7 Aralık 2021

99 10 215
                                    

// Giriş //

Yazıp bitirebildiğim ilk kurguma hoş geldiniz.

Eğer bu kurguyu okumaya karar verdiyseniz gerçekten yoklukta olmalısınız.

Şaka.

Bu kurgu 2 parta böldüğüm angst bir yoonmin kurgusudur.

İlk önce kurguyu yazma kararımdan bahsetmek istiyorum.

Birkaç gündür uyuyamıyordum, garip bir ruh hali içerisindeyim. Sanki bunalımdaymışım gibi. Kafamda dönen binlerce alakasız şey vardı, neye üzüldüğümü bilmiyordum. Aslında üzülmüyordum da. Dediğim gibi bir gariplik vardı üzerimde. Ara ara böyle boşluğa düştüğümüz dönemler olur ya, onlardandı işte. Ben de ruh halimi kullanıp bir kurgu yazmaya karar verdim.

Ruh halim gereği angst yazmak istiyordum. Kafamda kısa bir kurgu oluştu ve neden bilmiyorum, içimden geçen ilk ship yoonmin oldu. Bazı zamanlar Yoongi'den aldığım buhranlı havadan dolayı sanırım.

3 gün boyunca neredeyse hiç başından kalkmadan yazıp bitirdim. İstediğim gibi olmadı, beklediğim sonucu alamadım ve asla tatmin etmedi.

Yazmakta zorlanmadım ama çok fazla zamanımı aldı. Yine de ortaya bir şey çıkarabilmiş olmaktan mutluyum, iyi ya da kötü.

Beklediğiniz duygusallığı alamayabilirsiniz veya duyguya giremeyebilirsiniz. Elimden geldiği kadar iyi açıklamaya çalıştım. Umarım becerebilmişimdir ve size hissettirebilmişimdir.

İyi okumalar.

--

Dünyaca ünlü müzik yapımcısı, rap ve diss kralı, popüler idol.

Min Yoongi'yi tanımlamak istediğinizde bu kelimeleri kullanırdınız. Min Yoongi buydu; müzik. Sayılamayacak kadar çok ödül alan, dünya çapında bir hayran kitlesine sahip ve hayatı müzik olmuş Güney Koreli bir adamdı.

Her zaman sakin tutumu, saygılı ve derin konuşmaları olan biriydi. Yabani değildi aksine nazikti; sadece çok konuşmayı sevmez, gereksiz diyaloglara girmezdi. Müziğinde gündemi eleştirir, susulan konulara ses getirir, kendisine laf söylendiğinde karşılığını yine müziğiyle verirdi. Bir diğer deyişle, Min Yoongi bir diss kralıydı. Birine ayıracak bir dakikası bile yoktu çünkü başarıdan başarıya, rekordan rekora koşuyordu. Kariyerinin zirvesindeydi ve başka bir şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyordu. Zaten her şeye sahip değil miydi? Para, şan, şöhret ve müzik! Evet o her şeye sahipti, sevgi dışında.

Ailesini çocukken kaybetmişti ama kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış, kendi kendini bugünlere getirmişti. Ne çektiğini bir kendisi bir de tanrı bilirdi. Min Yoongi güçlü bir adamdı. Kimseye ihtiyaç duymamıştı. Kimseye ihtiyaç duymadığını sanmıştı. Ama yanılmıştı. Park Jimin'le tanıştığında hayatında kocaman bir boşluk olduğunu fark etmişti.

Park Jimin çalıştığı şirketteki arka dansçılardan biriydi. Onu ilk gördüğünde afallamıştı. Şeker pembesi saçları ve gözleri kısılana kadar gülümsemesiyle, Park Jimin bir meleğe benziyordu. Diğer dansçılarla konuşmasını bir süre izlemiş, tatlı konuşması ve kahkahaları içinde bir yerleri hareketlendirmişti. Yoongi anlam verememişti, gözlerini zorlukla pembe saçlı çocuktan çekip stüdyosuna ilerlemişti. Düşünmüştü ama bu hislere yabancıydı. İçinde bir eksiklik oluşmuş ve bunun nedenini anlayamamıştı.

İlerleyen saatlerde kafası yine işine vermiş ve Jimin'i unutuvermişti. Menajeri Kim Taehyung odasına uğrayıp bazı evrakları bırakana kadar kafasını işlerinden kaldırmamıştı. Evrakları inceleyip gerekli yerleri doldurduktan sonra masaya geri bırakmış ve kahve almak için ayaklanmıştı.

to my angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin