Ölümün Rengi

30 2 0
                                    

Merhaba...!hemen başlıyorum

Her insan dünya üzerinde bir takım plan ve programlar yaparak hayatını sürdürür.Bu plan ve programlar hayatımızın o kadar derinine istila etmiştir ki;gerceklesmeyen hayallerin olası mutlulukları,gelmeyen günlerin sıkıntıları ve bunun gibi binlerce dert tasa...Daha çocukluk yaşımızda bizi cenderesinde sıkıştırmaya başlar bu umarsız ve tutarsız hayat.Oynamaya duymadığımız oyunları,tadını alamadığımız duyguları hapsederiz bu masum yıllara.Biz plansız ve programsız yaşamak derdindeyken tutustururlar hemen elimize ilk günden yaşam programını.Okullar kendi planlamasının ötesinde hayatın planlayıcıları oluverirler.

Büyüdükçe artık sözümüz geçmez olur saatlere,günlere hatta yıllara.Bizim için çoktan düzenlenmişti bi gün sonra ne yapacağımız,bir gün sonra yaşananların neler olduğu.bir ay sonra hangi tatilin olduğu,bir yıl sonra hangi borcu ödeyeceğimiz.Ya da şikayetçi olduğumuz arabamızı,sattıktan sonra yerine alacağımız daha fazla özelliklere sahip olan araba,bir sonraki yıl gideceğimiz tatil yeri veya yaslanıp emekli olduğumuzda gidip sakin bir kasabada satın alıp da yerlesmek istediğimiz müstakil ev...Hayatımızdaki bütün bu planlar çoktan belirlenmiştir artık.Takvimlerin günü gelmeden koparmaya başladığımız yapraklar...Aceleyle yazdığımız küçük notlar ya da unutmak korkusuyla yazdığımız küçük hatırlatmalar ise bu planlı ve programlı hayatın bi parçası olur.yaşımız ilerledikçe biz de artık bu planların bir parçası olmaya başlarız.Her plan beraberinde onlarca programı,her program beraberinde günleri,ayları ve yılları getirir."Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllar..."diye ritim tutarak dert yanarken zamandan,bu plan ve programlar hoyratca harcar ömrümüzü.bizim için geriye dönme ya da biraz daha hızlı ilerleme imkanı olmaksızın akıp gideriz sessizce hayatımızın nehir yatağında.

Plansız bir yaşam değildir gaye,hayat kendi içinde planlı yaşanabilir ama hayatın kendisi planlanamaz.

Hayat bu planlı ve programlı akışı içinde insanı benliginden,özünden  ve yaradılış gayesinden o kadar uzaklaştırır ki... İşte bu yazdığım şey,bizlere hayatın bütün güzellikleri ya da olumsuzlukları içinde yaprak misali oradan oraya savrulup giderken şu soruyu soruyor; "yaptığınız onca plan ve program içinde ÖLÜM de var mı? Daha dün gece başını okşayarak yatağına yatırdığın cocugunu yarın görememe,gelecek hafta için söz verdigin arkadaşının randevusuna

gidememe, ya da evden çıktığın kapının girerken kabir kapısı olma olasılığı sa var mı o planlar arasında?"Eminim ki çoğumuzun bu soruya vereceği cevap olumsuz olacaktır.

Bizler daha ölmeden ölümü öldürüp gömmüşüz toprağa.

Birisi.bize ölüm dediginde ona kızmışız ve çoğu zaman keyfimizi kaçırdığı için azarlamış alay etmişiz.Asıl korkulması gereken yaşayanlar olduğu halde ölülerimizden korkmuş ve mezarlıkları bile ölümü bize hatırlatmasın diye uzaklara yapmış,yüksek duvarla çevirmişiz.

Aslında biz ölülerden değil ölüm gerçeğinden korkmuşuz.

Bizler ölümü hayatın bir parçası olarak görmeyi basarabildigimiz gün Cahit Sıtkı'nın söylediği gibi asıl saltanatımız başlayacaktır:

"N'eylesin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde,nasıl,kaç yaşında?

Taht misali o musalla taşında."

İnsanoğlunun dünya üzerindeki tanımını yapan en önemli üç kelime hayal,hakikat ve umut.ölü kadar yakın,ölüm kadar uzak olan hayatımızı cennet sevdasıyla güzelleştirmek temennisiyle.HOŞÇAKALIN!
Arkadaşlar yoruma açığım.okudunuz lütfen takip edin.

Ölümün RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin