From Daisy: For Matthew

1.4K 128 23
                                    

Topuz yaptığım mavi saçlarımı düzelttim, ve sırtımı duvara yasladım.

Soğuk duvarı iliklerime kadar hissettiğimde gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tüm cesaretimi toplayıp kameranın düğmesine bastığımda sahte gülümsememi tekrar yüzüme yerleştirdim.

"Hey! Merhaba üvey annem ve sevgili babam. Biliyorum, şu an yurt dışındasınız fakat buraya geldiğinizde muhtemelen bu cdleri bulursunuz. Öncelikle yaklaşık 1 senedir oradasınız ve bu nedenle benim şu son zamanlardaki halimin farkında değilsiniz. Burada olsanızda umursamayacağınız için benim adıma bir sorun teşkil etmiyor.

Şimdi asıl konuya gelmek istiyorum. Sanırım ben daha fazla dayanamayacağım. Burada canımı yakan bağzı şeyler oldu ve ben bunlardan kimseye bahsetmedim. Doldum, sizin söylediğiniz gibi ayakta kalamadım. Üzgünüm. Ölüm sanırım daha kolay gelecek. Yalnızca size küçük bir veda etmek istedim."

Ağlamadığım halde gözyaşlarımı siliyormuş gibi yaptım.

"Sizi bütün sorunlarınızla seviyorum. Lütfen benim yerime Louis'i öpün. Fakat ona öldüğümü söylemeyin.Bu onu kırar. Eğer bana ne olduğunu sorarsa sonsuz bir ülkeye yolculuk ediyor diyin. Kendisini neden götürmediğimi sorarsa onu üzmeyecek bir şeyler uydurun. Bu sizden son isteğim. Lütfen bunu gerçekleştirin. Sizi seviyorum! Lütfen arkamdan ağlamayın. Orada daha mutlu olacağıma emin olabilirsiniz."

Gülümsedim ve kamerayı kapattım. Sanırım veda etme sırası Matthew'daydı.

Dolabıma yöneldim ve bana çok yakıştığını söylediği The Neigbourhood tshirtümü giydim. Altımdaki siyah şortu değiştirmeden tekrar kameranın karşısına geçtim.

Kameranın kayıt düğmesine bastım ve bu sefer içten bir şekilde gülümsedim.

"Matthew? Ben Daisy. Umarım beni hatırlarsın. Hani senin için görünmez olan... Baktığın ama görmediğin kişi."

Derin bir nefes aldım.

"Sanırım sana seni sevdiğimi söylemeden öleceğim. Bunu istemezdim fakat şimdi söylüyorum."

Gözlerimi sıkıca yumdum ve işaret parmağımı bileğimin üzerindeki kesiklerde gezdirdim.

"Seni seviyorum Bay Espinosa. Hemde yaşadığım her şeye katlanacak kadar çok."

Gözlerimi açtım ve kayıda başlamadan önce çözdüğüm ve taradığım mavi saçlarımı arkaya doğru attım.

"Hatırlıyor musun? Bir ara beni yine bileğimi keserken yakalamıştın, ilk defa o zaman yanıma gelmiştin ve ne olduğunu sormuştun. Tanrım! Böyle olunca mı yanıma gelecektin? Kendime zarar verince?

Burnumdaki sızlama hissini bastırmaya çalıştım.

"O günden sonra kendime daha çok zarar vermeye başladım. Sen gelirsin ve benimle konuşur, beni sakinleştirmeye çalışacaksın düşüncesiyle. Ne kadarda aptalmışım. Fakat yinede sen gelmedin Matthew. Bu hala canımı yakıyor. Bir çok şey gibi..."

Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.

"Biliyorum benden hoşlanmıyorsun. Hoşlanmayacaksın da. Buna rağmen beni neden umutlandırdın Matthew?"

Önüme gelen perçemi kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Evet, bu arada üzgünüm sana nefret ettiğin bütün isminle sesleniyorum. Umarım bana kızmıyorsundur. Bu isim 'Matt' isminden çok daha güzel ve sıcak. Tenin gibi. Fakat güzel olmasının asıl sebebi sana ait olması."

Tshirtümü çekiştirdim.

"Matthew senden çok küçük bir şey isteyeceğim. Eğer bu cdyi izlersen lütfen mezarıma bir demet papatya koy. Elsa'ya aldıkların gibi güzel ve bembeyaz olmasınlar lütfen. Aynı benim gibi solmuş ve dökülmüş olsunlar. Çünkü ismimi sadece onlar hak edebilirler. Lütfen bu tek isteğim. Seni seviyorum Matthew Lee Espinosa."

Kayıt düğmesini bu sefer videoyu kapatmakiçin bastım. Videoları Cdye kopyaladıktan sonra üzerlerine kime verileceğine dair olan isimleri yazmaya başladım. Ailem ve Matthew Lee Espinosa. Ailemin cdsini evde mutfak tezgahının üzerine koydum. Matthew'a vermesi için Nash'e verdim.

"Bunu lütfen benden bir haber aldığı zaman yada yokluğumu fark ettiği zaman izlesin. Fakat lütfen sende izleme Nash sana güveniyorum. Eğer izlerse sana anlatır. Böylece benim söylemek istediklerimide söyler. Teşekkürler Nash." dedim ve bir şey söylemesini beklemeden eve giden yola yöneldim.

Eve geldiğimde kapıyı açtım ve kilitleyip odamın penceresinin önüne geçtim. Derin bir nefes aldım. Muhtemelen son derin nefesim olacaktı. Şu anda bile onu düşünüyordum.

Onu ilk gördüğüm andan son nefesime kadar da onu düşünecektim. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi aşşağıya baktım. 20. kat. Tanışma tarihimiz tam olarak 20 Ekim. Ve bu gün tarih 20 Ekim. Tarih tutmak gibi bir alışkanlıyım yoktur. Veya denk getirmek gibi. Bu yalnızca bir tesadüftü.

Dışarıda yağmur yağdığı için aslında biraz daha oyalanabileceğimi düşündüm. Bundan kastım sigara içmekti.

Masanın üzerindeki pakete uzandım ve cebimden çakmağımı çıkardım. Sigarayı yakıp aşşağıya bakmaya devam ettim. Apartmanın uzağında bir park vardı. Parkı rahatlıkla görebiliyordum. Yağmur yağdığı için kaydırağın altına saklanmış iki kız vardı. Gözlerimi ordan çekeceğim anda salıncakta oturan kıza kaydı. Ipıslak siyah saçları önüne düşmüştü. Üzgün gözüküyordu. Ona bakıp gülümsedim. Sanırım bu benim küçüklüğümdü.

Sigarayı söndürdüm ve pencereden aşşağıya attım. Ardından düşüşünü izledim. Biraz sonra bende böyle süzülecektim. Belki daha hızlı ve sert olacaktı inişim. Ama yinede canım çok yanmayacaktı. Bundan emindim. Pencereye çıktım ve nefes aldım. Gözlerimi kapattım. Matthew'un gülümsemesi gözümün önüne geldi. Hemen gözlerimi açtım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Bir daha bu gülümsemeyi göremeyecek olmak acıydı. Onu Elsa'ya gülümserken görmek daha acıydı. Bu nedenle sonsuz olmayı seçmiştim.

Sağ ve sol elimi pencerenin köşesinden çektim. Yüzüm odama dönük olduğu için kapıya baktım. Üzerindeki tırnakla kazınmış herbir çizgi çektiğim acıları temsil ediyordu. Kapıda yok denecek kadar az boya kalmıştı.

Ağırlığımı sırtıma verdim ve teker teker ayaklarımın altındaki boşluğu hissettim...

Hey!

Suicide Videos // espinosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin