i still love u

621 79 106
                                    

"günaydın sevgilim.." dedi, beyaz mermerin köşesine oturan örgülü saçlı genç. elindeki çiçek buketini toprağın üstüne hafif bir hamleyle bırakmayı da ihmal etmemişti. yüzündeki buruk gülümseme ise her zaman ki gibiydi. "biraz geciktim, hava epey kapalıydı."

"bugün; sensiz iki yüz elli yedinci günüm ve sana hala ilk gün ki gibi çok aşığım."

birkaç saniye etrafındaki diğer mezarlıkları inceledi. bazı mezarların etrafında insanlar toplaşmış, gözyaşı döküyorlardı.

venti başta buna anlam veremedi. mezar başında mutlu olmaları gerekmiyor muydu? yine de bunun üstünde çok durmadı.

"ne zaman geleceksin, xiao? seni özledim." diye mırıldandı. bir yandan da sağ eliyle mezarın başlığını okşuyor, içten içe en sevdiği şarkıyı mırıldanıyordu sevgilisine.

tam o sırada arkasından birkaç adım sesi geldi. bunu duyan venti, mutlulukla kafasını çevirdi ve gelen kişiye baktı.

xiao, hayal kırıklığı ve pişmanlık dolu gözleriyle venti'ye bakıyordu olduğu yerde. "venti.. geldin mi?"

"seni bekliyordum." diyerek yerinden kalktı ve küçük bir sıçramayla dağınık saçlı gencin karşısına geçti. xiao'nun aksine venti, oldukça mutluydu.

"beni dinle venti—." söze başlayan xiao'nun dudaklarını venti'nin telefonu susturdu; bozulmuş şekilde karşısındakinin telefonu açmasını izledi.

venti ise halinden oldukça mutlu şekilde açmıştı kaeya'nın çağrısını. "mezarlıkta mısın venti?" diye bir ses geldi telefondan.

"evet, kaeya!" sevgilisinin heyecanlı sesine ister istemez gülümsemişti xiao. bu hallerini seviyordu.

"pekala, beni olduğun yerde bekle. hemen geliyorum." konuşan gencin sesindeki burukluğu yüz metre ötedeki bir insan bile anlayabilirdi.

dostunun her gün içten içe erimesine şahit oluyordu sonuçta.

elinden hiçbir şey gelmiyordu, venti ona asla inanmıyordu. sadece kendi bildiğini okuyordu.

belki de aşık olmak böyle bir şeydi; insan acı çekse de kurtulamıyordu zehrinden, ne kadar çırpınsa bile kıyıya ulaşamıyordu?

"gerek yok, kaeya. bugün sadece xiao ile vakit geçirmek istiyorum! yine de çok teşekkürler!" dedi örgülü saçlarıyla oynarken venti. yüzündeki gülümseme bir an bile solmuyordu.

fakat bu iyi bir şey değildi. bunu en iyi kaeya biliyordu. öncelikle, venti'nin gülümsemesi bile bir mucizeydi onun için.

"bekle—!" mavi saçlı gencin konuşmasını dinlemeden içinden özür dileyerek kapattı telefonu, venti. bu yaptığının kabalık olduğunun farkındaydı ama iç sesine söz geçiremiyordu. "bugün yıldönümümüz xiao!" dedi her şeyi unutarak. neşesi yüzünden okunuyordu. "hadi, gizli bölgemize gidip bunu kutlayalım!" sevgilisinin bir şey demesine izin vermeden bileğini kavrayıp mezarlığın çıkışına doğru koşturmaya başladı.

ölmüş bir ilişkinin yıldönümünü kutlayamazsın, venti.

\ / \ | • | / \ /

"kaeya ve diluc barıştılar, biliyor musun? hatta beraber kalmaya başladılar!" ağzına meyveli pastasından bir parça attı gülümseyerek venti. "onların kardeşlik ilişkisini birazcık kıskanıyor olabilirim." eliyle 'azıcık' işareti yapmıştı.

above the clouds || xiaovenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin