.................
Yürüdüğüm o uzun yol,nefes nefese attığım adımlar meğer yalnizliğaymış.Yitip gidecek çocukluğuma, avuçlarımda çırpınan çocukluğuma, yıllar geçse de içimden asla silinmeyecek acılara adımlarımmış.
Ben yürüdüm arkamda hayaller,ben yürüdüm arkam da annemin kokusu,ben yürüdüm, yetiştim önümde acılı baharlar!
...................
"Geldik" en az benim kadar yorulmuş ama belli etmemeye çalışıyordu.Kocaman hatta daha önce hiç görmediğim büyüklükte bir evin önünde durduk.Kocaman ahşap bir kapı, etrafı komple duvarlarla örülü bir bahçe, kapının önünde iki koruma.
Kısa bir selamlamaşmanın ardından
"Hasan Ağa'nın geleceğimizden haberi var,Mustafa geldi dersiniz" dedi babam.Adamlardan biri başıyla onaylar gibi işaret verdikten sonra kapıyı açıp içeriye girdi.Beş dakika sonra geri geldi ve
"Buyrun Ağam sizi bekliyor" dedi.
"Yürü" dedi babam.
İçeriye girdik.Toprak ve gübre kokusu birbirine karışmış buram buram havaya yayılmıştı.Çesit çeşit ağaçlar, çiçekler,etrafta belli bir düzen de kurulu sedir ve sandalyeler.
Ne güzel bir yer diye geçirmiştim içimden.
Bahçe yolundan evin önünde ki kocaman avluya gelmemiz bile neredeyse bir kaç dakika sürmüştü.
Kapının önünde bir adam, yanında bir tane iri yapılı koruma,evin merdivenlerinin en üst basamağında başı örtülü birisinin belli ki epey yaşı var, üç kadın.Gozlerini hiç ayırmadan hepsi bizim gelişimizi izliyorlardı.
En önde ki adamın önün de durdu
"Selamın aleyküm Ağam" dedikten sonra eğilip elini öptü babam.
Adam başını hafiften öne doğru eğip hiç konuşmadan onayladı selamı.
"Bu mu" diye beni işaret etti adam.
"Evet" dedi babam.
"Kızım, Asmin."
"Yaklaş bakalım."
Babam kolumdan tutup beni adamın önüne doğru çekti.Yaklaştım.Daha o an burnuma dolan inanılmaz baskın olan ekşi kokusundan midem bulanmıştı.
Boyu epey uzun, zayıf fakat kocaman bir göbeği vardı.Sakalları yüzünün yarısını kaplamış, dudağını yok eden uzun bıyıkları vardı.
Ellerini uzattı.
Dönüp babama baktım.
Sessizce"öp" dedi.Öptüm.ellerinde ki tütün kokusunu burnuma çeke çeke çaresiz öptüm.
"Pek İyi bakmamışsınız kıza,kara kuru cılız kalmış."
"Olur mu hiç Ağam, gözümüz gibi baktık,o fazla iştahsız."
O suratıma bile bakmaktan aciz babam,bana gözü gibi bakmış!
"İyi öyle olsun bakalım,kendine gelir elbet."
"Eee Ağam ne yapalım şimdi?"
Ben ortada bir adama bir babama bakıp ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum.Ne ne olacaktı?
"Gereğini konuştuk ya Mustafa,adamlar sana durumu anlatmadı mı?"
"Anlatmaz olurlar mı Ağam ama malûm yok uzun,hani bir daha gel git olmasın diye."
"Sen orasını merak etme,ama sana söylenenleri de unutma sakın!"
Yanında ki adama isaret verdi.Adam cebinden bir zarf çıkartıp babama uzattı.
Bir çırpıda aldı zarfı babam, içine baktı ve
"Allah razı olsun Ağam,bir emrin yoksa ben döneyim artık."
"Uğurlar ola"dedi adam.
Ben şaşkınlık için de hala iki yöne bakıp duruyordum.
Bana döndü sonra.
"Hadi sende kal sağlıcakla, burası artık senin evin, ağan ne derse o."
"Ne,ne diyorsun sen baba.Ne evi, ne ağası,ben burada ne yapacağım?"diye bütün sesimle bağırdığımı hatırlıyorum.
"Sus, bağırma!Duydun işte burada kalacaksın."dedi.
Yeniden ağaya dönüp başıyla eğildi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.
"Baba, baba,dur! Gitme, lütfen! Beni burada bırakma,ne yaparım ben"diye ağlamaya başladım.
Var gücümle koşup yakaladım kolunu,o ana kadar konuşmaya bile cesaret edemeyen ben,korkumu askıya almış deli gibi bağırıp çırpınıyordum.
Yitti beni.
"Kes artık ağlamayı,kes! Ağa senin kocan olacak,benim bir boğaz daha bakacak gücüm yok, hayatın kurtuldu işte, Ağa karısı olacaksın daha ne!"
O an dünya başıma yıkılmış,korkum daha da büyümüş, babamın söylediklerini algılamak için beynimle savaş içindeydim sanki.Koca mı?Bu,bu bu Ağaya mı? Rüya olsun Allah'ım ne olur!
"Hayır, hayır lütfen yapma.Kıyma bana,bu adam çok büyük ben nasıl evlenirim?"
"Sus,sus diyorum sana,duyacaklar sus!"
"Lütfen baba götür beni, hem ben Yusuf'um olmadan ne yaparım,annem onu bana emanet etti,bunu sende çok iyi biliyorsun."
"Sen orasını düşünme,biz ona iyi bakarız."
"Ben mi fazla geldim baba?Tamam yemem, içmem ama yalvarıyorum beni kardeşimden ayırma,beni bu adama verme."
Daha fazla dayanamadı belli ki.Aga ya"gelin alın" der gibi baktı.
Ağa'nın yanında ki iri yapılı adam geldi,beni kolumdan tuttu ve babam ardına bile bakmadan kızını oracıkta gömdü ve çıktı gitti o kapıdan.
Ağladım, çırpındım,kurtulmaya çalıştım ama nafile.
Sonra kadınlar indiler merdivenlerden, gelip koluma girdiler.İçlerinden bir tanesi, aynı benim gibi ufak tefek, cılız bir kadın eğilip kulağıma
"Alışırsın kızım, alışırsın!"dedi.
Ben halâ ağlıyor, dönüp arkama acaba babam gelir mi diye bakıyordum.
Gelmeyeceğini bile bile,içimde ki umuda bel bağlamış,bi çare bekliyordum.
"Susturun şunu" dedi Ağa.
"Gözün de yaş görmeyeceğim."
Epey yaşı olan kadın,
"sen merak etme Ağam"dedi.
"Ha bir de,hamama sokun,bir güzel yıkayıp paklayın,doyurun karnını akşama hoca gelecek."
"Olur" dedi kadın.
Çıkardılar beni merdivenlerden.
Ben halâ bir umut yalvarıyordum.
"Ne olur, bırakın beni gideyim, küçük bir kardeşim var benim, annem onu bana emanet etti,o bensiz dayanamaz."
"Sus" dedi yaşı olan kadın,"Ağa duyacak,senin için kötü olur, alışırsın zamanla.Artık evin burası,ailen burası,unut artık herşeyi.Hiç kimse geçmişle yaşamaz,bir zaman olur unutursun."
Bunları söylerken sanki çok derinlerden konuşmuş gibiydi.Yarası var onun da belli ki,o da birşeyleri ardında bırakmış olacak ki bu kadar kendinden emin konuşmuştu.Katı birine benziyordu,ufak tefek kadının tam aksine daha sert ve dediğim dedik gibiydi, güçlü görünmeye çalışıyor,ama biryerler de acısı var gibiydi.
Aklım bu düşüncelere bir an için dalıp gitse de bulunduğum acılı ortama dönmem çokta uzun sürmedi.Kimse beni duymuyor, anlamıyor gibiydi.
Uzunca bir koridoru yürümeye başladık,yerler koyu renk parlak fayanslarla döşenmiş,duvarlar ise çiçek desenli duvar kağıtlarıyla kaplıydı.Bir çok kapısı olan uzunca bir koridordu.Her kapının önünde saksılarda ekili çiçekler vardı.Koridorun bitiminde de ki merdivenlerden aşağıya indik, bodrum katıydı burası.
Tam karşıda ki kapıyı açtılar, hamam dı burası.Mermer taşlarla döşenmiş,için de bir kaç gümüşten çeşme ve taslar vardı.Kadının biri duruyordu icerde elinde havlularla.
Cılız olan kadın"hazır mı" diye sordu.
"Hazır hanımım" dedi öteki.
Yaşı olan kadın"soyun" dedi.
Durdum yine bi çare baktım yüzlerine.
"Soyun kızım"dedi o cılız olan.
"Hepimiz bu yollardan geçtik,ben buraya gelin geldigimde on beş yaşındaydım,bak iyiyim iki senin kadar güzel kızım,bir de oğlum var."
"Siz kimsiniz?" diye sordum ağlamaklı bir ses tonuyla.
"Bu hanım Dürdane" dedi yaşı olan kadını göstererek."
"Ağa'mın İlk karısı,ben Alime,ikinci karısının."
"Aman Allah'ım ikimizde mi?"
"Ya ne sandın."
"Madem siz varsınız,ben neden?" diye sorduğumda artık sesim kısılmış zar zor çıkıyordu.
Güldü kadın.
"Ağlama artık hadi,yeni evlatlar lazım buranın kuralı bu!"
"Siz, siz mi beni hazırlayacaksınız,kocanıza, beni mi yani?"
Adı Dürdane olan kadın,"de hayde, bırak şunu teselliyi Alime."
Bir diğer yardımcı olan kadın yanıma yaklaştı,elini bluzuma attı.
"Olmaz, bırak" diye geri çekildim.Alime kadın yaklaştı,
"hadi ama,bak bizi de zor durumda bırakıyorsun,hem bizim elimizden birşey gelmez, Ağa'nın yanında bizim sözümüzün pek hükmü yoktur" dedi.
Anladım çare yok,daha fazla direnemedim,hem doğru bu kadınlar ne yapabilirdi ki?
Gözümden akan yaşlar bir saniye bile durmadı,sanki yıllarca gözümün bir kenarında birikmiş,akmak için bu günü bekliyorlardı.O oturduğum mermer taşı, başımdan dökülüp bedenime akan sular herşeyimi alıp götürüyordu sanki benden.Ne rüyaydı uyandıgım ,ne hayâldi kurduğum.Oracıkta o hamamda bıraktım bütün çırpınışlarımı, bütün umutlarımı.
İşimiz bitmiş artık giyinme vakti gelmişti.Alime kadın mermer taşın üzerinde duran beyaz çarşafı açtı, içinden bembeyaz kolları dantel bir elbise çıkardı,yine aynı renk işlemeli bir baş örtüsü.
Aynı bir çocuk gibi yıkadılar,giydirdiler hazırladılar beni kocalarına.
Hamamda işimiz bitti, merdivenlerden yukarı çıktığımızda Alime kadın,
"hadi sen gel benimle bakalım,bir güzel karnını doyuralım"dedi.
Açık olan bir kapıdan içeriye doğru yöneldik.Koyu kahverengi renkte dolapları bir o kadar eski ve kasvetli bir havası olan kocaman bir mutfaktı burası.Kazanlar dolusu yemekler vardı mutfak taşının üzerinde,hepsi odun ateşin de pişmiş belliydi.
Alime kadın eline bir iki tabak alıp, biseyler doldurmaya başladı.
"Ağam senin için koyun kestirdi,hadi sende bir iki lokma ye de yüzüne renk gelsin"diyip koydu tabakları önüme.
"İstemem"dedim.
"Olur mu hiç öyle,yemen lazım."
"İstemem dedim ya!"
"Peki"dedi kadın artık tahammülü kalmamış bir ses tonuyla.
"Acıkırsan yersin o vakit,benim az işim var halledip geliyorum" dedi ve gitti.
Mutfakta iki kadın durmuş öylece bana bakıyorlardı.Kafamı kaldırıp onlara baktığım an,
"hoş gelmiş sen gelin hanım" dedi içlerinden biri.
"Ben gelin falan değilim" diye sesimi yükselttim birden.
İkisinin de yüzü düşmüş, birbirlerine bakıp durdular.
O an kendimden çok utandım, onların suçu neydi ki?Onca acıya,sevgisizliğe rağmen tek bir gün sesini yukseltmeyen bana ne olmuştu böyle? Bu koca ev ve bu eve gelin olacak olmamın gerçeği bir anda canavara dönüştürmüştü sanki beni.
O an pişmanlık duygusuyla kadınlara dönüp konuşmaya başladım.
"Bura da herkes iki, üç kadınla mı evlenir?" diye sordum.
Yardımcılardan biri hemen cevap verdi,az önce ki ses tonuma hiç gücenmemiş gibi.
"Genel de Ağalar böyle,ama tabi isteyen istediği gibi yaşar" dedi.
Başımı anladım der gibi sallayıp pencereden dışarıya baktım.
Telaşlı bir şekilde Alime kadın iceriye girdiğin de ben halâ candan dışarıya bakıyordum.
"Bak şimdi,ee hani hiç birşey yememişsin, açlıktan bayılmak mı istiyorsun kızım" dedi ve nefes kesmeden devam etti,"neyse artık zaten vakit yok,hoca geldi seni bekliyor Ağam" dedi.
Sonra dönüp yardımcılara "hadi sizde içecek birşeyler getirin çabuk, sofrayı hazır edin nikah bitince yemeğe oturacaklar" diye komut verip hızlıca tutup beni kolumdan resmen sürükler gibi götürdü.Kolumu istemeden o kadar sert kavramıştı ki canım yanmıştı.
Bir üst kata çıktık bu kez,ilk odadan içeri girdik.Duvarı boydan boya kaplayan koyu yeşil bir dolap, neredeyse ilk defa gördüğüm oyma işlemeli bir yatak ve yine koyu yeşil perdeler.Elleriyle hızlı hızlı baş örtümü düzeltti.Saclarım o kadar gür ve uzundu ki kenarlardan çıkan saç tellerini zorla örtünün altına geçirdi.
"Heh, şimdi oldu,dur bir bakayım sana,masallah pek bir güzelsin." dedi.
"Hadi" diye tutup kolumdan açıp kapıyı çıkardı beni odadan.O an keşke yer yarılsa da içine düşsem diye geçirdim aklımdan.Yaralansam, ölsem hatta diye diledim,bir mucize ufacık bir mucizeydi tek istediğim.Az ileri de ki kapıyı açıp girdik.Tam karşımızda ki sedir de başı kepli bir hoca, yanında Ağa, Ağa'nın yanında da iki adam duruyordu.Yere minder koymuşlardı, Alime kadın beni mindere doğru götürüp oturttu.Ağa da gelip yanım da ki mindere oturdu.Dualar okumaya başladı hoca,bir süre devam etti okuduğu dualar.
Sonra sordu,
"Emine kızı Asmin sen,Zeliha oğlu Hasan'ı eş olarak kabul ediyor musun?"
Annemin ismini duyduğum an,zorla tutmaya çalıştığım gözyaşlarımı daha fazla tutamamış, gözyaşları yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı bile.Ağzımı açamıyordum, konuşamıyordum,hatta dilsiz ve sağır olmak istiyordum.
Bir anda omuzlarına dokunan bir elle irkilip kendime geldim, Âlime kadın arkamdan konuş der gibi uyarmıştı beni.
"Evet" dedim bütün benliğini yitirircesine.Kimsesiz,tek başıma,beni tutup kolumdan kaldıracak tek bir Allah'ın kulu olmadan çaresizce istemeden "evet" demiştim.
Aynı soru Ağaya sorulduğunda o hiç düşünmeden evet demişti.
Mehir denildi sonra,
"biz o işi hallettik" dedi Ağa.
Tabi ya babama verdikleri zarf,oydu değil mi benim mehirim,ruhumun bedenimin karşılığı olan o zarf.
Bitmişti nikâh, Ağa'nın karısı olmuştum artık,bir zarf dolusu paraya satın aldığı karısı, çocuk gelini.
Ağayla beraber kalktı sonra hoca,belli ki benim için kesilen koyun etinin ziyafetini çekmeye gideceklerdi.
Onlar önden çıktı,ben halâ minder de oturmuş ne yapacağımı bilmeden öylece sağa sola bakınıyorum.
"Hadi,kalk" dedi Âlime kadın bana, kalktım.O kadar bitkindim ki düşmemek için kendimi zor tutuyordum.
Az önce girdiğimiz yatak odasına girdiğimiz de,"burası artık senin odan,birazdan Ağam gelir,aman diyim sakın ağlama yoksa çok sinirlenir,sesini çıkarma ne derse onu yap onun karısı, kadınısın artık" diye bir güzel tembihledi beni.
"Ama"dedim,
" ama, şey ben yapamam, lütfen" dedim Âlime kadının ellerini tutarak.
"Olur mu öyle, hadi artık benim çıkmam lazım"dedi ve çıktı.
Daha fazla ayakta duracak gücüm kalmamış,beyaz çarşaf serili yatağa oturmuştum.
Gözyaşlarım yeniden yerlerinden çıkıp akmaya başlarken annem geldi aklıma.
"Bazı kızlar annelerinin kaderini yasarlar derler,ama ben inanıyorum sen benim kaderimi yasamayacak, sevdiğin bir adamla sevdiğin bir hayatın olacak" demisti.
Olmadı anne! Yapamadım, ben senin kaderinden kacamadım.Daha da kötüsü oldu bak, sevmediğim ve benden çok büyük bir adama sattı babam beni.Ellerim terliyor, korkuyorum.Emanetine bakamadım, kopardılar bu cehennemden kurtulamadım.
Dışardan adım sesleri yaklaşırken,bir hışımla ayağa kalktım.Kapı açıldı, Ağaydı gelen.Upuzun boyuyla yanıma yaklaştı,onu İlk gördüğüm an hissettiğim o ekşi kokusu daha da artmıştı sanki.
Başım eğik öylece yere bakıyordum.
Çenedemden tutup başımı yukarı kaldırdı.Ceketinin cebinden kırmızı bir kutu çıkardı, açtı bayağı kalın bir kolye vardı için de.Kolyeyi boynuma taktı sonra.Bir diğer cebinden ise siyah bir kese çıkartıp yatağın kenarında ki komidine koydu.
"Bunlar senin " dedi kalın sesiyle.
Sustum, hiç kıpırdamadan öylece olup biteni izledim.
Sonra üzerinde ki ceketi çıkartıp yatağın bir ucuna fırlattı, ardından gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.Son düğmeyi çözmeye geldiğin de tir tir titremeye başlamıştım artık.
Atletine gelmişti sıra,onuda bir çırpıda başından çekip çıkardığı an, gözlerim kolunun ve göğsünün üzerinde ki simsiyah kıllara takılmıştı bir an.
Ardından kemerini çözdü,pantolonunu çıkardı.Beyaz iç çamaşırınının altında kabaran o şeyi gördüğüm an bir an öğürdüm.
Ama o sanki hiç duymamış gibi beni kendine doğru çekip bıyıklarından görünmeyen dudaklarıyla dudaklarımı emmeye başladı.Midem bulanıyor,kendimi ondan kurtarmaya çalışıyordum.
Ben çırpındıkça o beni daha çok kendine çekiyor,boynum da, kulaklarımda gezdiriyordu o iğrenç dilini,nefesine tahammül edemedim en sonun da.
"Yapma, Allah aşkına yapma, bırak gideyim."
Bu sözler dudaklarımdan çıktığı an, yüzüme değen o korkunç tokatla yatağa düşmüştüm.Ellerimle acıyan yerimi bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Ağlama artık ne kadın,yeter ağlama" diye bağırmaya başladı.
Kendimi sıkıyor, ağlamamak için direniyordum.Yutkuna yutkuna sakinleşmeye çalıştım.
Kaldırdı beni yataktan, baş örtüsünü çekti önce sonra elbisemi çekip çıkardı üzerimden ardından atletimi.
Göğüslerimi avuçlayıp sıkmaya başladı.
Sıktı, sıktı!Canım yandı ama sustum.Elleri aynı hızla kalçama doğru indiğinde iç çamaşırımı aşağı doğru cekistirmeye başladı.
"Çıkar şunu" dedi.
Çıkardım, ayakta öylece çırılçıplak dururken çok ama çok utanıyordum, ondan da önemlisi deli gibi korkuyordum.
Elleri yeni tüylenmeye başlamış bacak arama dokunduğu an, dayanarak gücüm kalmamış kendimi geriye doğru çekmiştim.Bu onu daha çok sinirlendirmiş olacak ki,beni çevirdiği gibi yatağa fırlattı.Yüzü koyun yatarken üzerime çıktı.Boynumu, kulaklarımı tıpkı vahşi bir hayvan gibi emmeye başladı.
