'sex in studio'

451 26 101
                                    

kemerlerinizi bağlayın başlıyoruz✊ve lütfen emeğimi görmezden gelip oy vermemezlik yapmayın tek isteğim bu iyi okumalar💙

Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır.

Fotoğraf çekmek bir tutkudur,aşktır.

Kendimi bildim bileli fotoğraf çekmeye hep özel bir ilgim olmuştur. Hayatımın her anını elimde ki görüntüler sayesinde ilerde yad etmek istiyorum.

Gördüğüm herhangi güzel bir çiçek, bir ağaç veyahut hoşuma giden bir kitap her türlü fotoğraf çıkar kameramdan.

Yağmurlu bir güne uyandığımda yüzümü yıkadıktan sonra ilk işim kameramı elime almak olmuştu.

Odamdaki fransız camın önüne geçip birkaç fotoğraf çekmiştim. Yağmuru izlemek ruhumu hafifletiyor, içimi huzurla dolduruyordu.

Kameramı kenardaki masaya bırakıp telefonumu alıp cebime koyup balkondan dışarı çıkmıştım. Üstümdeki ince pijamalar ile ıslanmak umrumda değildi. Sadece su tanelerini hissetmek istiyordum.

Ellerimi havaya doğru avuçlarım açık şekilde uzatmıştım ve her düşen su tanesinin bana verdiği his yüzümde bir gülümseme oluşturmuştu.

Telefonumun ön kamerasını açıp ıslak saçlarımla bir selfie çekmiştim ve yine de içimde bir yer hasta olmaktan korktuğu için içeri girmiştim.

Saate baktığımda gitmem gereken fotoğraf çekimi için 4 saat kaldığını fark ettim. Duşa girip üstümdeki ıslak pijamalardan kurtuldum ve çıktıktan sonra bornozla kendimi yatağa attım.

Para kazanmak için fotoğraf çekme yeteneğimi mecburen işe dökmüştüm. Bunu mecburi bir iş olarak yapmak bana normal zaman da hobi olarak yaptığım kadar çok zevk vermese de hayatıma devam etmek için bu işi yapmam gerekiyordu.

Kendimi yataktan zorla kaldırıp dolabımın başına geçtim. Siyah beyaz çizgili bir ceket, siyah çiçek desenli bir gömlek ve siyah dar pantolon giydim. Siyah benim için bir tutkuydu.

Mutfağa inip bir şeyler atıştırdım ve geriye 2 saatim kalmıştı. Cüzdanımı,evin anahtarını ve telefonumu cebime koyup arabamın anahtarını alıp evden çıktım.

Arabaya bindiğimde telefonumu navigasyona bağladım ve stüdyonun adresini girdim. Spotify'dan rastgele bir listemi açıp şarkıyı başlattım ve stüdyoya doğru arabayı sürmeye başladım.

1 saatlik bir yolculuktan sonra sonunda stüdyoya varabilmiştim. Seul'un trafiği bazen beni çileden çıkartıyordu.

İçeri girdiğimde oradaki çalışanlarından birine adımı söyledim ve beni çekim yapacağımız büyük odaya götürdü.

"Merhaba Kook."

Gelen sese döndüğüm zaman bunu diyen kişinin kameralardan görevli olan Seokjin olduğunu anladım.

"Merhaba Seokjin hyung."

"Ayarladığımız model birazdan gelecek. Sende kamera ayarlarına falan bak istersen."

"Tamam hyung hallederim." dedim ve kameranın başına geçtim. Gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra köşedeki koltuğa oturdum.

Uzun süredir koltukta oturmuş bir şekilde bekliyordum. Çekimin 5 dakika öncesi başlaması gerekiyordu ama model hâlâ gelmemişti. Geç kalan insanlardan haz etmezdim hiç.

En sonunda odanın kapısı açıldığında başımı çevirdim ve gördüğüm manzara ile ağzım açık kaldı.

Hipster kilotun üstüne giydiği içini tamamıyla gösteren kareli bir pantolon ve üstünde karnını açıkta bırakan sarı bir crop ceket vardı. Sarı güneş gözlükleri ve gri saçlarıyla gözümü ondan alamamıştım.

photographer'taekook oneshot'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin