"Lütfen güzel bir kız çıksın... Lütfen Tanrım, bir kereliğine dualarımı kabul etsen, ha? Pek bir şey kaybetmezsin sonuçta..."
Fred, yanında oturan George'un da dudaklarının hızlı hızlı kıpırdadığını görebiliyordu. O da kendisiyle aynı duayı ediyor olmalıydı; mektup arkadaşım güzel bir kız olsun, diye... Birbirlerine bakıp göz ucuyla güldükten sonra ikisi de bir diğerinin omuzuna avuç içleriyle patlattı.
Kura fanusunu hızlı hızlı dolaştırdı Profesör McGonaggal.
Önünde duran Angelina Johnson'dan sonra sıra Fred'e geldiğinde, derin bir nefes alıp muzip muzip sırıttı.
Aslında tüm bu kura ve mektup arkadaşı olayı abarttıkları kadar karışık değildi. Çekecekleri kağıtta bir kod adı yazılı olacaktı ve her perşembe günü bu kod adının sahibine bir mektup yollayacaklardı. Kod adının sahibi her kimse eğer, ondan da cevabını bir hafta sonra Perşembe günü yazıp, rumuzun adresine geri yollaması bekleniyordu.Heyecanlı, diye geçirdi içinden Fred. Ve kesinlikle çok saçma.
Sonra, elini McGonaggal'ın tuttuğu cam kutuya daldırdı. Yaşlı cadının gözlüklerinin ardındaki yeşil gözleri, her zamanki gibi herkesin üzerinde bir başka yöne bakma isteği uyandırıyordu. Minik kağıdı hemen çekmedi ve elini yuvarlağın içinde birkaç kez tur attırdı; en sonunda ise başından beri serçe parmağıyla yüzük parmağı arasında sıkışıp kalmış kağıdı çekiverdi. Minerva McGonaggal'ın tuhaf ve acele ettirici bakışlarından azat edildikten sonra, George'un da kendisininkini çekmesi için oyalanmadan sağa kaydı Fred ve gidip en yakındaki duvara yaylanarak yaslandı.
Kağıt, fizik kuralları ne kadarına el veriyorsa o kadar fazla katlanmıştı. Sabırla açtı.
Aurora.
Kod adını okurken dudaklarında minik bir tebessüm belirdi.
Bu tuhaf ve kulağa güzel gelen isimlerin profesörler tarafından verildiğini biliyor olsa da, içini tuhaf bir his kapladı. Belki de muggle masallarındaki gibi, sarışın mavi gözlü ve güzel bir kızdı?
En azından Fred böyle umuyordu. Ne de olsa, gençliğinin baharında bir ergendi o.
Çok geçmeden George da yanına geldi ve tıpkı ikizinin yaptığı gibi duvara yaylanarak yaslandı. "Şanslı hanımın adı ne, Freddie? Daha doğrusu, ilk sorum iki x kromozomu taşıyor mu, olmalıydı."
"Aurora," diye mırıldandı Fred ve karşısındaki Gryffindor bina başkanıyla ya da birbirleriyle konuşup şamata eden büyüklü küçüklü öğrencileri izledi. "Ve o bir kız. Sanırım. Peki ya-"
"Adı Cinderella,"diye yanıtladı George; mektup arkadaşının adını ilk kez okurken kaşlarını çattı ve elindeki minik kağıdı neredeyse burnuna değecek kadar yaklaştırdı suratına. "Cinderella ne ki?"
"Umalım da kız ismi olsun, çünkü ben de anlamını bilmiyorum, kardeşim.""Üzülme, ne de olsa yılbaşına sadece birkaç aycık var."
Fred sırıttı ve avucunda tuttuğu Aurora yazılı ufak kağıdı cübbesinin cebine tıktı. "Bence, senin bu Cinderella, bir erkek. Bak gör."
"Hiç de bile, " dedi George. "Benim eşim güzel bir kız olacak; seninki ise cadaloz bir Slytherin çıkabilir. 10 Galleon'a iddiaya girerim."
"Anlaştık. Hangimizin eşi güzel bir kız çıkarsa, 10 Galleon'u alır."
Dersler bittikten ve mideler Hogwarts'ın sunduğu bin bir çeşit yiyecekle dolduktan sonra Fred, erkekler yatakhanesine çıkıp yorgun bedenini yatağa atmadan önce tek bir şey yaptı: Büyük salonun çıkışının hemen yanındaki panodan Aurora'nın mektup adresini öğrenmek. Aslında mektup adresi gerçekten uygun bir kelime miydi bilmiyordu, çünkü yapması gereken tek şeyin asasını mektup zarfına dokundurup adresi söylemek olacağını okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora I Fremione
FanfictionO sene, tüm Hogwarts öğrencilerine gizemli mektup arkadaşları verilmişti. Fred Weasley ve Hermione Granger, en sonunda birbirlerini fark edebilecekler miydi? Fred sırıttı ve avucunda tuttuğu Aurora yazılı ufak kağıdı cübbesinin cebine tıktı. "Bence...