"Merhaba güzel bayan, sarayım da ne yaptığınızı sora bilir miyim?"
Jennie ne dediğini tam dinlememiş karşısında ki genç adamın yakışıklılığına tutulmuştu.
Bir kaç saniye sonra pozisyonlarının ne kadar uygunsuz olduğunu idrak edip dengesini sağlayıp dikleşti.
Eli ayağı titriyordu ama soğuk kanlı davranmaya çalıştı.
Karşısında ki genç adam ciddi bir yüz ifadesi ile -ki bu Jennie'yi üskütmeye yeterdi- Jennie'ye doğru yaklaşıp işaret parmağını ona doğru kaldırdı.
Jennie kesin zindana girecekti.
Tabi 18. Yüzyıldan kalma kafaları varsa.
Jennie tedirginlikle yavaşça yutkundu. Prens biranda gülümseyip şekilli dudaklarını araladı.
"Japon."
Jennie bir anda duraksadı. Ne?
"Ha?"
Prens gülümseyip tekrar dudaklarını araladı, hayran bırakan dudaklarını.
"Genç kardeşim prens Jeongguk. Onun için gelen Japon öğretmensiniz, Martha Tanaka, değil mi?"
Ne demeliydi? Yalan söylese birşey olur muydu? Zindana girer miydi? En fazla 10 yıl. Ne?
"Aaa... Evet! Ben, prens Jeongguk için geldim. Japon olan, Martha olan, Japonya'dan gelen, geldim yani."
Genç adam şaşkınlıkla kaşları çattı.
"Fransa'da yaşadığınızı sanıyordum?"
Jennie bir anlığına ne kadar aptal olduğunu düşünmüştü.
"Yok yani gelirken... Japonya'ya da uğramıştım. Eheh.."
Genç oğlan Jennie'yi, -ona göre Japon öğretmeni- baştan aşağı süzdükten sonra tekrar konuştu.
"Kardeşim çalışma salonunda sizi bekliyor leydi Martha."
Dedikten sonra arkasını dönüp gidiyordu ki Jennie bir akıllılık yapıp onu durdurdu.
"Prens Taehyung!"
Genç oğlan yavaşça Jennie'ye tekrar dönüp dudaklarını araladı. Doğal kırmızı dudaklarını.
"Adımı ağzınıza almaya yetkiniz yok."
Jennie o an alnına şaplatmak istemişti ama prensin karşısında olmazdı. Yakışıklı prensin karşısında.
Ne?
"Prens hazretleri."
Jennie içinden geçirdiği övgü içerikli cümleleri sorgularken prens tekrar gülümsedi.
"Evet?"
Jennie odanın yerini sordu.
"Prens Je- aman, Prens hazretleri neredeler?"
Taehyung eli ile büyük kırmızı halı döşenmiş ve labirentlere çıkar gibi görünen merdivenleri gösterdi,
"Önden buyrun. 'Bencil pislik' hizmetiniz de."
Jennie bir an duraksadığında prens küçük çaplı bir kahkaha attı, ardından tekrar konuştu.
"Taksinizi çalan bencil pislik. Basına tanınmamak adına sakal bırakmıştım, az evvel tıraş oldum."
Ağır resmiyet ile kendinden bizli olarak bahsetmemesi ilginç gelmişti. Prens gülerken Jennie'de gülmeye çalışmıştı. Ardından prensi takip etmeye başladı. Devasa genişlikte boş bir balo salonunu andıran avlu, sarayın küçük girişlerinden biriydi sadece. Büyük koridorlardan birine girdiklerinde altın detaylı beyaz bir kapıdan içeri girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merry Christmas (Taennie)
FanfictionHedefleri yüksek ve haber arayışında bir gazeteci, önyargı kurbanı bir prens ile arasında ki bağı adlandırmaya çalışır.