"gelmek zorunda bile değildin ve bana sıcak çikolata yapıyorsun, teşekkür ederim."yorgun sesiyle minnettarlığını belirtti minho. hyunjin ise amerikan tarzı mutfakta suyu ısıtırken bardakları hazırlıyordu. duyduğu sesle gülümsedi.
"dinlenmene bak, senin benim için yaptıklarının yanında bir hiç bunlar."minho onun bu dediğini anlamadığı için kaşlarını çattı fakat sorgulamadı. yorgun. onu şu haliyle tanımlamayan tek kelime buydu.
"dori! hyunjin'i rahatsız etme kızım, lütfen."hyunjin ayaklarının arasında dolanan kediye gülümsedi ve ellerini temizleyip onu kucağına aldı.
"tekrar teşekkür ederim hyunjin. dori normalde usludur, sanırım seni sevdi ki fazlaca yanaşıyor." ardından aklına gelen şeyle kıkırdadı.
"bizim için çaldığın melodiyi çok sevdiğinden olsa gerek."
ikisi göz göze geldiğinde kısa bir süre sessizlik olsa da suyun kaynama sesiyle hyunjin bakışlarını ayırdı.
"şeker istiyor musun? sıcak çikolatan için,"diye sordu kendininkini suyla doldururken. "lütfen biraz koy."
ardından bardakları alarak cam kenarındaki koltukta battaniyesi ile oturan minho'ya uzattı. kendisi de onu rahatsız etmemek için diğer tekli koltuğa oturdu.
"ya sen de hasta olursan? rahatsız oluyorsan gidebilirsin. tek başıma da idare edebilirim." minho'nun endişe ve utançla söylediği bininci cümle olmalıydı. fakat hyunjin bu cümleye daima sorun olmadığını da belirtmişti.
"sorun değil, minho. rahatsız olmuyorum fakat bu kaçıncı sorulun artık hatırlamadığım için senin benden rahatsız olma ihtimalini düşüneceğim."
minho şaşkınca bakarak başını olumsuz anlamda salladı. bu sefer ikisi de sakince içeceklerinden birkaç yudum aldı. artık tek ses kedilerin mırıltısı ve dışarıda çişeleyen yağmurdu.
"beni ne zamandır izliyorsun?"ardından kabalık ettiğini düşünüp irkildi minho. "yani biliyorsun buraya taşınalı sadece üç ay oldu."
"yağmurlu havada taşınmıştın." diyerek pencereden kendi evine doğru baktı minho. "bu ilginçti, yani kimse bu küçük kasabaya isteğiyle taşınmazdı. sanatçılar ya da emekliliğine ayrılmış kişiler olurdu."
"ama sen buraya sebeplerin her ne olursa olsun taşındın. yağmur yağarken çok sinirli gözüküyordun. sanki yüzüne vuran her taneyle sinirden ağlamak üzere gözüküyordun."
minho yakın zamana dair anılarını anımsarken başıyla onay verdi.
"ama sinirim yağmura değildi ki, her şey üst üste geliyordu ve artık... sanırım her şey mide bulandırıcı olmaya başlamıştı."
"fakat sonra yağmurlu havada doongie ve soonie'yi buldun. onları evine aldın. dori ile beraber üçüne de eşit sevgi verdin." hyunjin'in söyledikleri anıları daha net hale getirmişti. sıcak çikolatasını yana bıraktı ve sarı saçlı oğlana yüzünü yaklaştırdı minho.
"daha sonra da sen beni buldun sanırım."diyerek ortama küçük bir sırıtış bıraktı. hyunjin karşısındaki kişinin bu tavrını gizli bir hayranlıkla gözlemledi. kestane renkli gözler o kadar yakındı ki... onu bulması belki de bu kasaba da ona verilen tek şanstı.
"sanırım öyle oldu."
ve birbirlerine bu kadar yaklaşan dudakları birleşerek piyanonun melodisini tamamen duyurdu.
böylece hyunjin'in hastalanmasından korkan minho, kendi elleriyle, hayır dudaklarıyla bunu gerçekleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rainy •hyunho
Fanfictionhyunjin, yağmurun melodisini minho'yla birleştirmek isteyen bir piyanistti. -hyunho | texting | minific