Az önce onsekizinci yaş günümü kutladım. Sevdiğim sevmediğim arkadaş denilen kesim ve kuzenlerimle birlikte geçirdiğim bir ton gereksiz tantanadan bahsediyorum. Eğer Defne bu kadar ısrar etmeseydi şuan evde miskin miskin yatağıma kıvrılmış telefon elimde mesaj gelmediği için karşı tarafa beddualar ediyor olacaktım. Pek fark eden bir şey olduğu söylenemez.Telefon hala elimde, hala mesaj gelmiyor ve ben hala içimden beddua ediyorum.
Emreyle en son konuşmamızın üzerinden tam olarak bir buçuk ay geçti ve hala pişman olup beni aramadı. 3 yılın rekorunu kırdı denilebilir. En son konuşmamızı hatırladığımda bunun nedeni tam olarak ortaya çıkıyor aslında. Yani demem o ki Instagramda o kızla fotoğrafını gördüğümde gece saat 02:30 du. Ben o saatte cinnet geçirip onu aradım ve o sinirle ağzıma ne geldiyse saydım. Hesap sormak için mesaj attığında da numarasını engellemiştim en son. Daha sonra engeli kaldırdım tabii ama pek umrunda olmadı sanırım.
Tüm bu olanlardan sonra doğum günümde mesaj atmamasını normal karşılamak lazım bir bakıma. Ben kafamın içinde bunlarla cebelleşirken birinin bana seslendiğini fark ettim. "Ne o? Dalıp gitmişsin yine?" Bu sıra arkadaşım Buraktı. 4 yıl boyunca bana her zaman destek olan, kız arkaşlarımdan çok yardımıma koşan, kötü gün dostumdu. "Bildiğin şeyler işte" dedim gözlerimi kaçırarak. "Bu günde mi be kızım. Yeter artık kendine acı çektirmekten vazgeç Ceren. Yüzün gülsün diye ayarladık bu partiyi" Evet haklıydı da benim için Defneyle birlikte çok uğraşmışlardı bu parti için. Yüzüne bakıp gülümsedim "tamam özür dilerim bu konuyu bu gün açmak yok" dedim. Gözlerimin içine baktı "bu günün prensesi benimle dans etmezmi acaba" dedi açık kahve saçlarını savurup yüzüne tatlı bir tebessüm kondurarak. "Tabiki de bayım" diyerek aynı tebessümle cevapladım.
En sevdiğim parça çalıyordu. Herkes çift olmuş dans ediyordu. Defneyle sevgilisi Timur, kuzenim Mineyle sevgilisi Enes herkes halinden memnundu. Ve bende mızmızlanmayı bırakmış hatta Emreyi bile bir anlık unutmuştum. Gülüşmeler kahkahalar derken dans bitti. Yerime oturdum ve cafenin diğer ucunda bulunan kapının yanındaki birine gözüm takıldı. Kapişonunu kapatmış tek başına orada öylece bizi izliyordu. Benim ona baktığımı görünce panikleyip kafasını aşağıya eğdi ve eliyle yüzünü kapatmaya çalıştı. Bu kişinin kim olduğunu merak edip kalabalıktan sıyrılarak yanına gittim. "Merhaba?" dedim. Fakat cevap vermeyi bırak yüzüme bakmaya bile tenezzül etmedi. "Parti için gelmiş olmalısın aramıza katılsana?"dedim bu sefer. Yine ses yok. Hal böyle olunca bende Burağın yanına gittim.
"Burak kapının yanında oturan çocuğu siz mi çağırdınız? Konuşmaya çalıştım ama bana cevap vermedi."
"Hangi çocuk Ceren?"
"Şurda işte kapının yanın... Aaa az önce oradaydı."
"Ben tanımadığın kimseyi çağırmadım partiye. Her neyse boşver sen onu, içecek bir şey istermisin?" Kafamı yukarı aşağı salladım. Ama aklım o çocukta kalmıştı. Kim olduğunu gerçekten çok merak etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Ve Gün
ChickLitBu benim ilk hikayem umarı son olmaz. Edebiyata gönül verdim evet bu doğru ama bu yolun daha çok başındayım. Umarım beklentilerinizi karşılar.