one

1.8K 114 33
                                    

öksürüklerin ardı arkası kesilmezken gözlerinden bir kaç damla yaş düştü, yine. her gün tekrarlanan bu öksürük krizi bitmek bilmiyordu. üstelik saat akşam saatlerine yakındı, yakında eren gelecekti. seni böyle görmesiyse en son isteyeceğin şeydi. özellikle bu günde, evlilik yıldönümünüzde.

öksürüklerin sakinleştiğinde halıda uzanıyor ve eren'i düşünüyordun. kesinlikle, bu işe yarıyordu.


yavaşça uzandığın yerden kalkıp lavaboya geçtin. toparlanmak adına yüzüne su çarptın ve aynadan kendine baktın. tek kelimeyle berbat görünüyordun. gözlerinin altı çökmüştü, yüzün soluktu. üstündeki kırmızı elbise kötü şeyleri kapatmak istercesine parlıyordu. eren'in hoşuna gider diye giymiştin. aynada kendini incelerken evin zili iki kere kısa kısa çaldı. kimin geldiğini tahmin etsende, eren gelmişçesine heyecanla kapıya koştun. koşarken elbiseni sağdan soldan çekiştirip toparlanmaya çalıştın.

derin nefesler alarak kapıyı açtın ve hayal kırıklığına uğradın. flock eren'den geldiği belli olan koca buketle kapının önünde duruyordu. mahçupça gülümseyip önce buketi, sonra kısa notu eline tutuşturup iyi günler diledi ve gitti. flock eren'in asistanıydı, genellikle getir götürünü yapıyordu, şimdi olduğu gibi.

umutsuzca içeriye geçip ikili koltuğa oturdun ve çiçeği masaya atarak notu açtın.

"bebeğim, sana vakit ayıramamak beni öldürüyor. bu buketi gündüz sana kendi ellerimle vermek için hazırlamıştım. lanet olasıca işi hiç sevmiyorum."

buruk bir şekilde gülümsedin, ona kızamıyordun. ileride daha rahat hayat yaşamanız için şu an çalışması gerekiyordu. tekrar gülümsedin, bu sefer acı içinde. geleceğinin olmadığının farkında olsa bu kadar çabalar mıydı?

-5 saat sonra.

gece yarısı ancak evde olabilmişti eren. sense onu beklerken koltukta uyuyakalmıştın. senin uyuduğunu tahmin eden eren sessizce kapıyı açtı ve içeriye girdi. seni koltukta uyurken gördüğünde içi ezildi, seni nasıl da özlemişti. belki de işe ara vermeliydi. senin güzel gözlerini görmeyeli ne kadar olmuştu? alnındaki bir kaç tutam saçı kulağının arkasına atıp önce kendisi duş alıp üzerini değiştirdi, sonra da seni kucağına alıp yatak odasına götürdü. kollarının arasında küçücük kalmıştın, 'zayıflamış mı?' diye düşündü içinden, zaten yeterince zayıftın.

içeriye geri geçip çiçekleri vazoya koydu. sonra yere düşmüş notu almak için eğildi ve şaşkınlıkla gözler açık kaldı. beyaz halıda gördüğü kan izleri onu büyük kuşkuya sokarken aynı zamanda kalbini yerinden oynatacaktı.

turn back, eren yeagerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin