Uzun saçlarını, Wei-qianbei'sinin verdiği, kırmızı saç bağı ile sıkıca tutturmanın ardından, çizikler içindeki bedenininin kıyafetler ile saklanamayan kısımlarına göz gezdirdi Wen Ning.Elleri, yüzü, boynu, hepsi morartılar, çizikler ve kanlı izler ile doluydu. Kendi baktığı mobilya dükkanının camında, gülümsemesi göründü ve saçlarını son bir kere sıkıp üzerini çırparak ilerlemeye devam etti.
Ah, saçlarındaki ıslaklık bir türlü gitmiyordu. Ne kadar sinir bozucu değil mi? O kadar hazırlığının ardından, bütün üzerinin mahvolması! Ne şanssızlık ama! Birde kıyafetlerinden bahsetmeyelim bile...
Açık alandaki parti bölgesine doğru yürürken üzüldüğü tek şey Wei Wuxian'in ona verdiği saç bağının ıslanıp kirlenerek mahvolmasıydı. İç çekerek ondan özür dilemeyi aklının bir kenarına kazımış ve kulağına gelen müzik sesleri ile yüzündeki somurtkan ifadeyi silmeye çalıştı.
Gülümsemen olmazda tamamen giyinmiş sayılmazsın sonuçta. Wen Ning buna çok dikkat ediyordu.
Bahçeli alana yaklaştıkça, kendi kendine mırıldandandığı şarkı kulağına ilişmeyi kesmiş ve yerini yüksek baslı parti müziğine bırakmıştı.
Bahçeye dışarıdan bakınca gözüne tanıdık birileri başta çarpmasa dahi, biraz etrafında dolandıktan sonra bir kaç kişiyi seçebilmişti.
Nieler sessiz sakin bir şekilde oturmuşken, Nie Huasing'ın kalkıp diğerlerinin yanına gitmemek için kendini tuttuğu yine çok belli oluyordu. Abisi kendisini kaptırmaması için onu fazlasıyla zorluyordu. Zavallı çocuk...
Lanlar ise her zamanki gibi kendi hallerindeydiler. Lan Wangji hariç, Wen Ning onu görememişti.
Gözünün aradığı kişiyi bulamayınca hayal kırıklığı ile bahçeye girmiş ve belki iç kısımlardadır diye düşünerek ilerlemeye başlamıştı.
Gözüne ilişen Wen Chao'ya utanarak selam vermenin ardından görüş açısına giren sarı kıyafetler, yüzünde yeniden büyük bir gülümseme oluşmuştu.
"Zixuan-qian-!"
Sözünü kesen şey ise, ilk baştan beri aradığı kişinin onu kolundan çekip kendisine bakmasını sağlayan kişiydi. Wei Wuxian.
"Wei-qianbe! Bende sizi arıyordum. Nerelerdeydiniz?"
Korku içindeki Wei Wuxian ise, sadece dili tutulmuş gibi Wen Ning'e bakıyordu. Yanında duran, Wen Qing, ablasının ise gözleri dolmuştu bile. Lan Wangji ve Jiang Cheng ise yüzlerindeki şaşkınlığa engel olamamışlardı.
"J-JieJie... neden ağlıyorsun?"
Wen Qing'in ağzından çıkan tek şey ise, fısıltı şeklindeki kendisinin adı olmuştu. Onları neyin bu kadar şok ettiğini merak ederken arkasında kopan çığlık ile irkilerek o yöne dönmüştü.
"S-S-Sen... NASIL?!"
Jin Zixuan'in bağırışı ve Meng Yao'nun korku dolu yüzü, Wen Ning'in yeniden, yumuşakça gülümsemesine sebep olmuştu.
Kendisini parti öncesinde köprüden aşağıya atıp öldürdüklerine pişman görünüyorlardı.
__________________________
Aslında Jiang Cheng'a yazacaktım bu kitabı, ama sonra Wen Ning'e özel bir şeyi ne kadar zor yazmak istediğim aklıma geldi.
Ayrıca en başta da aklıma Wei Wuxian gelmişti ama, o orjinalde de uçurumdan atılıp geri döndüğü için olmaz diye düşündüm.
Umarım sevmişsinizdir. ♡
![](https://img.wattpad.com/cover/269696626-288-k252259.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bridge
FanfictionDavetli olmadığınız yerlere gitmek bazen insanları düşündüğünüzden çok daha fazla şaşırtırabilir. wen ning special. + modern au. + trigger warning. + tw: death, killing.