karanlık yol

39 3 0
                                    

Hayatımın en karanlık sabahına uyanacağımı  bilmeden girmiştim o gece yatağa Rengi is ten kapkara olmuş tavana bakarken yavaş yavaş kapanıyordu artık gözlerim. Üşüyordum , yorganı başıma kadar çekmiş nefesimle  avuçlarımın içini ısıtmaya çalışırken ne vakit uyuduğumda dair hiçbir şey hatırlamıyorum
Sonrasın da hatırladığım ise o korkunç sesiyle babamın odaya girisiydi.
"Kalk,uyan, hazırlan hemen."
Ellerimle gözlerimi ovuşturup açmaya çalışırken nedendir bilmem pencereden dışarıya baktım.Hava kapalı,yer gök gürlüyordu.
"Nereye gidiyoruz baba?"
"Soru sorma, hazırlan sen, çabuk ol biraz,bir iki parça kıyafet al yanına hadi!"
"Ya kardeşim?"
"Soru sorma dedim ya!"
Hepsi bu,gerisi yok,bütün soruların cevapsız uçup gitti babamın odadan çıkışıyla.Kalkttım,annemin zor bela ördüğü çantamı aldım duvarda asılı cividen.Koyu mavi boğazlı kazağımı yine aynı tonlarda üzerime neredeyse bir iki beden büyük pantolonumu geçirdim üzerime.Ve tabi ki annemin o eski ama benim çok değerli olan kaşe montu.Cantamin içine bir iki kazak ve pantolon koydum alelacele.Saclarımı at kuyruğu yapıp tepeden topladım.
Gucırdayan tahta kapıyı açıp yan odaya girdiğimde kardeşim,
"Abla"diye yanıma koştu.
"Yemeğini bitir,rahat bırak ablanı, işleri var biraz babanla bitirip gelecekler."
Bunu söyleyen babaannemdi,o beni tek bir gün bile sevmeyen sevgili babaannem.
Sarıldım kocaman ona, çökelek ekmek kokuyordu o küçücük ağzı.
"Gelecem ablacım,sen şimdi uslu bir çocuk ol ve yemeğini bitir."
"Süt yokmu babaanne, böyle kuru kuru yemesin."
"He vardı da biz vermedik,bunu bulduğuna sukredecegi yerde daha süt soruyor hanımım"diye söylenmişti yine.
"Haydi"dedi babam."
"Çıkıyoruz."
Deli gibi merak ediyor ama tek bir kelime bile edemiyordum.Babamın tek bir sert bakışı bile beni darmadağın etmeye yetecek güçteydi.
Dönüp bir daha baktım Yusuf'uma,el salladım,o da küçücük dudağıyla öpücük yollamıştı bana.İçi buruktu,en az benim kadar korkuyor ama sesini çıkarmıyordu.
Ve çıktık, yağmur bizim eski neredeyse harabe olmuş evimizin önünü su birikintisine çevirmişti.Her zaman ki gibi söylendi babam.
"Hay senin gibi evin de,suyun da, hayatın da."
Örgü çantamı başıma koydum pek korunamayacagımı bile bile.Babam önde ben arka da koşar adımlarla yürüdük caddeye kadar,arada bir başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyordum, yağmurun yüzümü ıslatmasını seviyordum çünkü.
Her taraf çamur için de bata çıka gidiyorduk.
"Hızlan"dedi babam.
"Arabayı kaçıracaz."
"Tamam"diyebildim sadece, cılız bir tamam.
Sahi biz nereye gidiyorduk?Babam beni hiç bir yere götürmez hatta yanımda beş dakika kalmaya bile tahammül edemezdi.Peki ya neden yanıma kıyafet almamı istemişti?
Allah'ım delirmek uzereydim.Korku,merak,artan nefes alıp verişlerim benden hızlı adım atıyorlar dı sanki.
O sırada koşar adımlarla yanımızdan bir kaç tanıdık geçti.
"Hayırdır Mustafa nereye bu saatte?"
"Ufak bir işimiz var, halledip dönecem akşama."
"Yaşasın" dedim içimden,demek akşama işimiz bitecek,o an babamın donecez değil de, dönecem dediğini hiç anlamamıştım.
                       ..................
Annem öleli altı ay olmuştu Kardeşim Yusuf doğduktan sonra bir daha hiç kendine gelememişti.Ebe kadın bir doğum daha riskli demiş babama beni kucağına verirken.Beni de zorla doğurmuş zaten.
Ama o dinlememiş 10 yıl sonra bir oğlum olsun diye annemi felakete sürüklemişti.
Kardesime ben baktım,annem bir iki iş yapınca yoruluyor
"Belime bıçak saplıyorlar" der yere çöküverirdi. Küçücük yaşta hemen hemen herşeyi ben yapar olmuştum Babaannem gayet sağlıklı olsa da ne anneme ne de bana acır tek bir işin ucundan tutmazdı...
   Bahçeyle babam ilgilenir,ben sabah erkenden uyanır hamur yoğurur,ekmek açar, tavukların yumurtalarını toplar, bütün evi derler toplardım  Annem bana gururla bakarken gözüm ne zaman babama kaysa annemin aksine onun nefret dolu bakışlarıyla karşılaşırdım.
    Bazı geceler odadan sesleri gelir , kavga ederlerdi "Bir sevmedin şu kızı be adam"derdi annem "Ehh" derdi babam
"Sen seviyorsun ya başkalarını sevdiğin gibi sevdin ya yeter"derdi O zamanlar bunun ne anlama geldiğini hiç anlamamıştım
   Ta ki bir sabah annemle konuşana kadar .... Güneşli bir bahar havası vardı o gün köyde. Annemin kemiklerine iyi gelir diye onu kapının önüne çıkarıp oturtmuştum Tam karşısına geçip oturdum bende O pamuk elleriyle, şefkat dolu gözleriyle yüzümü avuçlayıp
  "Yüzüne , gözüne,sırma saçlarına kurban olduğum"diye başlamıştı konuşmaya "Sen baban'a bakma emi,o hep böyle asi, gergin sen küçükken böyle  değildi ama, büyüdün ya hani ondan bu halleri" Oysa ben biliyordum,annem her ne kadar üzülmeyeyim diye söylemese de aslında babam beni hiç sevmedi
  Sanki uzun zamandır bana bunu söylemek istiyor ama duruyor gibiydi Hazır annem konuyu açmışken dayanamayıp sordum....
"Anne"." Söyle kızım". " Başkalarını sevdiğin gibi dedi geçen gece babam ne demek istedi?" Annem bir an duraksadı ,bütün konuşmaları duyduğumdan emindi ama hiçbir şey sormadı bana bir an duraksadı, gözünden akan yaşları zor bela silmeye çalışırken burnunu çekti ve gözlerimin içine baktı " Ben" dedi " Ben" dedi tekrar gözyaşları hızlanmış konuşmakta zorluk çekiyordu "iyi misin anne tamam konuşma istersen " dedim haline dayanamayıp Başını iki yana sallayıp devam etti Derin bir iç çekti sonra " Ben babanla 17 yaşında evlendim o zamanlar köyde tarlada bizimle beraber çalışan bir genç vardı uzun boylu, esmer epey bi yakışıklı biriydi... Onun bana,benim ona gönlümüz kaymıştı işte ara sıra çalışırken göz göze gelir bakışlarımızda sevdayı yaşardık işte hiç konuşmadan sadece bakışarak sevdik birbirimizi Hem zaten öyle konuşmaktı buluşmaktı yoktu bizim oralarda Bir gün babası haber yolladı  babam'a gelip isteyeceklerdi beni
O an kızım o an varya seni kucağıma verdikleri gün hissettiğim o tarifsiz duygunun ilkini yaşamıştım "Eee" dedim merakla açılmış gözlerimi annem den hiç ayırmadan" Eee si vermedi deden beni ona bırak vermeyi kapının eşiğinden geçemezler dedi". "Yaaa" diye inilti çıktı bir anlık ağzımdan annemin acısını görmezmiş gibi ... " Sonra" dedim "Sonrası malum işte,baban mevsimlik işçiydi bizim oralarda Babasına haber salmış o da gelmiş, istediler beni dedenden Deden tek bir an bile düşünmeden verdi beni baban'a"
"İnanmıyorum, hiç sana sormadı mı?"
"Sormadı, belki Ahmet ile görüşmeye devam eder, adına leke sürerim düşüncesiyle hemencecik evlendirdi beni.
"Sonra?"
"Sonrası malum işte, evlendik babanın memleketi olduğu için buraya Urfa'ya yerleştik.
"Peki ya babam o biliyormuydu başkasını sevdiğini?"
"Bilmez olur mu hiç!Oda bizimle aynı tarla da çalışıyordu.Meger hep beni izler, Ahmet ile bakismalarımızı görüp sinirlenirmiş."
"Üzüldüm" dedim anneme, teselliyi uzun zamandır kendime görev edinmiş gibi.
"Üzülmüyorum güzel kızım,yara kanadı,kuru du,sadece ufak bir izi kaldı.Hayâl kuranındır derler, ben kurdum olmadı,ama senin olur inşallah"
"Ama biliyorum" dedi sonra.
"Sen benim kaderimi yasamayacaksın, sevdiğin bir adamla sevdiğin bir hayatı yaşaman için ben her gün sana dua edeceğim.Kızlar annelerinin kaderini yaşarlar diyen bir sürü ağıza inat,sen kaderini kendin yazacaksın,bunu sakın unutma olur mu kızım"
"Unutmam,olur!"
O gün orada kapandı konu.O günden sonra annem iyice kötüler oldu,bir kaç haftaya yatağa düşmüştü artık.Babam annemi severdi, çok severdi.Bazı geceler onu annemin başın da ağlarken görür hiç ses çıkarmadan geri döner yatağıma uyursun.ilk okuldan sonra okuldan almışlardı beni,annem ne yaptı ettiyse ikna edememişti babamı.
Babam bahar geldiğin de bir kaç aylığına annemin memleketi Reyhanlı ya gider tarlalar da amele olarak çalışmaya giderdi, artık iş bitmiş dönmüştü vaktinin çoğunu hasta yatağında annemin başın da geçiriyordu.
Bir sabah bağırtı sesleriyle uyandım, fırladım yataktan.Babam annemin başın da
"Kendine gel Emine!
"Emine"
"Emine"
Yusuf'um bir köşede ağlıyor, babaannem ise hiç yerinden kıpırdamadan olup biteni seyrediyordu.
Ellerini uzattı annem bana.Gözleri ara ara tavana bakıyor, sonra yine benim gözlerimle buluşuyordu.Agzını aralıyor, birşeyler söylemeye çalışıyor fakat nefesi yetmiyordu.
Ellerini tutmuş bırakmıyordum.
"Asmin, kızım" sonunda zar zor da olsa çıkmıştı ismim ağzından.
"Kar"
"Kardeşin sana emanet,ona iyi bak."
Nefesimi tutmuştum adeta onu duyabilmek için.
"Tamam" bile diyemedim, söz diyemedim, duymadı ve kapattı gözlerini.
Ellerimin arasın da ki o pamuk elleri oylece kayıp gitmişti.
Sonrası acı, sonrası karanlık, sonrası yalnızlık.
O günden sonra zaten zor olan hayatım daha da çekilmez hale gelmişti.Babamın baskısı,nefreti annesizligi iliklerime kadar hissettirmisti bana.Geceler boyu ağlar, ama teselli eden kimseyi bulamazdım.Bazı geceler Yusuf'umu sarar uyur emanetine avunurdum.
Annem babamı sevmemisti,peki ya ben benim suçum neydi?
Gerçekten anneme benzedigim için mi,yok da bana olan sevgisini kıskandığı için mi?
Hiç bir zaman bilemedim beni neden sevmediğini!
                  ...............
Sonun da caddeye vardık.Dolmuşa bindiğimiz de sırılsıklam olmuş ve çok üşüyordum.Bir o kadar da açtım.Pencere kenarına geçip oturdum, öylece yolu izledim.
Çok geçmeden büyük Gar'ın onün de indigimiz de şaşkınlıgım daha da artmış, artık dayanamamıştım.
"Neden buraya geldik baba?"
Ters ters baktı ve cebinden iki tane bilet çıkarıp dükkanların birine girdi.Ben ise sağıma soluma bakınıyor doluşan insan kalabalığın da aklımı dağıtmaya çalışıyordum.Babam gelip yanım da durmaya başladı.Az sonra büyük otobüs gelip tam önümüzde durdu.
"HATAY" yazıyordu onün de.
"Hadi,bin"
O önde,ben arka da bindik.Ben yine pencere kenarın da arabaya binip yerleşen yolcuları izleyip durdum.
Acaba dedemlere mi gidiyorduk,hem yıllar oldu girmedik oraya,en son hatırladığım babam dedemle çok kötü kavga etmiş ve yıllarca annemi ailesinden ayırmıştı.Sırf bu yüzden annemin cenazesine bile gelmemislerdi.
Otobüs hareket etmeye başladı,uzunca bir süre sessiz sedasız öylece gittik.
Etrafta ne kadar ev, ağaç varsa bizimle geliyor,bulutlar bizimle beraber yol alıyordu sanki.
Cam da kendi yansımama bakıyor ellerimi saçlarımda gezdiriyordum, tıpkı annem gibi.
Bedeni me ağır gelecek kadar gür ve uzun du saçlarım.Açık sayılır bir ten rengim,kapkara gözlerim vardı, zayıf olmam dışında gerçekten anneme çok benziyordum.
Altı,yedi saat sonra babam
"Hadi, geldik" diye seslendiğin de düşüncelerimden de uyandırmıştı beni.
İndik.
"Yürü" dedi, yürüdüm.
Sıcak sayılır bir hava,etrafta boş araziler, önümüzde ise uzun bir toprak yol vardı,o kadar uzun yürüdük ki gün bitmiş,hava kararmaya başlamıştı artık.

Yüreğinden Öpmeye GeldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin