Something you consider rare.
It considers who you are.☯
Yaratık geçen zamanın izlerini ruhuna kazıdı. Gecenin ışığıyla gelen düşüncelerin keskin ucuyla yüzleşmek istemedi ama ellerinin altında, kollarının arasında duran çocuğun vücudundan gelen sıcaklığı hissedebiliyordu. Acının getirdiği hissi bilirdi ve ellerinin altından geçen sıcaklık bu acının bir temsiliydi. Çocuğun öfkesi bedenini güneş kadar sıcak yapıyordu. Ya da yaratık kendi gözünde çocuğu tanrılaştıyordu. İnanabileceği hiç bir şeyi olmayan dünyasını çocuğun ellerine bırakıyordu. Çocuk, yaşamanın zorlu olduğu bu yere alışamazdı ve yaratık bunu çok iyi biliyordu. Ama çocuk yaratık için yaşamayı deneyebilirdi. Yaratık kendisini sarmasını istediği sarmaşığı bulmuş gibi hissediyordu. Etrafını sarmak ve bırakmamak. Kollarını sıkılaştırarak çocuğu kendine bastırdı. Kendi istediği sevgiyi almak için o sevgiyi vermesi gerektiğini biliyordu. Sevginin kumaşıyla sarılmak için sevecekti. Canavar, bunun karşılıklı küçük bir takas olduğunu düşünüyordu. Ama karşısındaki çocuk kumarbazdı. İstediğini aldığı sürece vermek zorunda hissetmezdi. Çalar ve giderdi. Arkasına bakma ihtiyacı yoktu. Çocuğun adaleti, kendi isteğine göre ilerleyen bir saat gibiydi. Çocuk, canavarı her dakikasıyla öldürebilecek kadar güçlüydü. Canavarın hislerini kullanabilecek kadar zekiydi. Yaratık, çocuğun rahatlaması için yatağa uzanmasını sağladı. Kalbini sıkıştıran sarmaşıklarla daralmış hissetti. Hislerine güvenirdi ve çocuğun korkacağını anlamıştı. Yaratık, çocuğun kendi dünyasından korkacağını düşünmüştü ama çocuk alışkındı. Eğer kalmak isteseydi her engeli aşardı ama onu kullanabileceği kadar kullanıp terkedebilecek kadar yalancıydı. Karanlıkta dans ederdi ve düşüp düşmeyeceğinin kumarını oynardı. Yaratık yataktan kalkarak evin kapısına adımladı. Kapının yanında duran çantasını sertçe alarak kapüşonlusunu kapattı. Nefes almaya ihtiyacı olduğunu biliyordu. Kalkanın etrafını kontrol etmeliydi. Kalkanı aşmaya çalışan bir yaratık olmadığını bilmesi gerekiyordu. Çünkü insanlığın güvendiği kalkan aslında bir hiçti. Canavarlar ve insanlar kalkandan geçmeye cürret etmezlerdi çünkü efsaneler gerçeğin etrafını sarmıştı. Gerçeklerin kitabında her canavar ve insan, kalkanın yoğun yapısından geçebilirdi ve içeride yaşadığı süre boyunca bulunduğu toprağın özelliğini alırdı. Yaratık bunları kendi gözleriyle gözlemlemişti. İnsanların toprağında olduğu süre boyunca insani özelliklere bürünmüştü. Adapte olarak insani yetenekleri gelişmişti ancak geçen zamanla kalkanın çöktüğünü görebilmişti. Bu riske atamayacağı bir şeydi. Kalkanın artık yerinde olmadığını gören insanların kaosla süsleneceğini biliyordu. Canavarların katliam yaratacağının bilincindeydi. İnsanlar bu yüzden ormanlara kaçardı ve tüm nimetlerden yararlanmak isteyen canavarlar ülkeyi işgal ederdi. Çünkü insanların sahip olduğu her şey canavarlar için çok yeniydi. Farklı toprakların etkisi vücutlarına işleyerek onları değiştirirdi. Farklı türün enerjisiyle birleşmeye dayanamayan her canlı yok olurdu. İnsanların enerjisiyle güçsüzleşen canavarlar kolayca yok edilirdi. İnsanlarsa vücutlarının kaldıramadığı güçlerle kendilerine zarar verirdi. İnsan enerjisini kabul etmeyen bedeni, toprak tarafından yaşam enerjisinin azalmasıyla cezalandırılmıştı. Çünkü yaratıkların yaşamak için sahip olması gereken enerji, insanların sahip olduklarından daha fazla olmalıydı. Ama insanların toprağı yaratığın ihtiyacı olan enerji miktarını verebilecek güçte değildi. İnsanların toprağının onu reddettiğini vücudunun gün geçtikçe zayıflamasından anlamıştı. Yaşam enerjisini kaybettiği her gün ölüme daha çok yaklaştı. Bedeninin özelliklerini geri kazanmasıysa zorlu bir süreçti. Başka canavarların farketmemesi için dikkatli davranmıştı. Saklanmış ve ülkeden getirdiği kitapları incelemişti. Efsanelerin yanlış satırlarını ve yapmaması gereken bir şeyi yaptığını oradan öğrenmişti. Kalkandan geçmek ve uyumsuz enerjiyle içeride bulunmak kalkanı güçsüzleştiriyordu. Toprağın dengesini bozduğu için oradaki insanlar etkilenmişti. Gerçekten de gün geçtikçe toprağa verdiği enerjisiyle insanların duygularının keskinleştiğini farketmişti. Gitmesi gerektiğini anlayınca ülkeden hoşuna giden şeyleri alarak ormana gitmişti. Kırmızı ormanın tenha bir yerine giderek insanlarınkine benzeyen bir ev inşa edip kendini geliştirmeye adayarak güçlerini geri kazanmayı beklemişti. Şimdiyse çocuğun bedeninin nasıl tepki vereceğini merak ediyordu. Çocuk, kırmızı ormanda yaratıkla birlikte kaldığı süre boyunca kırmızı toprağın getirdiği mavi toprak enerjisi vücuduna akacaktı. Bedenine hücum eden yoğun enerjiyle hızlı bir değişim geçirecekti. Mavileşen kanıyla bir yaratığa dönüşecekti. Ve çocuk, eğer yaratık ona güçlerini kullanmasını öğretebilirse canavarın yanında kalabilirdi. Çocuğu güçlü enerjilerin getirdiği acıya hazırlamalıydı. Vücudunun mavi kanın yakıcılığına alışması için kullanması gereken bazı otlar vardı. Yaratık, çocuk için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Bunu bilerek gülümsedi. Ellerinin arasında kaderin melodisiyle dans eden bir piyano var gibi hissetti. Her şeyin güzel olacağı düşüncesiyle kendini zihnindeki gölete attı. Ama hisler boğardı. Dans ederken yaptığın her hareket günün sonunda vücuduna yeni bir ağrı verirdi. Ay ışığı bedenini yakar, ruhunla tek bırakırdı seni. Ruhunun bütünlüğüyle bedenin eksik hissederdi ve yok olmak için her şeyi yapardı. Çocuk önünde duran mavi ormana girmek konusunda tereddüt etti. Damarlarında akan kanın mavi ormanın toprağıyla dansı uyuşmazdı. Ama mavi kanın yakıcılığına alışmanın tek yolu kendini yok etmenin güzel çizgisine getirene kadar acıtmaktı. Yaratık acıya acıyla karşılık vererek çocuğun güzel bedeni alışana kadar mavi kanın getirdiği enerjiyi mavi otların acısıyla azaltacaktı. Çocuk için acı çekmeye razıydı. Yaratık vücudunun güçlerini geri kazanma süreci boyunca damarlarının içinde kaynayan acıyı mavi otlarla geçirebildiğini farketmişti. Vücudunu acıya emanet etmenin onu güçlendirdiğini anlamak onu bunu yapmak konusunda cesaretlendirmişti ama acıyan canını başka bir bedene sığınarak geçiremediği için boşlukta hissetmişti. Çocuğun böyle bir şansı olduğunu düşünüyordu. Çocuğun şansı gibi hissediyordu. Canı acıdığında kendine sığınmasını sağlayarak çocuğun ruhunu ve hislerini iyileştirecekti. Derin bir nefes alarak adımını ileriye doğru attı. Onun için yapardı. Mavi ormanın kendi içindeki kanla savaşını damarında hissedebiliyordu. Mavi orman kendi yaşamını sürdürebilmek için mavi kanlı yaratıkların enerjileriyle beslenirdi. Mavi kana sahip olan yaratıkların mavi ormanı enerjileriyle beslemeleri onlar için bir görevdi çünkü mavi ormanın solması mavi kana sahip olanların ruhunun toprağa geri çekilmesi anlamına gelirdi. Ruhları, toprağın soğuk ruhunun içinde kaybolurdu. Sonsuz acının içine çekilirdi. Her canavarın kendi gücünün bilincinde olarak, vermesi gereken enerji limitini ayarlayarak orada durması gerekirdi. Çünkü toprak aç gözlülükle enerji savaşına girmekten çekinmez, kendi ruhundan var olan parçayı yok etmekten çekinmezdi. Verdiği enerjiyi açlıkla içine çekerek bu savaşı kazanırdı. Yaratık bu ormandan çıkabildiği her anda başarılı hissederdi. Canını yakan şeyin onu güçlendirdiğini hissedebiliyordu. Cebinden eldivenlerini çıkartıp ellerine geçirdi. Otlarla temasta bulunursa ormanda dayanabileceği süresi azalırdı. Ormanın ortasında olan çiçeği iyi biliyordu. Şu an elinde olan gücün kaynağıydı. Bu çiçek sayesinde kendi enerjisine güçlenmenin güzel işlemelerini işlemişti. Acıyla süslenen bir güçtü ondaki. Çoğu yaratığın cesaret edemeyeceği şeyi yapmış ve başarmıştı. Ormanın derinliklerine doğru koştu. Yüzünde eski başarısının getirdiği gurur gülümsemesi vardı. Vücudu en ağır acının üstesinden gelebilmişti. Ve şimdi çocuğu da kendi elleriyle güçlendirecekti. Enerjisinin büyümesini elleriyle sağlayacaktı. Yaratık, çocuk için çabalayacaktı. Ağaçların arasından geçerek mavi parlak çiçeklerin olduğu bahçeye baktı. O çiçeklere çok yakın durmaması gerektiğini biliyordu. Çiçeklerin salgıladığı kokuyu almak vücudunun çok fazla enerji kaybetmesine neden olurdu. Mavi parlak çiçekler onun ölümü olabilirdi. Nefesini tutarak çiçeklerin arasına kendini attı. Çiçeklerin salgıladığı enerji anında bayılmasını sağlayabilirdi bu yüzden onların kokusundan uzak duracaktı. Nefesi bitene kadar toplayabildiği en fazla sayıyı istiyordu. Çakısının keskin ucunu çiçeğin sapına götürerek tereddüt etmeden çiçeği kopardı. Çocuğunun hayaliyle nefesini tutmaya çalıştı. Çocuğu düşünerek dayandı. Nefessiz kalmanın getirdiği paniği çocuğun düşüncesiyle bastırdı. Çocuğun yüzünü hatırlayarak paniğini kontrol etti. Çocuğu yaşadığı acılar şehrine göndermek istemiyordu. Kendi yanında yaşadığı sürece her şeyi halledebilirdi. Çocuğu yalnız olduğu bir yere geri gönderemezdi. Ya da böyle diyerek kendini kandırıyordu çünkü çocuğun yanında olmaktan mutluydu. Ruhuna bulanan bencillikle çiçekleri daha sert bir şekilde koparmaya başladı. Kopardığı her çiçeği çantasına atarak hırsını geçirmeye çalıştı. Ondan ayrılmak istememenin getirdiği kıskançlık bıçağının ucundan kan damlıyormuş gibi görmesine neden oldu. Çiçekleri oğlanı ondan almaya çalışan her engel gibi düşünerek onları kanattı. Bıçağının parlaklığıyla bencil hisleri arasında birleşen bağları hissetti. Hırsıyla geçirdiği zamanda kaybettiği fazla enerji halüsinasyon görmesine neden oluyordu. Kendine gelerek kafasını çiçeklerden kaldırdı. Tuttuğu nefesini ormandan çıkana kadar vermeyecekti. Çünkü nefes almaya başladığı gibi üstüne gelen yorgunluk hissi onu yavaşlatacaktı. Burada daha fazla vakit geçiremeyeceğinin bilinciyle çantasını kapattı. Yerinden hızlıca kalkarak koşmaya başladı. Nefessiz kalmanın getirdiği etkiyi daha fazla hissetti. Koşarak geldiği yol daha uzun gelmeye başladı. Üstündeki kapüşonluya çiçeklerin enerjisi sinmişti bu yüzden ondan kurtulmalıydı. Yoksa o enerjiyi soluduğu her saniye daha da kötüleşecekti. Mavi ormanın ileride sonlandığını görmenin heyecanıyla elindeki çantasını ormanın bitişine doğru fırlattı. Üstündeki kapüşonludan hızlıca kurtularak onu yere attı. Beyninin ettiği ihanetle ciğerleri nefes almaya çalıştı. Yaratık kendini tutamamanın verdiği panikle yere düştü. Kendini yuvarlayarak çıkışa ulaşmaya çalıştı. Ormandan çıkmasıyla damarlarındaki baskının kalktığını hissetti. Enerjisini emen toprağın verdiği acıya dayanmak zordu. Nefes alabilmenin sevinciyle gülmeye başladı. Uzandığı yerde boşluk hissiyle karnına bastırmaya başladı. Enerji savaşını tekrar kazanmıştı. Damarlarındaki enerjisinin kontrolü yine sadece ondaydı. Vücuduna saldıran toprağın ruhundan kurtulmuş olmak, kendisiyle gurur duymasını sağlıyordu. Güzel oğlanına gitmeden önce biraz daha dinlenmek istedi. Uzandığı topraktan gökyüzüne gözlerini uzattı. Oradan bir parça gibi hissederdi kendinden gurur duyunca. Gökyüzü her mutlu hissin ait olduğu yerdi onun için. Ruhu gökyüzündeki kuştu. Ne zaman mutluluğunun parçalandığını düşünse gözünün önünde vurulan bir kuş canlanırdı. Bu hissin tam bir tanımı yoktu onun için. Ama kuşun vurulduktan sonra yere düşüşü ve yerdeki kanı ona savaşma azmi verirdi. Kendini korumak ve o kuş gibi zarar görmemek isterdi. Kötü hislerin kendi özgür kuşunu vurmasına izin veremezdi. Çenesini kaldırarak gökyüzüne gözlerini kapattı. Kuşu kanadıkça gerçek oluyordu. Ama gerçekler kanatlarına sarılan zincirlerdi. Gerçekler gökyüzünün getirdiği mutlulukları alarak ağaçların arasına kaybolmasına neden olurdu. Kanatları gerçeklerin ağırlığıyla hareket edemezdi. Kuş olarak düşündüğü ruhunun en mutlu olduğu zamanlar toprağın gerçeğine gözünü kapattığı zamanlardı. Gökyüzüyle bir olduğu zamanlardı. Ama gökyüzü yapaydı. Yalan olduğunu bildiği bir mutluluktu. Ellerini gökyüzüne uzattı. Ellerinin arasında gökyüzü olarak adlandırdığı hayal hisleri vardı. O her zaman kanardı bu hayallerden oluşan güzel hislere. Ruhu sadece orada dinlenirdi. İşte bu yüzden o acı mermiden kuşunu korurdu. Yere dökülen her kanın kendi kişiliğini oluşturduğunu biliyordu. O kandı, kuşsa sahip olmaya çalıştığı her güzel his. Olmak istediği kişilik o kuştu. Ama gerçek kişiliğini o kuşun kanları oluşturmuştu. Yaratık bu zamana kadar çektiği acıydı. Kuşun kanında dans etti ruhu. Çünkü kuş ve kan bir bütündü. Kuşun gerçekliği kanından ibaretti. Her acısında boğulur, boğulduğu sürece nefes alır. Karmaşık dizelerin minik bıçağıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look Behind | SkepHalo
Short StoryOlmak istemez misin? Özgürlüğün güzel kuşu. Kanatlarının arasında, Bıçağın izleri. ~bxb ~Türkçe ilk SkepHalo kurgusu ~fandomdan bağımsız olarak okunabilir