nisanın üçüncü haftası.Koskoca bir mekan, her yanı ışıklarla süslü... Mekanın girişinde bir afiş, afişin üzerinde "Sessiz Çığlık" diye bir yazı. Magazinciler mekanın girişini donatmış, kırmızı halının başlangıcından sonuna dek flaşlar patlıyor.
Pınar Deniz'in başrolü olduğu filmin galası için EGO ekibi mekana çoktan gitmişti. Deniz kenarında, sessiz sakin bir yere kurulu olan mekan, ilkbaharın ılık bir akşamını davetliler için süslemişti adeta. Denizin kenarında olan terasta sandalyeler, perde ve film yansıtıcıs hazırdı. Hepsi seyircileri bekliyordu.
Mekanın iç kısmı ise kokteyl masalarıyla bezenmişti, her masanın üstünde patlamış mısır kaseleri vardı fakat kaseler boştu. Barın yanındaki patlamış mısır makinesinden doldurulmayı bekliyorlardı. Kıraç, her zamanki takımlarından birini giymişti, oyuncularla konuşuyordu. Feris ise yeşil bir ceket-elbise giymişti, kendini göstermeye başlayan karnını elbisesi kapatıyordu. Saçları sıkı bir at kuyruğu şeklindeydi. Çınar, bardan kendine şampanya almışken Feris'e de içinde limon dilimi bulunan sade bir soda almıştı, elindeki bardaklarla patlamış mısır makinesinin yanında patlamış mısır yiyen Feris'in yanına ilerledi.
Dicle daha mekana gelmemişti. Galaya Barış'la beraber gitmeye karar vermişlerdi. Barış'ın kırmızı arabasının içinde Dicle, annesi ile mesajlaşıyordu.
Leylacık'tan bir yeni mesaj : Magazine düşmeden fotoğraflarınızı ilk ben görseydim bari.
Dicle, annesinden gelen mesajı görünce hafifçe güldü. Dicle'inin gülüşüyle Barış'ın yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi, onun gülüşü Barış'ı mutlu ediyordu.
"Ne diyor annen sevgilim?" Barış sorusundan sonra yanan kırmızı ışıkta durdu ve Dicle başını telefondan kaldırıp Barış'a baktı.
"Magazine düşmeden sizi bir ilk ben görseydim diyor, Leyloş işte."
Dicle söylediklerinden sonra hafifçe omuzlarını silkerken Barış, Dicle'nin elindeki telefonu aldı ve kamerayı açtı. Dicle soran gözlerle ona bakarken Barış, kamerayı ön kameraya çevirip iyice Dicle'ye yaklaştı ve fotoğraflarını çekmek için yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Ya Barış..." Dicle gülerken başını Barış'ın omuzuna yasladı ve Barış fotoğraflarını çektikten sonra telefonu ondan aldı. Yanan yeşil ışıkla Barış tekrar gaza basarken Dicle, Barış'ın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra fotoğrafı annesine yolladı.
Fotoğrafta Barış'ın siyah gömleği ve koyu gri spor ceketi belirgin bir şekilde çıkmıştı, saçları ise yukarı doğru hafif bir şekilde şekillendirilmişti. Fotoğrafta Dicle'nin lavanta rengi elbisesinin rengi pek belli olmasa da açık gerdanı ve degaje yakası belli oluyordu, Dicle saçlarını yarım bir şekilde arkada toplamıştı fakat iki taraftan da önüne düşen iki tutam buklesi serbestti. Gözlerine hafif dumanlı bir makyaj yapmıştı fakat dumanların içinde lila parıltılar vardı.
Gala mekanına vardıklarında Barış kırmızı arabasını mekanın girişinde durdu. Girişte bekleyen valeler hem Dicle'nin hem de Barış'ın kapısını açtıktan sonra ikisi de teşekkür ederek arabadan indiler. Dicle'nin lavanta rengindeki saten elbisesi yere kadar uzanıyordu hatta yeri süpürüyordu, sağ bacağının olduğu kısımda ise derin bir yırtmaç vardı. Pudra renginde topuklular giymişti Dicle, Barış ise spor ceketinin altına siyah bir kot ve siyah ayakkabılar giymişti.
Barış, Dicle'nin yanına geldiğinde elini nazikçe onun beline yerleştirdi. Dicle'nin arkası ipli olan elbisesinden dolayı açık kalan sırtına Barış'ın baş parmağı denk geliyordu, Barış Dicle'nin açıkta kalan tenini yavaşça okşarken ikisi mekanın kapısına doğru ilerlediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐌𝐄𝐍𝐀𝐉𝐄𝐑𝐈𝐌𝐈 𝐀𝐑𝐀 : 𝐈𝐊𝐈𝐍𝐂𝐈 𝐘𝐀𝐑𝐈
FanfictionMenajerimi Ara karakterleri ve hikayesiyle kendi hayalimizdeki sezon finalini ve yeni sezonları yazıyoruz. Hikayemiz dizideki bölümlerle uyuşuyor fakat 26. bölümden sonrası bağlantılı değil. İyi okumalar. ❧