- - -
3| Evlenmiyoruz
Hayat belirsizdir, ufak bir labirentin içinde kıvrılan yol kadar dar ve belirsiz.
İlerledikçe, yol katettikçe ve sona yaklaştıkça daha çok bunaldığınızı hissedersiniz, duvarların daha çok üzerinize geldiğini ve yolların daha kavisli bir hal aldığını. O patika yol önce çakıllarla dolar sonra çukurlaşmaya başlar ve tam da bu noktada, düşmek istemiyorsanız hızınızı biraz yavaşlatıp önünüze bakmak zorunda kalırsınız.
Min Yoongi elimden tutmuş beni götürüyordu. Yalının içindeki varaklı aynaların kapladığı birkaç koridora, oradan yukarı kata ve ardından bilemediğim bir noktaya. Yalıyı avucunun içi gibi biliyordu. Bunu sadece kendinden emin oluşundan değil hiç şüpheye düşmeden döndüğü koridorlardan bile anlayabiliyordum.
Durdu, ben yanımızdan geçen birkaç omeganın bakışları altında ilerlerken o durdu ve bana hoş bir tebessüm vermeden önce önündeki kapıyı aralayarak hiçbir ikileme düşmeden içeriye girdi, elimi çekti ve saniyeler içinde kapı arkamızdan kapandı.
Yol çukurlaşıyordu ve ben nefes nefese nasıl yavaşlayacağımı düşünüyordum.
Yol karmaşıklaşıyordu ve ben yavaşladıktan sonra nasıl sabredeceğimi düşünüyordum.
Yoongi beni çıkarttığı ikinci katın ana banyosunda, hemen karşımda duruyordu. Duvardaki apliklerin yaydığı sarı tonlu ışığın yanında tavandaki gizli ledlerin beyaz yansıması onun teninde hoş duruyordu. Banyo ışıl ışıldı, vizon renk fayansların yanında hafif tonlarda altın sarısı işlemeler her yerdeydi. İçerisi aromalı mumlardan kokuyordu ve Yoongi hemen karşımda durmuş bana bakıyordu.
Gece aşağıda devam ediyordu. İnsanlar bağış konusunda adını duyurmak için birbirleriyle yarışırken Yoongi hiç çekinmeden ortaya beş yüz milyon Won bağış teklifini koyup elimden tuttuğu gibi beni yalıya çekerek işin içinden sıyrılmıştı.
Şu an için onun tek derdi bendim. Ne bağış ne de daha fazlası.
Sadece ben.
Aklında dönen tilkilerin kuyrukları gözlerine yansıyor, o çırpınışları bana ne kadar heyecanlı olduğunu kanıtlamak istiyor gibi zaman geçtikçe artıyordu.
Bir planı vardı. Bir planı vardı. Bir planı vardı.
Gözlerimi kapattım. Sağlıklı düşünmek ne kadar zor olursa olsun bir kez, son bir kez daha şansımı denedim. Denemek istedim. Bundan sonrasını, ileriyi hatta yarını düşündüm. Başkan beni Mavi Saray'a çağıracaktı. Durumlar hakkında bilgi isteyecekti. Yoongi'nin kokusu üzerime sinmişken onun odasında, onun karşısında duracaktım. Duracak ve ona yalanlar söyleyecektim.
"Yaklaş." dedim fısıltıyla. "Seni nasıl işaretlememi istediğini söyle bana."
Gözlerimi açmadım ama Yoongi'nin hareket ettiğini çıkarttığı minik seslerden bile kolaylıkla anlayabiliyordum. Şimdi dikkat kesilsem koridorun ucundaki alfaların ne konuştuğunu, aşağıda içki dağıtan garsonun kime servis yaptığını bile duyardım ama dikkat kelimesi benden çok uzaktı. Bu an için ben düşüncelerimi bile toparlamakta zorlanıyordum.
Yoongi boynundaki soğuk metalleri tenimde hissedeceğim kadar bana yaklaştı. Nefesi yüzüme çarparken sanki bir alışkanlıkmış gibi elini belime yerleştirdi ve üzerime doğru biraz eğildi. Ben gözlerimi açarken o burnunun ucunu hafif hafif boynumda, koku bezimin çevresinde ve enseme doğru uzanan kısımda gezdirmeye başladı. Usul usul, kendini ve beni yormadan ama insanı çileden çıkartacak kadar yavaş sundu her hamlesini. Ilık nefesi tenimi sıyırdıkça gelen ürpertiye ek olarak kasılan bedenime söz geçirmek adına elimi ensesine attım. Parmaklarım ensesindeki saçlara karışırken tutuşum beklemediğim bir hızda sıkılaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage : yoonmin
Fanfictionseni uyarmıştım, bu yolda kime güvendiğine dikkat etmelisin