Ellerim ağzım da sesimi duymasın diye var gücümle gözyaşlarımla savaşıyordum.
Dudakları belimden kalçama doğru inerken ellerini saçıma dolamış başımı arkaya doğru çekiyordu.Hiç durmadan öpüyor, okşuyor deli gibi sesler çıkarıyordu.
Sonra bir an üzerimden kalktı, dönüp ne olduğuna bakacak kadar bile cesaretim de gücüm de yoktu.Az sonra yeniden üzerimde hissettiğim de iç çamaşırını çıkardığını anlamıştım.
Kalçamın üzerin de ki sert et parçasını hissetmemek mümkün değildi.
Bir hışımla beni kendine çevirdi,oyuncak bir bebekle oynar gibi oynuyordu benimle. Gözlerim zevkten irileşmis kocaman gözleriyle buluştuğu an sımsıkı kapattım gözlerimi.Göğüslerimi emmeye devam ediyor,hiç durmadan bacak aramı sıkmaya devam ediyordu.
Nefes alıp verişleri bütün odayı kaplamıştı adeta.
Araladı bacaklarımı, erkekliğini bastırmaya başladı ardından.
"Kupkuru" diye inledi.Ellerini zorla ağzıma sokup dilimle islattıktan sonra yeniden bacak arama sürmeye başladı.
Çaresizce altında yatıyor sonumu bekliyordum.Erkekliğini yeniden bacak arama bastırmaya başladığı an, canım yanmaya başlamıştı artık.Erkekligini zorluyor, kadınlığımı hırpalıyordu adeta.
Canım yanıyor ama yine de sesim çıkmıyordu, artık bitsin istiyordum, bitsin.Kendimi istemsizce sıktıkça o daha çok zorluyordu.
"Kahretsin" diye inledi yine," çok darsın."
Son bir kez bütün ağırlığını üzerime bırakıp zorladı kendini.Bütün bedenimi titreten inanılmaz bir acı iliklerime kadar işlemişti.
"Ahhhh" diye bağırdım o an.Ama o durmadı.Zorladı, zorladı, zorladı.O her içime girip çıktığında çarşafı var gücümle sıkıyor,bir an önce bitsin bu acı diye içimden dualar ediyordum.
Ter için de kalmıştı artık,ter damlaları göbeğime, göğüslerime akıyor beni de ıslatıyordu.Sonun da öyle bir inledi ki bu hepsinden çok farklıydı.O an anladım bitmişti.
O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki kendine gelmesi bir kaç dakika sürmüştü.Üzerime yatmış, kendine gelmeye çalışıyordu.
Ve sonunda üzerimden kalktı,beyaz çarşafa bakıp,
"güzel" dedi.Havlusunu beline sarıp çıktı odadan.
Yatağın üzerinde gözüm tavana tavana bakarken evimde geçirdiğim son gecem geldi aklıma.Karanlık bir sabaha uyanacağımı bilemeden önce ki son gecem.Bu evde bu odada ise ilk gecem,en korkunç gecem belki de.Kalkamadım yataktan,ama tek damla gözyaşım kalmamıştı artık akacak, hiç ağlamadan ne kadar süre o yatakta öylece kaldığımı hatırlamıyorum bile.Kalkmaya çalıştım sonra,her yanım ağrıyor, bacaklarım cılız bedenimi bile kaldıramayacak güçteydi artık.
Var gücümle kalktım sonra, önce bacaklarımdan akan kana, ardından çarşafa baktım...
Acı çeke çeke,tek bir sevgi cümlesi bile duymadan,midemi bulandıran bir adam tarafından acımasızca kadın olmuştum artık.
Bağırmadan,inlemeden, yanıp tutuşan bedenimle..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğinden Öpmeye Geldim
Genç KurguAsmin,16 yaşında kocasını hiç sevmemiş bir annenin sırma saçlı kızı ve annesine çok benzediği için onu hiç sevmeyen bir babanın ise nefretle baktığı kızı.... Annesi öldükten sonra kardeşi YUSUF'A bakmak için ayakta kalmaya çalışan genç bir kız...