütün hazırlıklar yapıldı, herkes geldi.Biliyorum ben bu sünneti göremeyeceğim. Ne benim cenazem kalıcak ne de bu düğün kalıcak. "
Havva gözyaşları içinde hastanenin odasından çıkarken kafasında tek bir soru vardı. Ya babamın dediği olursaaa...
Ertesi sabah malesef olan oldu ve babaları vefat etti.Hemen o gün cenazeyi kaldırdılar. Ölmüştü büyük çınar. 9 çocuğunu büyütmüş, evlendirmiş, görevlerini tamamlamış ve huzurla bu dünyadan göçüp gitmişti işte...
Ya düğün, o da birgün sonraydı. Hazırlıklar aynen devam etti.Kimsenin eli ayağı tutmuyordu. Konu komşunun yardımıyla yemekler yapıldı, düğün yeri hazırlandı. Çocukların kıyafetleri giydirildi,süslendi asaları ellerine verildi.Hersey tamamdı.
Tamam mıydı. Baba yokken herşey yarımdı, heleki acıları bu kadar tazeyken.Pistin ortasında zorla oynatılan 3 sünnet çocuğu ve onların hatırlarına iki el kaldırıp oynamaya çalışan iki üç komşu..
Ne Havva ne Meryem ne de diğer kardeşleri kafalarını yerden bile kaldırmadılar. Kalplerinde acı, gözlerinde yaş babalarının vasiyetini yerine getirmişlerdi işte.
Ne düğün kalmıştı ne de cenaze...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meryem
Non-FictionGerçek Hayat Hikayesi Hiç bir kötü alışkanlığı olmayan Meryem in acılarla dolu hayatı ve bu hayatın ona 20 yıl öncesinden sunduğu ve asla geri almadığı en büyük hediyesi...Kanserrrr... Birebir gerçeği anlatan duygu yüklü bir hayat hikâyesi ...