2.7| Final

9.9K 643 234
                                    

🧷🧷

Bazı insanlar, çok sevdikleri kişileri erken kaybederlerdi. Bunlardan birisi de Taehyung olmuştu. Çocukluğundan bu yana babası yüzünden birçok sıkıntı çekmişti. Annesi ile beraber tüm zorlukların üstesinden geldiklerini zannederek bir müddet mutlu yaşamışlardı. Daha sonrasında kurtulduklarını sandıkları babası ansızın çıkagelmiş ve daha yeni yeni kurdukları düzeni tek seferde bozmuştu.

Durumları yoktu. Annesi zengin bir aileden fakir bir adama gitmişti ve dedesi bu durumu kabullenmeyip kızını evlatlıktan reddetmişti. Daha sonra Taehyung doğduğunda bir miktar vicdan yaparak sırf torunu için yardımda bulunmaya başlamıştı ancak babası bu yardımları kendi pis işleri için kullanıyordu.

Uzun yılları bir şekilde devirdiklerinde sonunda şans kapısı açılmış, Tanrı yüzlerine gülmüştü. Kaçtılar, babasından olabilecek en uzak şehire kaçmayı amaçlamışlardı ve oldu da. Daegu'dan ilk uçakla Seul'e taşındılar. Taehyung yeni okuluna yazıldı. Hiçbir kıza yüz vermediği için gay olduğu dedikodularını çıkarıp onu üzmeye çalıştılar ancak Taehyung için bunlar hiçbir şeydi. O, daha ağırlarını yaşamıştı. Daha fazlasını da yaşamayacağını düşünüyordu ki bir gün, o şerefsiz babası kapılarını çalmıştı. Daha sonrası öyle hızlı gelişti ki Taehyung bazı şeylerin üzüntüsünü yaşayamadan üstüne yığıldı her şey. Önce babası annesini öldürdü, bunun ağırlığı yetmezmiş gibi katil bir babasının olduğu okulda yayıldı. Sırtına 'babam annemi öldürdü.' yazılı kağıtlar yapıştırıldı. Tuvalette sıkıştırılıp iğrenç sözlere maruz bırakıldı. Ve daha birçok şeyi yüklendi omuzlarına.

Neye üzüleceğini bile bilmiyordu ki, bu yüzden susmayı tercih etti. Dedesinin mirası sayesinde edindiği bir iki arkadaşı da aniden gittiler. Tamamen yalnız kaldı. Tüm bunlar yaşanırken, sessiz kalıp onu izleyen Jungkook'tan da bi'haberdi.

Jungkook, okulun popüler öğrencisiydi. Kızlar pek bir severdi onu. Sözü dinlenirdi. Elini sallasa gerçekten de ellisiydi ama o farkında olmadan Taehyung'u izlemeye başlamıştı. Daha sonrasında ona ilgi duyduğunu anladı, bir erkeği sevmesinin yanlış olduğunu düşünerek susmaya devam etti ve ona gülen aptallardan birisi de kendisiydi. Neyse ki iş işten geçmeden aklı başına gelmişti.

Zor olacaktı, kendini Taehyung'a affettirmesi çok zor olacaktı ama başarabileceğine inanıyordu. Nitekim Taehyung gerçekten de zorladı onu. İnanmadı, inanmamakta oldukça haklıydı ve Jungkook bunun gayet farkındaydı.

Bugün ise Taehyung'un annesinin ölüm yıl dönümüydü. Küllerini dökmeye kıyamadığı için bir mezarlığa gömmüştü kutuyu ancak artık bir şeyleri geride bırakması gerektiğinin farkına varmış onu oradan çıkarmıştı. Uzun bir süre verdiği karar üzerine düşünmüş, en sonunda annesinin küllerini alıp, birlikte ilk defa piknik yaptıkları ağaçlık alana gelmiş, saatlerce sessizce oturup öylece etrafı izlemiş ve burada geçirdikleri zamanları hatırlayıp yüzündeki minik tebessümü saatlerce misafir etmişti.

Babasını varlığında bile hissetmiyordu ancak annesi onun her şeyiydi. Bu yüzden büyük bir kayıp yaşamıştı. Hava kararmaya başladığında oturduğu yerden kalktı. Hafif bir rüzgar esintisi vardı ama öylesine tatlıydı ki yüzünü yavaşça yalayıp geçiyordu sanki.

Köprüye geldiğinde ayakları rotasını zaten bilirmiş gibi anında durdu. Elindeki kutuyu açtı ve içinden geçirdiklerini yüzüne bir gram bile yansıtmadan annesinin küllerini izledi. "Burada olmadığını biliyorum." Diye mırıldandı. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu titreyen sesinden belli oluyordu.

"Bir daha gelmeyeceğini biliyorum. Hep bir yanım eksik yaşayacağımı da biliyorum ama yanına gelemem anne. Özür dilerim, gelemiyorum." Direnmekten yorgun düşen bir yaş çenesine doğru ıslak bir yol çizdi. "Ben çok düşündüm. Yaşadıklarımız her gün gözlerimin önünden geçti. Kanla kaplanmış ellerinin yüzümde bıraktığı izleri her aynaya baktığımda görmeye devam ettim. Neredeyse çıldıracaktım anne, yemin ederim pes edecektim, çok az kalmıştı ama bir şey durdurdu beni."

La Douleur Exquise | Taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin