Kitap, bir Kırgız köyünde yaşanan savaş zamanlarını anlatıyor. On yedi yaşında genç bir kız olan Tolgonay, kendisiyle aynı köyden olan Suvankul’la evlenir. Yıllar yılları kovalar, Maysalbek, Caynak ve Kasım adında üç tane oğulları dünyaya gelir. Kasım, Aliman adındaki bir kızla evlenir. Tolgonay, Aliman’ı kendi kızıymış gibi sever. Aliman, eşi olan Kasım’ı gerçekten çok sevmektedir. Öyle ki Tolgonay, ‘Ben kocasını Aliman kadar seven bir kadın daha görmedim’ der.Günün birinde hasat zamanı, bütün köy, tarladaki işlerini bitirip akşamleyin evlerine dönerlerken genç bir Rus askeri, savaş başladığını köye haber verir. Savaş haberini alan köylüler epey telaşlanırlar ancak, hasat işini bitirebilmek için eskisinden çok daha fazla çaba ve gayret sarf ederek çalışmak zorunda kalırlar.
Bu sırada, köyden birer birer genç delikanlılar askere alınmaya başlanmıştır. Her gün cepheye gönderilen erkek sayısı arttıkça işler çok daha zorlaşır. Kasım’ın hasat için sarf ettiği insanüstü çaba, anası Tolgonay’ın gözünden kaçmamaktadır. Tolgonay, her gün delikanlıların askere uğurlandığını gördüğü vakitler, kendi oğullarını da bir gün cepheye uğurlayacağı aklına gelmektedir.
Sonunda o gün de gelir. En büyük oğlu Kasım’ı gözyaşları içinde cepheye gönderirler. O günün akşamı Suvankul, Tolgonay’la konuşur. Ona, iyi günde de kötü günde de beraber olacaklarını, bu sıkıntıları birlikte atlatacaklarını söyler. Ayrıca onun her şeye hazırlıklı olması gerektiğini, bir gün cepheye kendisini bile çağırabileceklerini söyler.
O sıralarda Maysalbek uzak yerlerde öğretmen olmak için eğitim görmekte ve her fırsatta da ailesine mektup göndermektedir. Hatta ailesine mektupla beraber çekildiği bir fotoğrafını da yollar. Fotoğrafı çerçeveletip duvara asarlar. Aliman, o fotoğrafa bakarak Maysalbek’in Kasım’a ne kadar da benzediğini söyler.
Bir süre sonra Suvankul’u da cepheye çağırırlar. Tolgonay, Aliman ve Caynak, onu içleri kan ağlayarak cepheye uğurlarlar. Bir süre sonra en küçük oğul olan Caynak’ı, askere gitmeden önce talim için çağırırlar. Caynak talimlere gider. Fakat talim bitip askere gideceği haberini alınca bunu anasına ve Aliman’a söylemez. Ve yine talime gider gibi, veda etmeden askere gider. Caynak bir süre sonra bir mektup yazarak, onlara veda etmeden askere gittiği için özür diler. Tolgonay, Caynak’ın da cepheye gittiğinin böyle farkına varır.
Biraz daha zaman geçer. Köydeki diğer ailelere ulaşan şehit haberleri içlerini bir kor gibi yakmaktadır. Üstelik köydeki işler çok daha zorlaşmıştır. Suvankul cepheye gittikten sonra ekipbaşılık görevini Tolgonay’a verdikleri için Tolgonay çok daha fazla çalışmak zorundadır. Sonra bir gün, Suvankul ve Kasım’ın şehit haberlerini alırlar. Tolgonay ve Aliman bu iki kara haber karşısında yıkılırlar.
Bundan bir hafta sonra işlerine kaldıkları yerden devam etmek zorunda kalırlar. Artık köyde kıtlık baş göstermeye başlamıştır. Böyle canla başla çalışırken, bir gece köyden üç tane at çalınır. Bu atlardan biri Tolgonaylar’ın rahvan atıdır. Atları bulmak için yola çıkarlar. Ancak hiçbir şey bulamazlar. Tolgonay, atları bulmak için yola çıktığı vakit, köyde dolaşan bir söylentiyi hatırlar. Söylentiye göre, köylerinden Cenşenkul adında biri askerden kaçmış, kendisi gibi kaçak iki arkadaşıyla ormanda saklanıyorlarmış. Tolgonay hırsızların onlar olabileceği konusunda şüphelenir fakat bu söylentiye pek bel bağlamak istemez.
Ekim zamanı gelir, hırsızlar unutulur. Köy halkının ve Tolgonay’ın aklında yalnız nasıl geçinecekleri vardır. Açlık, tüm köyü etkisi altına almıştır. Tolgonay düşünür taşınır ve sonunda aklına bir fikir gelir. Tolgonay, anızda bırakılan küçük bir tarlaya, köydeki tüm ailelerin elinde bulunan ne kadar tohum, buğday varsa hepsini isteyip ekecektir. Bu tarladan çıkan ürünlerle insanların karınlarını doyurabileceklerini düşünür.Tolgonay ilçe merkezine gider, konuyu açar. Ne yapar ne eder sorumluluğun kendisine ait olduğunu söyleyerek fikrini kabul ettirir. Köydeki tüm ailelerden güç bela bir şekilde buğdayları ve tohumları alır. Topladığı tohumları köydeki iki çocuğa emanet ederek tarlaya götürülmesini söyler. Akşam eve gelince içine bir sıkıntı düşer ve çocukların götürüp götürmediklerine bakmak için tarlaya gider fakat ne çocukları orada bulabilir, ne de emanet ettiklerini.
Atını tarlaya doğru sürer. Çocukları elleri ayakları bağlanmış, dövülmüş yerde yatarken bulur. Çocuklar buğdayın hırsızlar tarafından çalındığını söyleyince Tolgonay sinirlenir, atını hırsızların gittiği yöne sürer. Bir süre sonra hırsızları görür, onlara bağırır ve atıyla onlara doğru yaklaşır. Sonra bunlardan birinin Cenşenkul olduğunu anlar. O sırada atı vurulur, yere düşerler. Tolgonay oraya yığılıp kalır. Uyanınca yanında ölü atını bulur. Daha sonra çocuklar gelir, Tolgonay’ı ata bindirip eve götürürler.
Bir süre sonra Tolgonay’a Maysalbek’ten bir mektup gelir. Bu mektupta Maysalbek, her ne kadar istese de öğretmen olamayacağını, çünkü onu da cepheye çağırdıklarını ve bunun ondan gelen son mektup olacağını söyler. Mektuptan bir süre sonra da resmî ölüm haberi gelir.
Tüm bu olanlardan sonra bir gün, sonunda zafer haberi gelir. Savaş başlayalı üç dört yıl olmuştur ve sonunda savaşın bittiğini haber alan köylüler buna epey sevinirler. Tolgonay ve Aliman bu habere çok sevinirler fakat ne de olsa evlerinden tam üç erkek şehit olmuştur. Ancak Caynak’ın henüz şehit haberi gelmemiştir, yalnızca kayıp olduğu söylenmiştir.
Savaş bitince Tolgonay, gelini Aliman’ın onu bırakıp başka bir yere gideceğini, hayatına kaldığı yerden devam edebilmesi için bunun gerektiğini düşünmektedir. Ancak Aliman, Tolgonay’ı yalnız bırakmaz ve hiçbir yere gitmez. Ayrıca Aliman’ın, Caynak’ın döneceğine olan büyük bir umudu vardır ve Tolgonay’a her fısatta Caynak’ın döneceğini söyler.
Uzun zaman olmuş, ancak Caynak gelmemiş ve onun geleceğine dair olan umutlar da azalmaya başlamıştır. Aliman’la Tolgonay beraber yaşamaya devam etmektedirler. Bir gün Cenşenkul yakalanır ve Tolgonay’ı ifade vermesi için çağırırlar. Tolgonay, Cenşenkul’un savaş zamanı atlarını ve ekecekleri tohumları çaldığını söyler. İfade verdikten sonra çıkarken Cenşenkul’un karısı, Tolgonay’ a ve gelini Aliman’a hakaretler eder, o sırada Tolgonay’a gelininin hamile olduğunu da söyler. Tolgonay şaşırır kalır. Eve gider ancak gelinine bu konu hakkında tek bir laf dahi etmez. Gelininin zaten iyice morali bozuktur.
Aylar ayları kovalar, Aliman’ın bebeğinin doğumu yaklaşır. Aliman bu sıralarda iyice içine kapanmıştır. Tolgonay da ona göz kulak olmak ister, başına bir iş gelmesini istemez, bundan dolayı da onu yanından hiç ayırmaz. Nereye giderse o da oraya gider. Aliman bir gün Tolgonay’ın sürekli peşinde dolanmasından rahatsız olduğunu söyler, ona kendisini merak etmemesini, nasılsa ölmeyeceğini söyler.
O günün sabahı Tolgonay kalktığında Aliman’ı yatağında bulamaz ve telaşlanır. Dışarı onu aramaya çıkar. Onu sonunda avluda yerde acıdan kıvranırken bulur. Telaşlanır, komşusu Ayşe’yi ve oğlu Bektaş’ı çağırır. Gelinini hastaneye yetiştirmelerini ister.
Aliman’ı hastaneye yetiştirebilmek için arabaya bindirirler. Ancak hastaneye yetiştiremezler ve Aliman, yolda son nefesini verir. Ancak bebeği hayattadır. Bebeği Canbolat hayata tutunabilmeyi başarır. Artık torunu ve büyükanne beraber yaşayacaklardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Ana - Uzun Özet
Short StoryCengiz Aytmatov'un Toprak Ana adlı romanının özetidir.