12:30

1.2K 85 42
                                    

"Kendini artık bu düşünceden kurtarmalısın, Effie," dedikten sonra kahvesini yudumladı Hwee In.

 Omuz silktim ve elimdeki psişik güçler kitabını karıştırmaya devam ettim. Bana inanan yoktu elbet, olmayacaktı da. Ama henüz vazgeçmek için çok erkendi. 

 Hwee In ani bir hareketle kitaba uzandıktan sonra bağırdı. "O gelmeyecek, bir psikopat gibi yaşamaktan vazgeç artık!"

 Elimden kitabı aldığında benim mi yoksa onların mı acınası durumda olduğunu düşündüm. Bu kadar çabuk pes etmiş olmaları beni deli ediyordu. Nasıl olurda onun geri geleceğine inanan bir tek ben kalabilirim.. 

 Aklımı okumuşçasına cevap verdi. "Seni anlıyorum. Seni gerçekten anlıyorum. O senin her şeyindi. Tek varlığındı ve çok seviyordun. Ama Effy, sende anlamalısın ki, o artık yok. O öld-"

"O cümleyi tamamlama! Gerçekten neyi anlamaktan bahsediyorsun sen? Hayatında kaç kere aşık olduğun insanı kaybettin? Senin dışında onun ölmediğine inanan kaç kişi oldu? Anlamaktan bahsetme. Şu kalıplaşmış cümleyi söylemiş olmak için söyleme."

Hwee In umutsuz bir vakaymışım gibi bana bakarken gözlerindeki acıma duygusunu gördüm. Acınacak halde değildim. Böyle bir muamele görmeyi haketmiyordum. Bana inanmaları gerekirken bana acımaları...canımı acıtıyordu.

"Böyle bakmayı kes. Cenazesi bile olmayan birinin öldüğünü nasıl kabul edebilirsiniz? Aklınız alıyor mu bunu?" diye sorduğumda kaşlarını çattı.

 Kitabı dizlerimin üzerine bıraktıktan sonra ellerimden tuttu. Gözlerini gözlerime sabitlediğinde gözlerinin yaşlandığını fark ettim.

"Effy.. Sen onun cenazesine gelmedin bile. İnanmak istemedin çünkü. Günlerce seni nasıl aradığımızı hatırlamıyor musun?" dedi.

 Gözlerimi kaçırıp ellerimi geri çektim. Kalbimde titrememi sağlayacak bir soğukluk hissettim. 

 Başımı iki yana sallayarak, "Yeter, artık konuşmak istemiyorum. Pekala, bana inanma, tamam mı? Ama bana karışma da.." diye yalvardım.

"Üzgünüm, bunu yapamam. Düzelmen lazım ve ben seni bu şekilde yalnızlığa itemem.."

 Kitabı elime alıp ayağa kalktım. Daha fazla konuşacak gücümün olmadığının farkındaydım. Yalan dahi olsa bana inanıyormuş gibi yapamazlar mıydı? Ya da beni bundan vazgeçirmek için uğraşmak yerine sessiz kalamazlar mıydı? 

  Sessizce, "Onun hala varolduğunu hissetmeseydim uğraşmazdım," diye mırıldandım. 

 Takıntılı bir aşık olduğum için falan değil bu. Onu hissediyorum. Beni izlediğini, benimle konuştuğunu hissediyorum. Belki de karşıma çıktığında korkacağımı düşündüğünden bir şey yapamıyor. Ama biliyorum, o ölmedi. Yaşıyor.

 Hwee In'i salonda bırakıp odama gittim. İlk defa kendimi yaşadıklarımdan sonra bu kadar yorgun ve tükenmiş hissediyordum. Belki de bunun nedeni ilk defa biriyle bu konuda bu kadar açık konuşmuş olmamdı.. Şimdiye kadar bu konuda konuşmaya çalışmış herkesi susturmuş ve onun varlığına inanmaya devam etmiştim. Fakat tüm bu insanlara karşı tek başıma direnmek beni yormaya başlamıştı. 

 Kendimi yatağa bıraktığımda gözlerim saate gitti. İçimde çözemediğim bir şeyler koptu. Ürperti? Hüzün? Belki de özlem? 12:30.. 

 Yaşlar gözlerimde birikmeye başladığında her zaman ki gibi o anı zihnimi doldurmaya başladı.. 

Yağmurlu bir günde ikimizde dışarıya çıkmak istememiş, günü evde dinlenerek geçirmeye karar vermiştik. Tüm tavanı kaplayan pencereden yağmur damlalarını izleyebilmek için sessizce yere uzanmıştık. Sessizlik rahatlatıcıydı.. bunun yanında pencereye teker teker vuran damlalar, nefes alışverişlerimiz ve saatin sesi anı harika kılıyordu. Tüm günü bu şekilde geçirebilirdim. Fakat ani bir hareketle Taehyung sessizliği bozdu. Tek kolunun üstünde doğrularak bana dönmüştü. Yüzünde nedenini bilmediğim fakat insanın içini ısıtan bir gülümseme vardı. Böyle gülümsemesini seviyordum. Gülümsediğinde dudaklarının tek bir çizgi halini almasını, dudağının kenarındaki o küçük damga izinin daha belli oluşunu seviyordum. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 20, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

12:30 | Kim Taehyung(ONE SHOT)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin