Yüzyıllar Sonrası

93 9 11
                                    

"Satranç tüm savaşların üstündedir." 
Emanuel LASKER

Denizin esen rüzgarına karşı bankta oturmuş beni bekliyordu. Elinde geometrik desenli, kayın ağacından yapılma, ucu mavi topuzlu bastonu ve yanında her pazartesi çözmeyi alışkanlık haline getirdiği elektro bulmacası duruyordu. Alnında daha belirgin olan derin çizgileri, hayata çok kızmış olduğunu anlatıyordu. Yakında martıların o tiz sesini bile özleyeceğinden habersiz uzaklara dalmıştı.

Kolumun altında tuttuğum satranç takımım ile o yaşlı çınara doğru yürüdüm. Yanına oturduğumda herkeste gördüğüm o ürperme halini onda da gördüm. Yalnız hâlâ yanında olduğumun farkında değildi. Kendini denizin tuzlu kokusuna kaptırmış, eski bir şarkıyı mırıldanıyordu.

Omuzumda biten siyah saçlarımı sıkıca ensemde toplayıp yavaşça boğazımı temizler gibi bir ses çıkarttım.

"İyi günler bayım."

"Size de hanımefendi."

Siyah kapüşonumu sakince indirip,

" Bugün hava çok güzel öyle değil mi?"

"Öyle öyle muazzam bir hava."

"Ölmek için güzel bir gün beybaba." Diye mırıldandım.

"Satranç bilir misiniz, bayım?"

Bana dönüp bastonunu hiç bırakmadan,

"Şanslı gününüzdesiniz hanımefendi, bilirim pekte severim."

"Öyleyse buyrun, oynayalım."

İhtiyar adamı karşıma alıp eski dostumu bez torbadan çıkardım. Beyaz taşları centilmenlik yapıp ona verdim. Taşları tahtaya usulca dizerken,

" Size satrançla alakalı eski bir hikâye anlatmamı ister misiniz?" diye sordum.

"Satrançla mı?"

"Evet. Saray oyunu olarak bilinen bu oyunun bilinen en eski tarihinden bile önce olan bu hikâyeyi size anlatmak isterim."

" Demek o kadar eski bir hikâye ha. Dinliyorum."

İhtiyar adam oyuna piyon ile başlarken bende hikâyeyi anlatmaya başladım.

....

Devamı İnlakesh sanat bookletinde. ınstagramdan ulaşarak temin edebilirsiniz ✨

ÖLÜMÜN KENDİSİ #YGHaziran2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin