heartbroken

14 1 0
                                    

"Jungkook!"

Genç adam salondan gelen yüksek sesle olduğu yerde sıçardı. Tiz bir sesle uyanmanın vermiş olduğu rahatsızlığın yanında bir de oyun koltuğunda uyuyakaldığını varsayarsak Jungkook gerçekten mahvolmuş durumdaydı. Oturduğu yerde dikleşti ve belini düzeltti. 

Tam yerinden kalkacaktı ki sertçe açılan kapının duvara vurduğu an çıkarttığı yüksek ses başını döndürdü ve poposu tekrardan koltuğa düştü.

"Tanrı senin belanı versin Jungkook, tamam mı? Ya ben bu evi daha dün temizlemedim mi, bana bak sadece 1 gün gidiyorum uslu dur şu evi bıraktığım gibi bulayım demedim mi? Bıktım sen de ya of!"

Chaeyoung sinirle kapının önünde Jungkook'a bağırırken, Jungkook çoktan kalkmış ve yatağının üstünden ceketini almıştı.

"Sabah sabah uğraşamayacağım seninle Chaeyoung, hadi çekil kapının önünden işlerim var."

Chaeyoung gittikçe daha da sinirlenirken ellerini kapının iki yanına koyarak sahte olduğu anlaşılan yüksek bir kahkaha attı.

"Ah benim masum Jungkookiem sen gerçekten bu evi temizlemeden siktirip gidebileceğini mi düşünüyorsun?" 

Jungkook çocuk gibi elindeki ceketi yere atarak olduğu yerde tepinmeye başladı.

"Ya rahat bırak beni! Sevgilimden yeni ayrıldım biraz idare etseniz ne olur işte!"

Genç kız inanmayan gözlerle Jungkook'u süzerken başını iki yana sallayarak kapının iki tarafına koyduğu ellerini göğsünde bağdaştırdı. 

"Yeni mi? Biraz idare etmek mi? O aptal oyunlar senin azıcık kalan beynini de akıttı galiba. 6 ay oldu siz ayrılalı, 6 koca ay. Ben seni bu 6 koca ay boyunca idare ettim zaten. Aman üstüne gelmeyeyim kalbi kırık, aman hadi bugün pisletsin her yeri kalbi kırık, ay hadi bugün de horul horul uyusun kalbi kırık, yeter be. Kokuyorsun Jungkook, kokuyorsun. Arkasından 6 aydır ağladığın kız sen burda perişan olurken 3 erkek değiştirdi, kendine gel artık. Bana bak, ya şu aptal odadan çıkıp duş alıp bir dışarı çıkarsın ya da o oyun konsollarıyla kırık kalbinin yanına birkaç kırık bacak eklerim haberin olsun."

Jungkook, Chaeyoung taramalı tüfek gibi ardı ardına laf sokarken yatağının yanında duran boy aynasına şöyle bir baktı. En son 2 hafta önce duş almıştı. Saçlı yağlanmış, üstündekiler de kendi de kokuyordu. Jungkook düşündü gerçekten değer miydi, onu aldatan bir kadın için bu kadar perişan hale gelmek?

Chaeyoung en yakın arkadaşını aynaya ağlamaklı bakarken kendini kötü hissetti ve ona doğru yürüdü. Ellerini Jungkook'un omzuna yerleştirerek kendine doğru döndürdü.

"Bak arkadaşım, sen Kore'nin bu zamana kadar gördüğüm en yakışıklı, en nazik, en centilmen erkeğisin. O kız seni hak etmiyordu. Sen beni dinle, bir duş al şöyle bir güzel giyin. Akşam Jennie'nin doğum günü var bana tembih etti seni getirmem için. Hepimiz seni çok özledik."

Jungkook gülümseyerek başını salladı ve Chaeyoung'a sarılıdı 'Teşekkür ederim.' diye fısıldarken. Chaeyoung da kıkırdayarak sarılışına karşılık verdi ama aklına gelen şeyle anında onu itti.

"Daha yeni yıkandım Jungkook, yıkanmadan dokunma bana!" 

Jungkook kahkaha atarak kafasını salladı ve banyoya doğru yürümeye başladı.

-

"Aman Tanrım neler görüyorum. Kore'nin en yakışıklı erkeği doğum günüme gelmiş!"

Jennie büyük bir mutlulukla Jungkook'un boynuna atladı. Jennie biricik arkadaşını o kadar özlemişti ki tüm gücünü kullanarak sarılıyordu genç adama.

Jungkook ne kadar Jennie'yi özlese de sanırım Roseanne'den önce davranarak tüm kemiklerini kırmıştı.

"Jen rahat bırak çocuğu bir nefes alsın- Hem Kore'nin en yakışıklı erkeği sevgilin değil de neden Jungkook oluyor?"

Jennie kahkaha atarak jungkook'tan uzaklaşıp sevgilisinin koluna sarıldı.

"Dünya'nın tüm yakışıklı erkekleri bir yana sen bir yana Taetae'm benim."

Taehyung en içten, kare gülümsemesiyle sevgilisine dönüp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Jungkook'un tüm ilgiliyi alacağını bilsem getirmezdim buraya. Bu ne ya bana bakın artık o kadar hazırladım."

Roseanne'in komik imasıyla tüm arkadaşlarını güldürürken zaman geçti ve parti son sürat devam etti. Jennie ortamdaki diğer arkadaşlarını karşılamaya gidince Roseanne ve Jungkook yalnız kaldırlar.

Roseanne ne kadar Jungkook'u bir saniyeliğine bile bırakmamış olsa bile sıkıldığını anlamıştı. Daha sonra aklına bir fikir geldi. Tanrım, bulundukları ortam bile Ted ve Robin'in tanıştıkları o meşhur bara benziyordu.

"Haveeeee you met Ted" oynamak için pek de geç kalmamıştı sanırım.

Jungkook küçük bir çocuk gibi önündeki kokteyli pipetle içerken Roseanne etrafına baktı. O sırada onu gördü.

Tanrım, dedi fısıldayarak. Hayatında böyle güzel bir kadın görmemişti. Simsiyah saçlarını beline doğru geliyordu. Normalde kalın kahkülü kimseye yakıştırmayan Roseanne aklından nasıl 'bir kahkül bir kadına bu kadar mı yakışır bee.' diye geçirdi. Yan profilden kaydırağa benzeyen bunu ve dolgun dudakları vardı. Kırmızı ruju dudaklarını daha dolgun ve yapılı göstermişti. Gözleri o kadar güzel ve büyüktü ki Roseanne'in yavaşça ağzı açıldı. Bir dakika- ağzı mı sulanıyordu onun.

"Bu kız benim Jungkook'uma layık." diye düşündü.

Birden oturduğu yerden kalkıp Jungkook'u kolundan tuttu. Ne olduğunu anlamayan genç adam Roseanne'in sürüklediği yere gidiyordu. Roseanne bar sandalyelerinin orda durduğunda Jungkook'u önüne aldı ve iki elini çocuğun omuzlarına koydu.

"Şimdi, Jeon Jungkook. Sana hayatının fırsatını yaşatacağım ve eğer sen korkak tavuk gibi kızda kaçarsan senin ağzına sıçacağım. Anlaştık mı?"

Jungkook'un gözleri şaşkınlıkla büyürken bir adım geri çekildi.

"Ne kızı Roseanne, ne diyon amına koyayım. Benim bir kızla çıkacak halim mi va-"

Jungkook cümlesini tamamlayamadan arkadaşını bar sandalyelerine ittirdi ve önünde duran kahküllü kıza hep söylemek istediği cümleyi kurdu.

"Havvveee you met JK??"

© Luvvia




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 14, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

have u met jk,, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin