Göğce rengindeki gökyüzü, pamuk şeker gibi gözüken bulutları sarmalıyordu. Etrafımdaki kutucuk şeklindeki rengarenk evler, yaşadığım mahalleyi süslüyor, cıvıl cıvıl bir ortam yaratıyordu.Oldukça geniş ve top oynayan çocuklarla dolu olan sokakta yürürken ayaklarımın önünde futbol topu ve topun arkasında yaklaşık 5-6 yaşlarında erkek çocuk belirdi.
"Jungkook Abi topu verebilir misin?"
Gülümsedim, o da bana karşılık vererek gülümsedi. Yavaşça eğilip topu aldım.
"Tabi ki küçük."
Bir elimle topu ona verirken diğer elimle çocuğun kafasını okşadım. O elimdeki topu alıp uzaklaşırken ben arkasından baktım. Bu küçük bana çocukluğumu anımsatmıştı.
๑ ๑ ๑
Geceyi andıran saçlara ve tavşansı dişlere sahip olan minik çocuk kendi vücuduna göre büyük olan topu, ayaklarının arasına almış arkadaş grubunun içinde futbol oynuyordu. Biraz ötesindeki bazı kızlar ip atlarken bazıları futbol oynayan çocukları destekliyordu.
"Hadi Jungkook-shi, yapabilirsinn! Seni tutuyorum ben!"
Minik kızların cırtlak sesi minik çocuğun kulağını acıtırken bunu belli etmek adına yüzünü ekşitti ve yine oyununa devam etti. Eğer etmeseydi arkadaşlarından azar işiteceğini biliyordu.
Bir yandan koşarak hyunguna yetişirken bir yandan da "Namjoon Hyung topu bana atmalısın. " demişti ufaklık.
"Tamamdır" alt dudağı ile üst dudağını birleşik tutup gamzelerini çıkarmış ve topu, kendisinden oldukça küçük olan arkadaşına atmıştı Namjoon.
Minik çocuk topu ayaklarının önüne almış sürerken, top ona göre fazla büyük olduğu için yalpalayarak koştuğunu herkes görüyordu. Kaleye yaklaşıp tüm gücüyle topu atmış, topun kale ağlarını bulmasını bekliyordu ki çok geçmeden kaleci topu tutamamış ve top ağlara kavuşmuştu.
Aralarından neşeyle gelen Hoseok herkese beşlik çakmış ve arkadaşlarına dudağını büküp yorgun olduğunu söylemişti. Ardından kaldırımın üstüne geçip oturmuştu.
"Bence ara verelim hepimiz yorulduk." diyerek fikrini ortaya atmıştı aralarından en büyüğü. Diğerleri de bu fikre katılınca kaldırıma geçip sıra boyu oturmuşlardı.
Küçük oğlan yanaklarını şişirip indiriyordu. Dinlenmek istemiyordu, yorulmamıştı ki daha. Enerjisini daha yeni yeni atıyordu.
Arkadaşlarının yanında topu sektirmeye çalışırken top, minik ayakları arasında kayıp gitmişti çocuğun. Top hızla ilerlerken o da arkasından ilerliyordu. En son topu almak için hem koşup hem uzanırken topun bir şeye çarpıp durduğunu fark etti. O da hızla dururken aniden başını kaldırdı.
Yumuşak görünen siyah saçlara, adeta pembe bir mochiyi andıran dolgun dudaklara, narin bir vücuda sahip çocuk gördü. Aklındaki "yeni arkadaş" düşüncesiyle ilk adımını attı.
"Merhaba! Buralarda seni görmedim." gayet cana yakın bir dille sormuştu minik Jeon. Fakat karşısındaki beden fazla çekingendi ve Jungkook'un yüzüne bile bakmamıştı.
Ağzında bir şeyler geveleyip kekeleyerek bile olsa "Merhaba" demişti naif beden.
Karşısındaki çocuk fazla çekingen olduğunu gördüğünde aralarındaki samimiyeti kurmak adına en içten gülümsemesini sundu narin çocuğa. Yerde duran topu ellerinin arasına aldı ve ince dudaklarını oynatarak " Arkadaşlarım ile birlikte futbol oynuyoruz sende gelmek ister misin?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴄʜɪʟᴅʜᴏᴏᴅ ᴍᴏᴄʜɪ |𝓙𝓲𝓴𝓸𝓸𝓴
Fanfiction๑ ๑ ๑ İ𝘬𝘪 𝘣𝘦𝘥𝘦𝘯 𝘺𝘪𝘭𝘭𝘢𝘳𝘤𝘢 𝘣𝘪𝘳𝘣𝘪𝘳𝘪𝘯𝘪 𝘣𝘦𝘬𝘭𝘦𝘥𝘪, 𝘣𝘢𝘻𝘦𝘯 𝘶𝘮𝘶𝘵𝘭𝘢 𝘣𝘢𝘻𝘦𝘯 𝘩ü𝘻ü𝘯𝘵ü𝘺𝘭𝘦. 𝘒üçü𝘬𝘭ü𝘬𝘵𝘦𝘯 𝘣𝘶 𝘺𝘢𝘯a 𝘰𝘭𝘥𝘶𝘬ç𝘢 𝘥𝘦ğ𝘪ş𝘦𝘯 𝘣𝘶 𝘪𝘬𝘪𝘭𝘪 𝘵𝘦𝘴𝘢𝘥ü𝘧𝘦𝘯𝘥𝘦 𝘰𝘭𝘴𝘢 𝘣𝘪𝘳𝘣𝘪𝘳𝘭...