Merhabalar, ikinci bölüm ile geldim.
Şiddet, küfür unsurları barındırıyor.
Keyifli okumalar. <3Yatağının tam karşısındaki pencereden yüzüne vuran güneş ışığı ile gözlerini aralamış, elleriyle henüz baygın bakışlara sahip olan gözlerini ovuşturmuştu. Koğuşun içerisinde bakışlarını kısa süreliğine gezdirdikten sonra herkesin uyuduğundan emin olup her ihtimale karşı yatağının altında sakladığı çakıyı bileğinden üniformanın içine sıkıştırdı. Yatağında doğrulup kenarda duran botlarını nasırlaşmaya yüz tutan acı dolu ayağına geçirdi. Yanına çakı, telefon ve dün Taehyung’un verdiği anahtar dışında hiçbir şey almaya yeltenmeyen Jeon sessiz adımlarla koğuşu terk etti.
Koğuşun kapısını aralık bırakıp etrafı kontrol ettikten sonra 3 kat aşağıdaki hücreye inmek üzere adımlarını merdivene yöneltti. Korkudan dudakları soluklaşmış, minik bedeni buz kesmişti. Az sonra kanatlanıp uçacakmış hissi veren kalbini ve bedenini terk edecekmiş gibi hissettiren nefesini düzene sokmaya çalışıyordu bir yandan. Kimseye yakalanmamayı umarak aşağıya hızlı ve bir o kadarda sessiz adımlarla ilerliyor, arkasına bakmayı ihmal etmiyordu.
Demir kapının önüne geldiğinde derin bir nefes alarak titreyen elleriyle cebindeki anahtarı çıkardı. Anahtarı düşürmemeye gayret etti, ellerini kapıya yaslayıp kulağını kapıya dayadı. Adını bahşetti demir kapı ardındaki adama, titrek bir nefesle.
"Taehyung?"
Ses alamadığında endişeli bir ifade takıldı suratına, aklına saniyelikte olsa takılan kirli düşünceleri bir kenara bırakıp bir yanıt alma umuduyla tekrar seslendi çaresiz.
"Taehyung... "
İçeriden yükselen henüz uyuklamayı bırakamamış kalın ve yorgun ses ile derin bir nefes verdi. Anahtarı kapıya yerleştirip söylediği gibi 3 kez çevirdi, kapı bir gıcırtıyla açıldığında kapının ardındaki adamı gördüğünde yüzündeki gülümsemeyi saklayamadı. Bir zafer edasıyla ve büyük bir sevinçle refleks olarak minik bedenini karşısındaki adamın beline sardı ve gözlerini yumdu.
"Taehyung, sana ilk seslenişimde yanıt vermediğinde o kadar korktum ki.."
Bakışlarını karşısında sarılışına karşılık vermeyen adamın yüzüne çevirdiğinde gördüğü sırıtış ile kızaran yanaklarını gizleyemedi. Aniden geri çekilip, boğazını temizledi. Yüzünü dikkatli bir şekilde incelediğinde ağzının kenarındaki ve tişörtünün yakasındaki kan lekeleri çekti dikkatini. Yüzüne iyice yaklaştığında baş parmağıyla dudağının kenarındaki kan lekesini bir hamlede sildi titreyen parmaklarıyla. Bir yara veya patlak olmaması şaşılası bir durumken konuyu başka yere çekmekte kararlı olan adam endişeyle konuştu.
"Jeon, fazla oyalanmadan gidelim. Bizi fark etmelerini istemeyiz. Birkaç dakika sonra Teğmen Kim Namjoon koğuşuna ve bu hücreye uğrayıp bizi fark edemediğinde askerleri görevlendirip bizi arattıracaktır."
Kafasını bir çocuk gibi sallayıp söylediği her kelimeyi doğrulamıştı. Kapının üzerinde duran anahtarı tek çekişte alarak suç ortağı Kim Taehyung’un koluna tutundu sıkıca. Yeni bir maceranın, hayatın kapısını aralamıştı aslında o hücreyi terk ederken. Etrafı dedektif edasıyla kontrol ettiklerinde kimsenin olmadığını umarak çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladılar birlikte. Sırtı dönük bir şekilde biraz ileride bekleyen teğmen Kim Namjoon'u fark ettiklerinde sarsak adımlarla ilerleyip duvara tutundular. Sırtını duvara yaslayıp gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı Jeon. Bakışlarını tekrar Namjoon'un beklediği alana çevirdiğinde kimseyi görememişti. Fırsattan istifade Taehyung’un kolunu sertçe çekiştirerek hızlı adımlarla bulundukları yeri terk ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE | taekook
FanfictionJeon Jungkook, yaşı itibari ile geldiği askeriyeden kurtulmak için aylarca çabalar. Aynı dertten muzdarip olan gizemli bir adamla tanışır, suç ortağı Kim Taehyung ile.