Anastasia yaşadığı mağarada Bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.16 yaşına gelmişti ve ailesine göre artık kendisini koruması için birine ihtiyacı vardı. Ancak o istemiyordu. Gelen kişiyi canından bezdirecekti ve henüz o bilmese de ailesi bezmeyecek birini seçmişlerdi.
Akşam olduğunda mağaranın kapısında biri belirdi. Gümüş saçları, mavi gözlerini daha belirgin hale getiriyordu çocuğun. Anastasia ile yaşıttı. Oldukça yakışıklı birisiydi. Anastasia başta bunu aklından geçirse de sonra onu korkutup kaçırtacağı geldi aklına. Ciddi ve soğuk bir maske taktı adeta suratına. Yavaşça çocuğun yaklaşmasını izledi.
"Merhaba, sen Anastasia olmalısın. Ben Lucifer. Seni ben koruyacağım."
"Benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok!"
"Buna sen değil ailen karar verir. Ben de sana pek meraklı değilim."
"Korkuyla kaçıp gideceksin ve ben bunu büyük bir zevkle izleyeceğim!"
"Göreceğiz bakalım. Eğer daha fazla hayran kalmamak için benim muhteşem yüzüme bakmak istemiyorsan uslu uslu kılıcına geri dönebilirsin ve nasıl benim kazandığımı gördüğünde de bunu ağlayarak günlüğüne yazabilirsin."
Ansatasia sinirle elinde oluşturduğu hançeri Lucifer'a fırlatsa da hançer Lucifer'a ulaşmadan parçalandı. Anastasia her ne kadar bunu nasıl yaptığını merak etse de sormayacaktı. Onu yok etmek istedi. Sessizce mağarasının derinliklerinde yaşadığı yere doğru ilerledi. Lucifer de onu takip ediyordu. Anastasia oldukça derine indikten sonra her yeri değerli taşlarla bezenmiş odasına geldi. Kapı işlevini üstlenen büyük kayayı Lucifer'in suratına kapattı. Arkasını dönüp odaya ilerleyecekken Lucifer tam karşısında belirdi. Anastasia derin bir soluk verip yatağına oturdu.
"Senin odan yan tarafta. Şimdi defol!"
Lucifer bir şey deme gereği duymadı. Odanın ortasından birden kayboldu. Anastasia yatağına yatıp bununla ne yapacağını ve daha da önemlisi nasıl kaçıracağını düşündü. Aklına dolan fikirle yüzüne bir gülümseme yayılırken kendini hazırlamak adına uykuya teslim oldu.
Güneş daha doğmadan Anastasia uyandı. Mağarasından sessizce çıkıp lanetli ormanın derinliklerine gitti. Ormanın kenarında yaşayan korkunç yaratıkları bilmeyen yoktu. Onlardan bir tanesini Lucifer ile karşılaştırdığı anda onun korkup kaçacağını biliyordu. Bu korkunç yaratıkların yaşadığı inin önüne geldiğinde tam onlara seslenmek üzereydi ki kendi adının seslenilmesiyle yerinden sıçradı. Lucifer ise kahkahalara boğulmuştu.
"Ava giderken avlanmak diye buna derim işte. Beni korkutma yolunda seni korumak için gelmiştim ama biraz korkutmuş oldum. Güzel. Benden korkulmasını severim."
"Senden korkmuyorum! Peşimi bırak!"
"Tabii prensesim başka arzunuz var mı?"
Lucifer sesindeki alayı oldukça vurguladı. Bu da Anastasia'yı daha çok sinir ediyordu. Gardı düşmüş bir şekilde mağarasına gitmek için yola koyuldu. Ormanda dolaşarak gidiyordu. Kendisini takip eden Lucifer'e aldırmadı bu defa. En sonunda onu kaçırtıp ondan kurtulacaktı.
Lucifer geleli bir ay oluyordu ve Anastasia biraz bile olsun ona ısınmamıştı. Onu korkutup buradan kaçırtmak için pek çok yöntem denese de hepsi sonuçsuz kalmıştı. Elindeki kitaba dikkatle bakıp her sayfasını hafızasına kazıyordu. Yıllarca insan ve çeşitli yaratıkların kullandığı en etkili savaş teknikleriyle ilgili yadigar kitap...