*Lacrimosa ile dinlemeniz tavsiye edilir*
○●○●
Yüzüne taktığı siyah maskesi ile önünde yalvaran kurbanına duygusuz gözlerle bakıyordu katil. Bu işi o kadar uzun süredir yapıyordu ki artık, duygu denen şeyin ne olduğunu bile unuttuğunu düşünüyordu.
"Söylesenize Bay Son, bir karga kartal ile baş edebilir mi?" Belki sorduğu bu soru karşısındaki kurbanı için saçma gelebilirdi fakat katil, her kurbanına bu soruyu soruyordu. Kurbanları korkudan cevap veremezken o büyük bir zevkle her zaman aynı şeyi anlatıyordu.
"Belli ki cevap vermeyeceksiniz. Sizin yerinize ben cevaplayayım o hâlde. Karga kartalı yenebileceğini düşünür, tabi sadece düşünür." Kısa bir kahkaha atıp yeniden devam etti sözlerine. "Onu yenmek için kartalın boynuna yapışır ve gagasıyla kartalın boynunu koparacağını sanır. Oysaki kartal böyle küçük bir hayvanı rakip olarak bile görmez. Ondan kurtulmak yerine daha da yükseğe uçar, o uçtukça karga bu yüksekliğin basıncına dayanamaz ve oksijensizlikten ölür."
Sözlerini bitirmeden önce sarı saçlarını düzeltti ve elindeki bıçağa bakarak konuştu. "Sizce, siz ve sizin arkanızdaki kişiler bir kartalı yenebileceğinizi düşünüyor musunuz?" Hâlâ ona korkuyla bakan adamın yüzüne yaklaştırdı yüzünü ve "Yoksa sonunuzun o kartal gibi olmasını mı istiyorsunuz?" diye fısıldadı.
Simsiyah gözleri karşısındaki kurbanı öldüreceği için parıldarken maskeden gözükmese bile dudaklarına yapışan sırıtışıyla avını izleyen bir aslana benziyordu âdeta. Yaşlı adam bir elindeki ucu fazlasıyla sivri bıçağa bir de birazdan kendisini öldürecek katilinin gözlerine bakıyordu. Ölümü kabullenerek "Benden ne istiyorsunuz?" diye sordu.
Katil onun bu sözlerine karşı o kadar büyük bir kahkaha atmıştı ki yaşlı adam ondan daha ne kadar korkabilecekse o kadar korkmuştu. Hayatında ilk defa bu kadar cani birini görüyordu. "Senden ne istiyorum mu? Dalga mı geçiyorsun benimle?" Katil daha yeni ki hâlinden eser kalmayacak şekilde tavrını değiştirdi ve elindeki bıçağı yaşlı adamın bacağına sapladı. Hiç acımadan.
Adam acıyla bağırırken katil bıçağı yeniden hiç acımadan adamın bacağından çekti ve karnına sapladı. "Bilirsin, yaptığımız günahların bir bedeli olmalı. Sence neden onca yaptığın günahlar, başklarının canını yakarken seninkini neden yakmasın?" Bıçağı karnından çıkardı ve gözlerini dahi kırpmadan acıyla inleyen ve ağlayan yaşlı adamın boynuna sapladı.
Yaşlı adam son nefesini verirken katilinin gözlerine bakıyordu. "İyi yanmalar Bay Son. Küçük Suzy'nin bedeni artık rahat uyuyacak." diyerek yerinden kalktı katil. Ellerindeki siyah eldivenleri düzeltirken çevresine bakındı. Basit bir depoydu burası. Genelde kurbanlarını buraya getirir işlerini hâllettikten sonra ormanda bir kenara fırlatırdı. Şu an da yapacağı gibi.
Ölmüş bedenin üzerindeki ceketten tutarak depodan sürükleyerek çıkarırken arkasından adamın yere damlayan kanlarını iz olarak bırakıyordu. Sanki orada birinin canını almamış ya da cesedi sürüklemiyormuş gibi depodan çıktı.
Bu depo şehirden uzak olduğu için gökyüzündeki yıldızlar daha net gözüküyordu. Katil gökyüzüne bakarak gülümsedi ve kendi kendine bu koca ormanda kahkaha attı. İnsanların canını aldığında her zaman mutluluk duyardı.
Sürüklediği cesedi yokuş aşağı bir yere getirdiğinde yuvarladı ve aşağı doğru yuvarlanarak derenin içine düşüşünü izledi. Bu dere sayesinde ceset tanınmaz hâle gelecekti çünkü. Bir süre cesedin suda yüzüşünü izlerken siyah ceketinin cebinden sigarasını çıkardı, maskesini yüzünden çıkarıp cebine koydu ve sigarayı kırmızı ruju dağılmış dudaklarına yerleştirdi.