Hava o gün biraz soğuktu ve biz de ceketlerimizi alıp okulun bahçesindeki çardakta oturmaya gitmiştik Teoman'la beraber. Ders boştu ve ders çalışmakta saçma olacağı için gidip dışarıda oturmak daha mantıklı gelmişti. Kahvelerimizi kantinden aldıktan sonra gidip oturduk ve internetteki videoları izleyip sohbet ediyorduk. Bir anda Alper gelip yanıma oturdu. Teo'da ben de anlam veremedik ve bi' anda elini omzuma atıp bana sarıldı. Teo bu duruma fazlasıyla sinirlendi ve Alper'i yumruklamaya başladı. Kavga etmeye başlamışlardı ve ne yapacağımı şaşırmıştım açıkçası. Ben de onları ayırmaya çalıştım fakat Teo beni dinlemedi en sonunda Göktuğlar sesi duyup geldiler ve ayırdılar ikisini.
İkisinin de kaşı ve dudağı patlamıştı. Ardından Teo'ya sakinleştikten sonra ona böyle bir şey yaptığı için kızdım. Ona '' Böyle bir şey yapman gerekmiyordu ! Neden yaptın ki?'' diye bağırdım. Sonrasında tartışmaya başladık ve bana'' O çocuğu sevmiyorum! Sana asılıyordu resmen farkında mısın?'' diye bağırdı ve ben de böyle bir şey yaptığı için aşırı sinirlenip'' Sana inanamıyorum ya nasıl böyle davranabildin? Farkındaydım çocuğun bana asıldığının ama bu onun ağzını yüzünü dağıtma yetkisini sana vermiyor neden anlamak istemiyorsun?'' diye bağırarak sınıfa çıktım.
Elim ayağım sinirden titriyordu ayrıca yüzümde kıpkırmızı olmuştu. Ben sınıfa çıkar çıkmaz zil çaldı ve eşyalarımı topladım ben de. Kızlarla beraber hala durumun şokunu üzerimizden atmaya çalışıyorduk. Yani Teo'nun böyle bir şey yapması bizi fazlasıyla şaşırtmıştı çünkü Teo normalde kavgacı birisi değildi ve onu ilk defa bu kadar sinirli görmüştük.
Eve varınca direkt şarkılar eşliğinde duşa girmeliydim çünkü son dakika fazlasıyla olay olmuştu ve biraz olsun bu gerginliği üzerimden atmam gerekiyordu. Duşa girip Eskitilmiş Yaz'dan ''Uyursam Geçer mi?'' şarkısını açıp kendi düşler alemime geçiş yapmıştım ve suyun altında düşünürken bile ağzımla '' Uyursam geçer mi? Ya da bu böyle sürer mi?'' diye mırıldanıyordum. Bi' an cidden uyursam bu sinirimin geçeceğini düşündüm ve duştan çıktıktan sonra uyumaya karar verdim. Üstümü giyinip, saçımı kuruttuktan sonra telefonumu elime aldığımda Teo'dan 20 cevapsız çağrı ve onlarca mesaj vardı ancak ne tekrar arayacak ne de mesajlarına cevap verecek halim vardı. Ayakta bile zor duruyordum ve direkt yatağa uzanıp kulaklığımı taktım ve uyumak için Manga'nın '' We Could Be The Same '' şarkısını açtım ve uyumadan önce en son hatırladığım sözler ise '' For just one night, we could be the same'' di.
Saat 19.00 gibi uyandım ve telefonumda yüze yakın bildirim vardı. Hatice yaklaşık yirmi defa yazmış bana '' Nasıl oldun, daha iyi misin?'' diye. Uyandığımda kendime gelmek için elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım ve Teo'nun mesajları hariç yazılan diğer mesajlara cevap vermeye başladım. Hatice'yle bugün olanlar hakkında konuştuk ve biraz olsun biriyle konuşmak daha iyi hissetmeme neden oldu. Teo'nun mesajları, aramaları durmak bilmedi o akşam lakin ne aramalarına ne de mesajlarına cevap vermek niyetinde değildim. Aslında bir süre Teo'yla konuşmak istemiyordum çünkü bu durumda birbirimize ağır kelimeler söyleyebilirdik ve bu da daha fazla yıpranmamıza neden olurdu. Hatice'yle konuştuktan sonra Göktuğ'yla da konuştum ve o da Teo'nun bu hareketine anlam veremediğini söyledi. Kim anlam verebilmişti ki zaten bu harekete?
Gidip yemek yemem gerekiyordu artık çünkü kurt gibi acıkmıştım. Mutfağa indim ve yemeğimi alıp yukarıya odama çıktım. Sevdiğim şarkıların olduğu playlisti açıp kendimi tekrar düşünceler alemine bıraktım. İçimde Teo'ya karşı garip bir his vardı. Kıyamıyordum ona, onun üzülmesine, onunla konuşamamaya dayanamıyordum ama bu durumda konuşmamak en iyisiydi ama onunla konuşmamakta bi' hayli canımı yakıyordu.
Yarın cumartesi olduğu için geç yatabilecektim ve uyuyana kadar Hatice'yle konuştuk. Annesi ve babası şehir dışında yaşadıkları için Hatice koruyucu ailede kalıyordu ve geceleyin koruyucu ailesi hakkında konuştuk biraz. Kendisi koruyucu ailesinden gayet memnundu, kendisine çok sıcak kanlı davrandıklarını söylüyordu ve beraber eğlenceli vakit geçirdiklerinden bahsetti. Onun adına çok sevindim çünkü ailesi yanında değildi sonuçta ve n'olursa olsun insanın ailesi bir başkaydı.
Gece saat 04.00 olmuştu artık ve yatsam iyi olurdu bu yüzden Hatice'yle birbirimize iyi geceler deyip sohbeti bıraktık ancak ne yaparsam yapayım uyuyamıyordum. İçim içimi yiyordu, Teo'yu merak etmeden duramıyordum, şu an ne halde olduğunu, ailesine nasıl bir açıklama yaptığını merak ediyordum ama soramıyordum. İçimdeki bilemediğim duygu bana engel oluyordu ve her zaman yaptığım gibi kendimi şarkılara bırakmak istedim ve bir yandan dinlerken bir yandan da mırıldanıyordum. Sözler fazlasıyla güzeldi ve hayatımın son dönemlerini fazlasıyla özetliyordu.
'' İyi gelmiyor bаnа hаyаtım leş
Düş çukurlаrımı gördün tek tek
Düz dediğin yollаrın hep tümsek
Uçurumdаn hаllice''
Aklıma bugün günlüğüme yazmadığım geldi ve hemen gidip günlüğümü aldım ve yazmaya başladım. Yazdığım ilk şey tabii ki bugün yaşadığımız gerici olaydı. Ardından günlüğüme şunları yazdım:
Bugün olan olayın dışında dikkatimi çeken bir diğer şey ise Hatice ve Kutay'ın birbirlerine olan davranışları oldu. Kutay Hatice'yle konuşmak istiyordu ama Hatice kısa kısa cevaplar vererek ondan kaçıyor gibiydi. Sanırsam Hatice Kutay'dan hoşlanıyor. Böyle bir durum olursa çok mutlu olurum çünkü ikisi birbirlerine çok yakışıyorlar ve Hatice sınıftaki yakın olduğum arkadaşlarımdan birisi ve onun mutlu olmasını çok isterim.
Bir diğer değineceğim konu ise içimdeki garip his. Bu his Teo'ya karşı olan bir his ama bir türlü tarif edemiyorum. O olmadığı zaman onu düşünmeden edemiyorum, kafamı allak bullak ediyor bu çocuk, kendime gelemiyorum, onunla konuşmamaya dayanamıyorum ama bu durumda konuşamam.
N'olursa olsun yaptığı yanlış bi' hareketti ve kabul edilemez bir şeydi. Neden bilmem ama her dinlediğim şarkıda biraz bizden buluyorum, sanki birbirimizin ruh eşiyiz gibime geliyor, biz birbirimizi tamamlıyoruz bence. Sanırım bu hisler hoşlantının belirtileri ama bir türlü kabul edemiyorum sanırsam. Âşık olmaktan korkuyorum belki de onun canını yakmaktan korkuyorum belki veya düzgün sevememekten korkuyorumdur ama bunları aşmam lazım. Hayat çok kısa ve kimseye acımıyor. Bir gün onun ellerimde ölebilecek olması ihtimali çok korkutuyor beni, onu kaybetmek korkutuyor beni.
Sevmek, çabalamak, emek vermek, hissettirmekti. Eminim bunların hepsi olacak bir gün. Bunları diyorum ama Teo beni seviyor mu bilmiyorum bile. Onu anlamak pek kolay değil, garip birisi ama bu garipliği aşırı hoşuma gidiyor. Sanki bu gariplik başkasında olsa üstüne on beden büyük gelen bir kıyafet gibi duracak. Kendimde değilken, kafam allak bullakken, kendi içimde sorunlarım varken ve bu sorunları kendim halletmeye çalışmakla beraber hayatımı mahvediyor gibiyim ama hayatımda biri var ki onunla hayaller kurunca sanki dünyaya karşı gelebilecekmişim gibime geliyor. Sadece Teo olsa onunla her şeyin üstesinden gelebilirmişim gibi geliyor. Kendimde olmamamın nedeni galiba âşık olmam olabilir. Sonuçta aşk insanı aptallaştırır. Son olarak birkaç satır şarkı sözü yazıp gideceğim.
Söyle nefesim söyle anlat o'na
Dokunmadı ellerim asla başkasına