3-Büyü

1.3K 104 164
                                    

Multimedya - Sultan Galiana 👻

Her bölümde hatırlatmama rağmen yine yorum yapılmıyor. Bu gidişle yine küseceğim.

Vote ve yorum yapın arkadaşlar, zor bir şey değil.

Büyülü okumalar dilerim🔮

Zindanda, sert zemine oturmuş dizlerimi de kendime çekerek sessizce olacakları bekliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zindanda, sert zemine oturmuş dizlerimi de kendime çekerek sessizce olacakları bekliyordum. Zira tahmin ettiğim gibi Yesa, Mihrez tarafından kendisine itaat etmesi için götürülmüştü. Kurduğumuz bu oyun umarım başarılı olurdu. Umarım Yesa, Mihrez'e kendisini inandırıp hem bizim hem de kendi hayatını kurtarabilirdi.

Eğer Yesa başarılı olursa, ki bunun aksini bile düşünmek istemiyorum, bu sefer ayaklanma sırası biz de olacaktı. Şu an Mihrez'e tabi olanların çoğunun canından korktukları için ona boyun eğdiklerini biliyordum. Zira içten içe Azer'e sadık, Azer'in hükümdarlığını isteyen çok kişi vardı bu sarayda. Çünkü O mükemmel bir yönetici, eşine rastlanmaz bir hükümdardı. Yıllarca bu halk onun hükümdarlığının gölgesi altında dinlenmiş, huzur ve hayat bulmuştu. Her zaman kendisinden önce halkını düşünmüş ne karar verdiyse ve ne yaptıysa onların iyiliği için olanı yapmıştı. Biliyordum işte, halk Azer'e sadık. Bir kısmı benden ötürü Ona kızgın olsa bile...

Bir de her şeyden daha önemli olan Kadim Sırlar Kitabı vardı. Onu bu saraydan çıkarmalıydım. O kitap Mihrez'in eline asla geçmemeliydi. Dahası kitabın varlığından asla haberdar olmamalıydı. Acaba Kahin Viden Mihrez'e kitaptan bahseder miydi?

Bu sarayda herkese güvenebilirim ama Kahin Viden'e asla. Aslında hain değil, sadece çıkarları doğrultusunda hareket eden biri o. Nerede kendisi için faydalı olanı görürse o tarafa yönelir. Ve lanet olası Mihrez'de bunu gayet iyi biliyor. Elindeki gücü korumak için Viden'i de yanına çekecektir. Bu konuda Yesa'yı uyarmalıyım. Viden'e güvenmemesi, ona sırlarımızı açmaması lazım. Yoksa düşündüğüm gibi Viden Mihrez'in safına geçtiyse buradan çıkmak sadece hayalden ibaret kalır.

Peki ya ben? Yesa, bu alemde var olan en güçlü büyücü olduğumu söyledi. Halbuki benim bildiğim büyüler kapı aç kapat gibi basit büyüklerin ötesinde bile değil. Durum böyleyken nasıl en güçlü büyücü ben olabilirdim ki?

Acaba Azer, bana bu konudan neden açıkça bahsetmemişti. Bana anlattığı tek şey beni bu aleme farklı bir büyüyle getirdiğiydi. Ve her büyü çalışmamızda benim motive sözleri diye anladığım o sırlı cümlelerdi. "Bu alemin en güçlü büyücüsü olacaksın."

Düşüncelerimden beni ayıran zindan kapısının sesi olmuştu. Açılan parmaklıkların ardında Yesa vardı. Yesa'yı görmemle endişeyle ayağa kalkmıştım. Yoksa başaramamış mıydı? O zaman niye yalnızdı? Yanında asker yoktu, yalnız gelmişti.

"Bize biraz izin verin, Padişahımız Mihrez Sultan Galiana ile bizzat görüşmemi istedi."

Yesa'nın sözlerinden sonra askerler zindandan uzaklaşınca Yesa'nın başardığını anlamıştım. Sevinçle yanına giderken o da içeri girmişti. Gülümseyerek "başardım Sultanım." Diyince ellerimle ellerini tuttum ve rahat bir nefes verdim.

"Başaracağını biliyordum. Ama şimdi daha dikkatli olmalısın Yesa. Mihrez senden asla şüphelenmemeli. Onun dikkatini çeken şeylerden uzak dur ve gerekmedikçe yanıma gelme."

"Emriniz olur Sultanım. Bu arada ben de kitabı almak için uğraşıp Efruz'u yoklayacağım. Başka bir isteğiniz yoksa ben artık gideyim."

Yesa'nın ellerini bırakarak "tamam Yesa, hadi git sen." Dedikten sonra Ona sarıldım. Yesa'da bana karşılık verip sarılmıştı. Ondan ayrıldıktan sonra beni selamlayıp zindan çıkmak için arkasını bana çevirmişti. O an aklıma gelen şeyle "Yesa, bekle." Diyince tam zindandan çıkmakta olan Yesa geri dönmüş "buyurun Sultanım." Demişti.

"Kahin Viden'e dikkat etmeni istiyorum. Ona asla güvenme. Seni yoklamaya bile kalkabilir, açık vermemeye dikkat et. Sen de bilirsin ki Viden, çıkarları doğrultusunda hareket eden biri. Artık o da bizim düşmanımız sayılır."

"Haklısınız efendim, dikkat edeceğim."

Başımı birkez eğip kaldırarak "tamamdır." Diyince Yesa beni tekrar selamlayıp zindandan çıkmıştı. Sonrasında askerler gelip zindan kapısını kilitleyip nöbet yerlerine gitmişlerdi.

Yine tek kalmıştım ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bir şeyler yapamamak canımı çok sıkıyordu. Bir an önce kitabı almalı ve içindeki büyülerden uygun olanını çalışıp uygulamalıydım. Lakin o zamana kadar nasıl bekleyecektim? Bir şekilde sarayın içindekilerinden haberdar olmalıydım.

Aklıma gelen şeyle direkt zindan kapısına dayandım ve sert bir şekilde demir parmaklıklara vurarak "asker!" Diye bağırdım. Birkaç kez çağırmamın sonucu anca biri gelebilmiş "ne var, ne istiyorsun?" Diye sert bir dille konuşmuştu.

Askerin bu tavrına kahkaha atmıştım. "Ne var mı? Daha birkaç gün öncesine kadar gözlerimin içine bakmaya korkardınız. Şimdi de ne var mı oldu?"

Asker sözlerimden sonra donuk bir yüz ifadesiyle "devir değişti Sultan Galiana." Diyince "devir birkaç günlüğüne size değişmiş olabilir. Söylesene, sence Azer ordusuyla döndüğünde Mihrez'e ve ihanet edenlere ne yapar? Bir düşünsene." Demiştim.

Asker, söylediklerimi anlık düşünmüş olacak ki donuk yüz ifadesi bozulmuştu. Gözlerini endişe kaplarken kekeleyerek konuşmaya başladı.

"Pa-padişahımız Mihrez, Azer hakkında idam kararı çıkarttı."

Askerin sözlerinden sonra bir kahkaha daha atarken "idam kararının çıkması Azer'i ölü yapmaz. Benden sana tavsiye, o karara da, başınızdaki o mahluk bozuntusuna da çok güvenme. Zira, senin gibi Mihrez'de Azer'in adını duyunca bile korkudan titreriyor. Koskoca Azer'i karşısında gören padişahınız, korkusuyla ne yapacağını şaşırır. Siz de onun Azer'i öldürebileceğine inanıyor musunuz gerçekten?" Demiştim.

Asker hiçbir şey demeden öylece durunca "şimdi bana, bir kapta su getir. Mümkünse kabı büyük olsun." Diye emretmiştim.

Emrimle asker yanımdan ayrılınca benden zindan kapısından ayrılmış, Azer'in bana öğrettiği büyü sözlerini doğru bir şekilde hatırlamaya çalışmıştım.

Bir süre sonra asker elinde tabak büyüklüğünde bir kapla gelmişti. "Getirdim." Diyip parmaklıkların arasından içi su dolu kabı bana uzatmıştı.

Parmaklıklara doğru yaklaşarak askerin uzattığı kabı aldım ve "gidebilirsin." Dedim.

Asker ise emrimle bana ters bir şekilde bakıp gitmişti. Andım olsunki buradan çıkınca ilk onu öldürecektim. Sonra da onun gibi Mihrez'e gerçekten itaat eden diğer askerleri.

Su dolu kabla birlikte oturmak ve uzanmak için yapılan yüksek betonla duvar arasındaki köşeye geçip ayaklarımı bağdaş yaparak oturdum. Kabı da bacaklarımın arasına koyunca derin bir nefes alıp verdim. Büyünün sözlerini üç kez art arda söylerken sağ elimi de su dolu kabın üstünde halka çizerek gezdirdim.

"Diegol sintte, gevitte mi yit, alies hayn, tu Anberin hi şimk."

Büyü sözlerinden sonra olması gereken şey olmayınca biraz daha yüksek sesle sözleri tekrar okuyup aynı büyüyü tekrar yaptım.

Büyü tamamlandıktan sonra suyun yüzeyindeki yansımam değişmeye başlamıştı. Bu değişimle büyünün işe yaradığını anlamıştım.

Gülümseyerek rahat bir nefes verdim.

İşte şimdi sarayda neler olup bittiğini, kimin nerede neler yaptığını ve en önemlisi Yesa'nın nasıl bir yol izlediğini görebilirdim.

👑

Bölüm Sonu.

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce Yesa başarılı olup kitabı Mira'ya getirebilecek mi?

Te videre! ;)


RİTÜEL - Anberin İmparatorluğu ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin