Açık kahverengi saçları alnına dökülen beden tatlı bir yorgunluk hissederken elini saçlarından geçirdi ve şekilli kaşlarına kadar dökülmüş olan tutamların iki yana dağılmasını sağladı.
Otuzlu yaşlarının başında olan komutan uzun masada bir iki yakın arkadaşı ve samimi olduğu askerleri ile birlikte yemek yemiş şimdi ise masada bulunan dostlarının konuşmalarını dinlemekteydi.
Zor bulabildikleri kırmızı bir şişe şarap masadaki yerine göre hararetlenen yerine göre tatlı olan sohbete eşlik ediyor ve herkesin biraz mayhoş hissetmesini sağlıyordu. Komutanın dolgun yanaklarındaki pembelikte kırmızı sıvının ona armağanıydı.
Bakışları çaprazında oturan ve kendisinden daha koyu renk kahve saçlara sahip oğlana döndüğünde onun beyaz tenine işlenmiş yanaklarını kaplayan kırmızılığı oldukça taze buldu. Kendisinden daha genç olan çocuk belki yirmilerinin ortalarındaydı fakat kıvrak zekası onun genç yaşına rağmen komutanın yanında yer edinebilecek kadar yükselmesini sağlamıştı.
O sırada eski barın içerisine tanıdık bir yüz girdi. Komutanın olduğu masa haricinde başka kimsenin bulunmadığı eski barda ulaşmak istediği bedeni bulması zor olmamıştı. Bu yeni giren kişi attığı hızlı adımlar ile omuzlarına uzanan saçlarının uçuşmasına sebep olurken tahta sandalyeler üzerinde oturan komutanın ve dostlarının dikkatini çekti.
Tanıdık bedenin direkt komutana yaklaşmasıyla ona dönen bakışlar komutanın kulağına eğildiğini gördüklerinde çekilerek onlara özel bir alan yarattı.
''Komutan Seo,''
Uzun bedenin kulağına çarpan soluk soluğa kalmış nefesleriyle ve direkt kulağına eğilmesiyle onun bir havadis getirmiş olduğunu anlayabiliyordu Changbin. Devam edebilmesi için ''Evet, Hwang.'' dedi fısıltıya yakın sesiyle.
''Kral sizin bir isyan çıkartacağınızı düşünüyor, emir vermiş sizi öldürtmek için. Yüzünüzü bilmiyorlar, bu şehirden en kısa vakitte ayrılmanız gerek.''
Changbin, konuşmasının arasında karşısındaki bedeni dinlerken aynı zamanda ara ara kendisine ve Hyunjin'e bakışlar atan koyu kahverengi saçlara sahip çocuğun bakışlarının ağırlığını hissedebiliyordu.
Bakışlarının kesiştiği oğlan ile ''Yarın.'' diyebildi yalnızca ona eğilmiş olan bedene. Yarın... Belki de ne zaman olursa olsun kaderi değişmeyecekti.
Hyunjin, aldığı cevapla tekrar uzun adımları eşliğinde geldiği gibi eski ve köhne barı terk etti. Onun ardından masadaki dostlarına bakarak ''Müsaadenizi istiyorum.'' demişti komutan Seo.
Onun yorgun olduğunu bildikleri için itiraz etmek istememişler ve 'İyi geceler.' dileyerek uğurlamışlardı komutanlarını.
Changbin boşalmış kadehini masanın üzerinde bıraktığında çaprazındaki oğlan ile bakışları buluşmuş ve ardından tahta sandalyeyi geriye doğru ittirerek adımlarını barın üst katına çıkan merdivenlere yöneltmişti.
Birer birer çıktığı adımlarla gizlenmek için kaldığı odasına ulaştığında ahşap kapıyı ardından kapattı. Barın bütünü gibi odaları da köhneydi. Eski bir yatak, dolap ve ısınmak amaçlı konmuş bir şömineden ibaret odada yavaşça yatağa oturup üzerindeki gömleğin iliklerini çözmeye başladığında gıcırdayan merdivenlerin sesi kulağına ulaştı.
Kimin geldiğini biliyordu. Kendisinin peşi sıra bir bahane bularak odasının yolunu tutan kişi koyu kahve saçlara sahip, yanaklarında taze bir pembeliği taşıyan bedenden başkası olamazdı. Açılan kapı ile düşünceleri doğrulanmış uzun boyu ile güzel fiziğini sergileyen beden ardından kapıyı kapamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss of Judas | Seungbin
FanfictionOtuzlu yaşlarının başında olan komutan askerlerin olduğu masada yemek yerken de biliyordu elbet birinin ona karşı öldürme teşebbüsünde bulunacağını ama nereden bilebilirdi ki aşkının ona ihanet edeceğini? 04/06/21