16

2.4K 159 174
                                    

Nefeslerimi düzenlemeye çalışarak başımı arkaya attım. "Ben çok yoruldum." Elimle ayak bileğimi ovuşturup yüzümü buruşturdum. "Daha fazla yürümek istemiyorum."

"Emriniz görevimdir efendim." Asker selamı verip arabayı sürmeye başladı.

Jimin arabayı lüks bir sitenin otoparkına park ettiğinde ona sorgulayıcı bakışlar atıyordum. Ellerini cebine soktu "Benim evim." Dışa bunu belli etmesem de neden beni evine getirdiğini merak ediyordum. Asansöre binip 12. Kata bastı kısa bir süre sonra  'ding' sesiyle asansörün kapıları açıldığında telefonumu çantama koyup onu takip ettim.

Eve girip hızlı bir şekilde ayağımdaki topuklu ayakkabılardan kurtuldum üstümdeki montu çıkarıp etrafıma bakındım Jimin bunu fark edip montumu aldı ve girişteki dolapların içindeki askılığa astı.

"Kafana göre takıl sen, ben üstümü değiştirip geliyorum." Onu başımla onaylayıp mutfak olduğunu düşündüğüm yere  girdim ve sandalyelerden birine oturup telefonumla uğraşarak Jimin'in gelmesini bekledim neden burda -yani onun evinde- olduğumuzu merak ediyordum açıkçası.

Altına eşofman üstüne de siyah bir tişört giymiş sarı saçlarını arkaya doğru tarayarak mutfağa girdi. Üstünde olan gözlerimi yakalayıp güldü "Neden seni kendi evime getirdiğimi düşünüyorsundur büyük ihtimalle." Başımla onu onayladım yalan söylemeye gerek yoktu.

"Sana." Ellerini havaya kaldırıp salladı "marifetli ellerimle yemek yapacağım." Hadi bakalım der gibi baktım "Bekliyorum." Göz kırıp kenarda duran mutfak önlüğünü taktı. "Hayatında yediğin en güzel akşam yemeği olacak."

"Çok iddalısınız Jimin bey." Önlüğün arkasını bağlayıp bana döndü "İddalı değilim kendimden eminim." İnanmayan bir sesle "Peki madem heyecanla bekliyorum hayatımda yiyeceğim en güzel akşam yemeğimi."

Tabak sunumlarını hazırladığını sanıyordum, şu an aşırı odaklanmış bir şekilde yemek yapıyordu ve aşırı tatlıydı. Flaşı kontrol ettikten sonra bir kaç fotoğrafını çektim ve fark etmeden hemen önceki pozisyonuma döndüm.

Bunun ardından arkasını dönüp bana baktı ve iki tabağı eline alıp birini kendi önüne birini benim önüme koydu "Ta daa." Önüme koyduğu tabağa baktım, makarnaydı ama yemek bile yapmayı bilmediğini düşündüğümü düşünürsek bence gayet yeterli bir yemekti ayrıca sunumu çok güzeldi ama bir sorun vardı ki ben bununla doyamayabilirdim.

Beklentiyle bana baktığını görünce çatalımı batırıp küçük bir lokmayla tadına baktım. Gözlerim şokla açılırken "Yuh çok güzel." Diye kaba bir tepki verdim. Bunu makarna aşığı Jennie'ye tattırsam sanırım tadının güzelliğinden baygınlık geçirirdi.

O da yemeye başladığında bana yandan bir gülüş attı "Annemin özel tarifi. Beğenmene sevindim." 

"Beğenmek mi? Sanırım hayatımın geri kalanında bir makarna tarifine aşık olarak geçireceğim." Ondan sonra hiç konuşmamış ikimiz de makarnalarımızı yemeye odaklanmıştık ve sandığımın aksine fazlasıyla doymuştum.

"Yaa" dedim somurtkan bir biçimde "fotoğrafını çekmedim yemenden önce." Jimin başını iki yana sallayıp elindeki son tabağı da makinaya koydu. "Sonra tekrar yaparım sana o zaman çekersin."

Yemekten sonra salonda biraz sohbet etmiş ardından film izlemeye karar vermiştik şu an Jimin film seçmeye çalışıyor bende tek kişilik koltukta kafamı aşağı sarkıtmış bir biçimde telefon oynuyordum.

"Jimin" kafasını bana çevirmeden dinlediğini dair bir mırıltı çıkardı "Seninle olan fotoğraflarımızdan birini hikayeme atsam sorun olmaz değil mi?" Oturuşumu düzeltip telefonumu yanımdaki sehpaya koydum ve tepkisini beklemeye başladım.

Cafuné | JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin