"Hayattaki tek amacı, geçmişini başarılarla hatırlamak, bugünü başarı elde ederek geçirmek olan bir kızım. Hayattaki başarısızlıklarına, hayal kırıklıklarına, yenilgiliklerine tahammülü olmayan takıntılı bir kız...
Tahammül edemediğini söyleyen ama en ufak bir hayal kırıklığında yenildiğini hisseden küçük bir çocuk...
Oysa ki çok küçük bir işe bile büyük hırslarla başlardım. Demek ki başlamak sonunuda öyle getireceğin anlamına gelmiyormuş.
Küçücük bir engel bile hevesini kaçırıp, umutsuzluğa düşmene yetiyormuş.Belki vazgeçmiyorum, başladığım işi yarım bırakmıyorum ama hayalini kurduğum gibi de olmuyor sonunda hiçbir şey. Sanırım fazla mükemmeliyetçiyim.
Babamın çok sevdiğim bir lafı vardır.
"Mükemmeli bulamayacağını bilerek, mükemmeli aramalısın. Bulamayacaksın ama yapabileceğinin en iyisini yapmış olacaksın."
Ne kadar da haklı... Mükemmel diye bir şeye inanmadığımı belirtmeliyim. Mükemmellik okyanusta küçücük bir kum tanesiyken boşa çabalamak anlamsız.
Cümlelerim burada çelişiyor öyle değil mi?Asıl düşüncemse, mükemmelliğin olmadığı, yapabileceğinin en iyisini yapmış olmanın önemli olduğu. O işin sonunda "Ben çaba gösterdim. Yapabileceğim her şeyi fazlasıyla yaptım."diyebilenin önemli olduğu."
Sonunu getiremediğim kompozisyon ödevimle boğuşurken odamın kapısı açıldı. Kafamı çevirdiğim de elinde tepsiyle annemi gördüm.
Her anne kız gibi tartışmalar yaşasakta, annemle iyi bir iletişimimiz vardı. Her konuda en büyük desteği her durumda annemden görmüştüm şimdiye kadar.
Anneme gülümseyip "Yazıma başladım. Göz gezdirmek ister misin?" diye sordum. Dudakları şefkatle kıvrılırken, "Tabi ki isterim." diye büyük bir heyecanla mırıldandı. Elinde ki tepsiyi, yatağımın yanındaki komedinin üzerine bırakıp, tekrar yanıma geldi. Önümde ki kağıdı eline alıp, çalışma masama yaslandı ve okumaya başladı.
O yazımı okurken onu inceledim.
Dış görünüş olarak benziyor muyduk gerçekten? Şimdiye kadar her gören 'aynı annesi' demişti fakat şuan karşımda ki kadın kadar mükemmel hissetmiyordum kendimi. Hiç bir zaman hissedemediğim gibi.Kaşlarını çatmış ama dudaklarında şefkat dolu bir tebessüm vardı. Tıpkı benim gibi bir şeyler okurken kaşlarını çatıyordu.
Yazdıklarımdan, neler yaşayıpta bunları yazabileceğimi düşündüğüne adım gibi emindim. Çünkü annem üzüntülerimi, acılarımı, sevinçlerimi en güzel kendime anlatabilecegimi söyler. Yazarak, çizerek, aynanın karşısında kendimle konuşarak...Kağıdı tekrar önüme bırakıp, "Anlatımdaki hatalarına az sonra bakarız. Şimdi biraz ara vermeni istiyorum. Hem seninle uzun zamandır dersler dışında konuşamıyoruz baş başa." dedi, göz kırparak.
Dudaklarında ki gülümseme içime garip bir mutluluk aşılarken, kafamı sallayıp çalışma masamdan kalktım ve yatağıma oturup bağdaş kurdum. Annemde bana yan bir şekilde bacak bacak üstüne atıp oturdu. Bir yandan portakal suyumu içmeye başlarken, annemin ne diyeceğini merak ettiğim için, bir yandanda onu izliyordum. Söylemek istedikleri olduğunu fakat söze nasıl başlayacağını bilemiyor gibiydi.
"Okulda işler pek yolunda değil sanırım? Berkan'la neden tartışınız?"
Arkadaşlarımla daha doğrusu olmayan arkadaşlarımla neler yaşadığımı öğrenmek istiyordu. Berkan'a da haksızlık etmek istemiyordum ama kafam karışıktı işte. Anneme o okuldan kurtulmak için gün saydığımı, o insanların arasında kendimi hayvanat bahçesinde gibi hissettiğimi söylememek için anlamamış gibi yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARK
Teen FictionBen kaldıramıyorum artık anne, dışarıda güçlüymüş gibi davranıp, her gece ağlamayı bende istemiyorum. Anlamıyor musun acizliğim en çok beni bitiriyor! Senin gibi güçlü olmak istiyorum. Aslında bu konuda tek farkımız, sen kendini haklı çıkarana kadar...