Liheko kuzeni Coan'la beraber avlanıyordu. Saat sabahın erken saatleriydi. Paraları olmadığı için avlanmak zorundalardı. Ormanda ateş böceklerinin ve çekirgelerin sesleri dışında ses çıkmıyordu. Coan, yüz metre ileride bir geyik gördüğünü söyledi Liheko'ya. İkisi beraber geyiğe doğru ilerliyordu. Aralarında 2-3 metre kalınca yere yattılar. Liheko:
-Sen mi vuruyorsun, ben mi?
-Vurabilecek misin?
-Denerim. Liheko geyiğe okunu gerdi tam atacağı sırada eğildi ve Coan'a:
-İkimiz beraber vuralım. Aynı anda. Böylece ikimizden biri kaçırdığında birbirimizi suçlayamayız. Coan Liheko'nun fikrini onayladı. Oklarını gerdiler ve birbirlerine bakıp baş salladılar. Aynı anda oklarını fırlattılar. İki ok ta geyiğe isabet etmişti. Geyik, son nefesini verirken acı bir çığlık attı ve yere yıkıldı. Geyiği evlerine doğru götürürlerken konuşmaya başladılar:
-Liheko noldu?
-Geyiğe üzüldüm. Hayvancağızın attığı çığlık hâlâ aklımdan çıkmıyor.
-Acı acıdır, tarif etmeye gerek yoktur.
-Doğru, ama ona aldırış etmemek yaradan daha acıdır.
-Boşver. Hem bu geyik te hayatta kalmak için avlanmak zorunda. Bu bir besin zinciri. Alttan üste doğru gider. Fazla takma kafaya.
Liheko ve Coan eve gidene kadar bir daha hiç konuşmadılar. Eve girdiklerinde Liheko'nun dayısı -aynı zamanda Coan'ın da babası- geyiğin derisini yüzdü. Ardından da geyiğin etinden bir parça kesti,temizledi ve ateşe verdi. Et piştikten sonra üçü beraber sofraya oturdular. Üç kişi olmalarına rağmen sofrada 4 kâse vardı. Bu Coan'ın annesi öldüğünden beri böyle devam ediyordu. Coan'ın babası Nixpadas, oldukça sert biriydi. Sadece ara sıra oğluna ve yeğenine güzel sözler söylerdi. Onun dışında her şeye çok olumsuz bakan biriydi. Dünyanın güzelliklerini, doğanın olağanüstü güzelliklerini görmeyen, ormandaki temiz havayı içine çekmeyen biriydi. Sert ses tonuyla:
-Gidin şu geyiğin etlerini ayırın sonra bana getirin, ben biraz kestireceğim.
Liheko ve Coan etleri parçalamaya başlamışlardı. Liheko geyiğin karnını yardı. Yarmasıyla beraber ürkülmesi aynı anda oldu. Birden geri çekildi ve bir küfür savurdu. Geyiğin karnında bir yumurta vardı ve geyikler memeli hayvanlardı. Yumurtayla çoğalmazlardı. Liheko, yumurtayı hemen Coan'a gösterdi.
-Nixpadas dayıya göstermeliyiz.
-Hayır. Onun nasıl biri olduğunu bilmiyomuş gibi konuşma Liheko!
-Peki ne yapacağız?
-Saklayalım. En azından bir gelişme olana kadar.
Yumurtayı ahırdaki samanların arasına saklamışlardı. Nixpadas'ın girmedği tek yere orasıydı. Çünkü tezek kokusundan nefret ediyordu. Her şeyden nefret ettiği gibi. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra yumurta çatladı ve içinden Uldnulv ırkı bir yaratık çıktı. Yaratığın çımasıyla beraber Tekila ve Dugater uykularından uyandılar. Dugater pis bir gülümsemeyle uyumaya devam etti.
Çıkan Uldnulv'la beraber Liheko ve Coan'ın hayatı çok değişecekti. Özellikle de Liheko'nun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON OYUN
Science FictionLiheko kuzeni Coan'la birlikte ormana avlanmaya gider. Vurdukları geyik onların hayatını tamamen değiştirecektir. Onları zalim Dugater ve büyücüsü Tekila'yla mücadeleye sokacaktır. Okumanızı tavsiye ederim... Oy vermeyi unutmayın.. ;)