ben 1 gram kaldıramıyorum artık.

96 15 7
                                    

Bir ilkbahar burukluğu üstümde. İncinmiş gibi değilim havalardandır derim hep. Dün geceden beridir kendime gelemedim. Yine bahar havası, yeni bir yılın cıvıl cıvıl günleri geliyor ve her seneki gibi göz açıp kapatıncaya kadar geçip gidiyor.

Kiraz çiçekleri, çok güzel gözüküyor. Ellerim başucunda, parmaklarım kızarmış soğuktan.

"Niye böyle giyindin ki?" diye azarlıyorsun beni. Çocukluğum geliyor aklıma. Annemin beni azarladığı gibi... içimdeki his diyor ki bırak bunları. Kiraz çiçeklerinin en güzeli dizimin dibinde. Öylesine severim ki kırmızı rengini bana şehvetten çok hayatımın neşesini hatırlatır.

Kareli örtünün üstünde oturuyoruz ve diğer sevgililere bakan dizimdeki Yuta'ya diyorum:

"Onlardan biri olamaz mıyız?"

Bana sadece bir iç geçirme ve yabancıya cevap verirmiş gibi soğuk yapıyor, sanki telefondaki birine cevap veriyormuş gibi kısaca "Geçti." diyor.

Ellerim kırmızı saçlarından dışarı çıkıyor. Buz gibi olduğum için cebime sokup ısıtıyorum ve kendimi iyice geriye veriyorum. İkimizin ilgisi de başka bir yere kayıyor. O telefonuna yöneliyor, ben ise yeni çıkmış çilekleri yiyerek hayallere dalıyorum. Çilekler tatlı değil.

Hayal etmek güzeldir. Ama gerçekler çok acıtıyor. Bu yüzden olabildiğince hayalden çok gerçeğe geçiş yapıyorum. Hayallerin tadı bu çilekler gibi olduğundan ağız tadıyla ne yiyebiliyorum ne de hayal kurup yanımdaki adamla beraber diğer sevgililer gibi olabiliyoruz. Senelerdir olduğu gibi, korkağız.

İç geçirmekle yetinen güzel bir ikiliyiz. Bir anda çileklerin olduğu kapağın üstündeki karıncayla normal ses tonum dışına çıkıyorum.

"Sen de kendini kandır."

Yuta elindeki telefonu bırakıp bana aval aval bakıyor, parktaki herkesin gözlerinin üstümüzde olduğunu fark ediyorum. Elimdeki çilek kutunun içini buluyor.

Umrumda değil.

"Dünya iş değil, karıncalar 50 katı ağırlık kaldırır."

Karıncaya eziyet etmek istemiyorum, elime alıp zor da olsa yere bırakıyorum. Sonra çileğin kapağını kapatırken Yuta eşyalarını toparlıyor ve "Bencil." diyor bana.

"Yıllardır böyle nötr bir durumda kalmamızdansa hep yaptığın şeyleri yapmanı istiyorum senden." diyorum. Yuta öylece kalıyor. Kendisini sorguluyor. Kimse onun da umrunda değil artık.

Burada her zamanki gibi bağıra bağıra tartışırız sonra ise iltifatlar ederiz kırılmamış gibi birbimize. Ne bir arkadaşlık ne de başka bir bağım var Yuta ile. İnişli çıkışlı tuhaf bir ilişki. Kopamıyoruz da.

"Xiaojun." pür dikkat onu dinliyorum.

"Sen de kendini kandır." diye tekrarlıyor. Elleri serbest kalıyor, iki yana düşüyor.

"Dünya iş değil, ben 1 gram kaldıramıyorum artık."

Aklına başka şeyler mi soktum bilmiyorum ama konu öylece kapanıyor. Toparlanmamız iki saatimizi alıyor. Genç çiftler yine birbirleri için unutulmaz anlar yaratırken biz belirsiz durumumuzla kendimize cehennemi yaşatıyoruz. Yuta bundan memnunsa noktamız belli. Cehennem alev alev yanmıyor, buz gibi. Ellerim hâlâ üşüyor. Ve genç çiftler öpüşüyor. Karıncalar omuzlarında dünyayı taşıyor, kim küçümsedi 50 katı ağırlığı?

karıncalar ve tatsız çilekler & yujunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin