İyi okumalar. Yazım hatalarım varsa özür dilerim.
-Şimdi-
Sınıfa girdiğimde herkes yerini bulmuştu. Bende her günkü gibi sırama, en arka sıraya geçtim. Önümde Tolga oturuyordu, yanımda olan tek kişi,tek arkadaşım.
Olanlardan sonra okuldaki kimse benimle konuşmuyordu. Herkesin gözünde 'Timuçin'in eskisi' olarak tanındım. Aslında sevilen biriydim ama 'uyuz'ların arkamdan yaptıkları dedikodular çok kötüydü.
Kendimi çok rezil hissediyordum. Tolga da olmasa kendime zarar vermeyi bile düşünebilirdim. Timuçin'in gerçek bir piç kurusu olduğunu öğrenmem iyi olmuştu ama çok geç kalmıştım.
Sırama oturduktan sonra çantamın içinden edebiyat kitabını çıkardım. Tolga geldiğimi görünce hemen arkasını döndü.
"N'aber"
"İdare eder, sen?"
"İdare eder."
Konuşmamıza devam edemeden önüne dönmek zorunda kalmıştı. Her zamanki gibi ciddi ve disiplinli hocalardan birisi sınıfa girdi. Ders boyu uyumaya çalıştım ama tek yaptığım şey uykuya daldığımda hocadan aldığım uyarıyla uyanmak oldu.
"Uyan bakalım, uykucu. Kantine gidip yemek yiyelim."
Sabah okula gelirken yemek yememiştim. Bu fikir iyiydi.
"Olur. Bende acıktım."
Yavaş adımlarla sınıftan çıktık. Kantine doğru giden merdivenlerden inmeye başladığımızda Timuçin'i gördüm. Bir kızı öpüyordu.
Yaptıklarından sonra ona aşık olmamayı dilerdim ama 4 ayımın geçtiği bu çocuktan halen hoşlanıyordum.
Kalbimin sıkıştığını hissettim , duraksadım. Tolga bunu farketmiş olacak ki rahatlatmak amacıyla konuşmaya başladı. Böyle bir arkadaşım olduğu için kendimi çok şanslı hissettim.
"Bak, Mira. O piçin ve diğerlerinin yaptıkları benim umrumda değil, seninde olmasın. Biz bize yeteriz, seni hiç bırakmayacağıma dair söz veriyorum."
"Söylediklerin beni rahatlatıyor. İyiki senin gibi bir arkadaşım var. Bende hep senin yanında olacağıma dair söz veriyorum."
Timuçin'in öptüğü kızı tanıyordum. Beni rezil etmek için kullandığı 'uyuz'lardan Buse. İçimden küfür savurup Tolga'ya sarıldım. Her ne kadar üzülsem de gerçek bir arkadaş bulmuş oldum.
Kantine indiğimizde Tolga ne yemek istediğimi sordu.
"Ne ısmarlayayım uykucuya?"
"Sen ne alırsan bana da ondan al."
"Ben 2 hamburger 2 kola alıyorum o zaman."
"Teşekkürler."
Çok geçmeden Tolga aldıklarıyla yanıma geldi. Söylediklerinin yanında birçok tatlı da vardı. 2 ayda beni çok iyi tanımıştı doğrusu.
"Afiyet olsun."
"Sana da."
Beraber kola ve hamburgerlerimizi bitirdikten sonra doyduğumuzu farkettik. Tatlı yemeyi seven biri olarak çikolata paketlerini açtım. Kantinde oldukları için biraz erimişlerdi, ağzım yüzüm çikolata oldu.
Bana bakarken gülmeye başladı.
"Mira suratın çikolata yemiş."
Rezil olduğumu hissettim.
"Peçete lazım, ıslak mendil de olur. Sende var mı?"
"Evet var. Dur siliyorum ben."
Önce ağzımdaki sonra da burnumdaki çikolataları peçeteyle sildi. Ben de memnun olmuşçasına gülümsedim.
Sınıfa geri çıktığımızda Buse ve Timuçin yoktu. Huzursuzca nefes verdim. O sürtükle nereye gitmiş olabilirdi? Acaba beni götürdüğü sahile onu da götürmüş müdür? Beraber kahvaltı ederler mi her sabah?
Bunları düşunmeye ara verip uyumaya karar verdim. Tolga yine uyumaya çalıştığımı görünce beni uyandırmaya çalıştı.
"Niye hep uyuyorsun Mira? Huzursuz olduğunun farkındayım ama herşey ona bağlı değil. Unut şu çocuğu, başka şeylere odaklan. Yarın beraber gideceğimiz yere olabilir mesela."
"Nereye gidiyoruz?"
"Babamla hep gittiğimiz yere, canım."
Bunu duyduğumda gerçekten de mutlu oldum. Heyecanlı bir şekilde başımı salladım.
Şimdiden merak ediyordum.
Oylarınıza ihtiyacım var. Yeni bölüm Pazar geliyor.